
Turk yazarının neden yetişmediği sorusu Sait Faik ve cağdaşlarınca uzerine duşunulmuş bir konudur. Oyle ki Ahmet Hamdi Tanpınar da 1930 yılında, henuz 29 yaşındayken Goruş Dergisi ’nde bu konuya eğilir. ‘ ’Bir Turk romanı var mı, yok mu? ’ ’ der Sayın Tanpınar ve romanımızın sayısal olarak var olduğunu ama ne yazık ki niteliksel acıdan var olmadığını soyler. Hem Tanpınar hem de Abasıyanık bu soruyu soran ilk yazarlarımız olmamış, bu mesele bir buyuk edebî vaka olarak başkalarınca da masaya yatırılmıştır. Bugunse Orhan Pamuk ’un da dediği uzere ne mutlu ki bir Turk romanından, dolayısıyla Turk yazarından rahatlıkla bahsedebiliyoruz. Bu kısa bilgilerin ardından, bugun Turk yazarının var olabilmesine gelene değin gecen sureyi anlamak acısından tarihin bir donemine bakalım. Usta oykucumuz Sait Faik Abasıyanık ’ın Akşam Gazetesi ’nin ‘ ’Muharrir Neden Yetişmiyor? ’ ’ adlı anketine verdiği yanıtlar şanslıyız ki Taha Toros ’un arşivleri sayesinde bize ulaşabiliyor.
Sait Faik Abasıyanık Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
Duşunce dort duvar arasına kapatılmak istenirse
Şu karşıdaki sandalı goruyor musunuz? Bakın. Sahile yaklaşıyor. Onu yuruten şey nedir? Kurekleri değil mi? Ya şu ucuşan martılar! Kanatları yolunsa artık ucabilirler mi? Duşunce de boyledir. Dort duvar arasında kapatılmak istenirse kanatsız kuş, kureksiz sandal oluverir ve butun manasını kaybeder.
Hayatı toz pembe gormemekten dolayı mahkemeye verilmek
‘ ’Medarı maişet ’ ’ isimli bir hikÂye kitabı cıkarmıştım. Hayatı toz pembe gormuyorum diye mahkemeye verildim. Uc beş kuruş kazanalım derken iki bin lira mahkeme masrafı odedim, uzuntusu de caba. Kahramanlarım rahat etmek icin hapse giriyorlardı. Butun sebep bu! Gecenlerde arkadaşım Eyupoğlu ’na edebiyatla uğraşmaktan bıktığımı ve artık yazmayacağımı soyledim. Bana, son mutalaada seni okuyan bir lise talebesi varsa onun icin yazmalısın, dedi. Ben de şimdi onları duşunerek yazıyorum.
Kestaneci dostum diye bir hikÂye
‘ ’Kestaneci dostum ’ ’ diye bir hikÂye yazmıştım. Orada cocuğun mangalına tekme vuruluyordu. Ertesi gun polisten cağırdılar ve kestanecinin mangalına tekme vuranı sordular. Ben ne bilirim, hatırlayamadım ki. Belki bir bekci vurmuştur, dedim. Bari bu cocuğu bulun da okutalım, kestanecilik etmesin, adam olsun, dediler.
Patronlardan gelen guclukler
Guclukler bundan ibaret değildir. Patronlardan gelenler de var. Bir zamanlar Varlık ’ta muntazam hikÂyeler yazıyordum. Mevzularım hoşlarına gitmedi. Başka şeyler yazmamı soylediler. Ismarlama şeyler yazamıyorum, ayrıldım. Zaten verdikleri ne? Bir hikÂyeye 5, 7.5, haydi bilemediniz 10 lira. Ayda dort hikÂye yazacaksınız da bu zamanda kazancınızla gecineceksiniz! Mamafih daha fazla para verenler oldu, oldu ama bu sefer başka şeyler cıktı. Aile mecmuasına yazdığım hikÂyelere 25 lira veriyorlardı. Bir gun Vedat Nedim Tor, kendinizi aşacak hikÂyeler getirin, dedi. Bu da bir başka turlu sipariş. Oradan da vazgectim.
Sait Faik Abasıyanık Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!
Sipariş yazılar
HikÂyeci genc bir arkadaşım var. Şimdi İngiltere ’de okuyor. O kadar guzel şeyler yazıyor ki… Tatilini Ankara ’da gecirmişti. İşcilerle beraber işe gitmiş, yaşayışlarını tetkik etmiş ve bir hikÂye yazmış. Bunu mecmualara koyduramadım. Neden? Cunku mevzuu işci. Vaka da işyerinde geciyor. Goruyorsunuz ya, 5 liraya hikÂyenizi vermeye razı olsanız da iş bununla bitmiyor. Mevzuu sipariş olacak, suya sabuna dokunmayacak. O arkadaşım İngiltere ’deki mecmuaların bir hikÂyeye 100 Sterling verdiklerini yazıyor. Biz bundan vazgectik. Bari golge etmeseler.
Bizim gazete ve mecmua sahipleri
Bizim gazete ve mecmuaların sahipleri, kendilerine ufacık bir mesuliyet gelmesini istemezler. Hele para vermekten odleri kopar. Bu sebeple yayınlarımız tercumelerle dolup taşıyor. Bundan Âl şey olur mu? Ne para vermek, ne de mahkemeye cağrılmak korkusu var.
Duzensizlik
Duzensizlikten de şikÂyetciyiz. Mesel bir gun ortaya biri cıkıp da bu kitap zararlıdır dedi mi tamam! Haydi eser toplanıveriyor. Neden zararlı? Arayıp soran yok. Bunun zararlı olduğuna kim karar verecek? Bu da malum değil. Sorgusuz, sualsiz ve mahkemesiz eser toplatılmamalı. Her şeyde olduğu gibi bu işte de emniyet esastır. Yazdıklarınızın okuyucunun eline ulaşacağından emin olmazsanız iştahınız kalır mı?
Tepeden seslenerek cemiyeti duzeltmek sevdası
Bugun eskiler diye adlandırılan yaşlı muharrirler, hayata, cemiyete yukarıdan bakarlardı. Hala da oyledirler. Hayata karışmıyorlar. Yalnız tepeden seslenerek cemiyeti duzeltmek sevdasındalar. Bize gelince: Cemiyeti duzeltmek hususunda hicbir iddiamız yok. Biz cemiyette insanlarımızla birlikte aynı hayatı yaşamak istiyoruz. Yeni edebiyatın yerle beraber olmasını, hatta camura bulanmasını istiyoruz. Ben mahdut bir zumre icin değil buyuk kutle icin yazıyorum. Fikrimce sanatkÂr cemiyetin ham insanlarıyla meşgul olmalıdır. Olmuşlar zaten olmuş. Endişem onlara hoşca vakit gecirtmek değil, buyuk kutleye hitabetmek, onları olgunlaştırmaktır.
Bugunku edebiyatcının vazifesi
Bugunku edebiyatcının vazifesi, halkı anlatmaktır. Bu bazılarının zannettiği gibi siyaset değildir. Hatta siyasetle alakalı bile değildir. SanatkÂrın samimiyetinden şuphe edilmemelidir. Bir sanatkÂrın satılmış olmasına imkÂn yoktur. Bu maalesef henuz bizde anlaşılmamıştır.
Sait Faik Abasıyanık Eserlerine Ulaşmak İcin Tıkla!