
Eşref Uren Biyografisi Cumhuriyet doneminin ilk ve en onemli ressamları arasındadır. Eşref Uren, 1897 yılında Nişantaşı, İstanbul ’da doğmuştur. Babası Abdulhamit II ’in Serhafiye unvanıyla Yıldız Sarayı ’nda gorev alan Fehim Paşa ’dır. Abdulhamit II Fehim Paşa ’yı Şubat 1907 ’de Bursa ’ya zorunlu ikamete gonderir. İlkokul ve orta oğrenimini İstanbul ’da tamamlayan Eşref Uren, Bir sure Galatasaray Lisesi'ne devam etti. Ailesinin Bursa'ya taşınmasıyla Galatasaray Lisesi'ni bırakarak Bursa Tarım Okulu'na kaydoldu. Meşrutiyet ilanı ile 29 Temmuz 1908 tarihli kararname ile hafiyelik faaliyetleri yasaklanan babası Fehim Paşa 5 Ağustos 1908 tarihinde Bursa Yenişehir ’de arabasının etrafını ceviren kalabalık tarafından linc edilerek oldurulmuştur. Babasının olumuyle aile dağılınca, gecim zorluklarıyla karşılaştı. 1916 yılında teğmen rutbesiyle orduya katıldı.
Eşref Uren, I. Dunya Savaşı'nın başlamasıyla Yedek Teğmen olarak askere alındı. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mutarekesi ’nden kısa bir sure once Canakkale ’ye gonderildi. 1919 yılında terhis olunca, Halkalı Ziraat Mektebi ’nde almış olduğu tarım eğitimine binaen sutculuk kursunu tamamladı. Ama bu mesleğe bir turlu ısınamadı. Bursa'ya donduğunde Bursa'da İbrahim Callı'nın Yeşil Turbe peyzajını yaptığı gorduğunde etkilenip ressam olmaya karar verdi. Eşref Uren, o anı şoyle aktarır. :
"Birinci Umumi Harb"ten Mulazim-i Sani (Yedek Teğmen) olarak terhis edildim. Bursa'ya annemin yanına geldim. O gunlerde edebiyata heves etmiştim. Bir şeyler yazmıyordum ama uc dort edebiyat dergisi okuyordum. Akşamuzeri de canım sıkılınca bir gezinti yeri vardı Bursa'da oraya gidip hava alıyordum. Bir gun yine gittim baktım bir kalabalık var. Bir adam oturmuş resim yapıyor. Yırtık corapları papucundan cıkmış. İyice yaklaştım. Yeşil Turbe'ye doğru oturmuş peyzaj calışıyordu. Resme baktım Yeşil Turbe'den daha guzeldi. Orada ressam olmaya karar verdim. Sabaha kadar sağımdan soluma donup durdum. Sabah kalktım anneme:
-Ben İstanbul'a gidiyorum. Dedim.
-Ne yapacaksın? Dedi.
-Sanayi-i Nefise'ye gideceğim. Dedim.
İstanbul'a gittiğinde Sanayi-i Nefise Mektebi ’ne yaşı buyuk diye alınmayan Eşref Uren, 1919 yılından 1922 yılına kadar "Misafir Oğrenci"" olarak devam etti. Bu arada Hoca Ali Rıza ’nın da resimlerini incelemiştir. Okulda Hikmet Onat ve İbrahim Callı'nın oğrencisi oldu ise de, okuldaki eğitimi "Tekduze" bularak, ayrıldı. Feyhaman Duran, İbrahim Callı ve Mehmet Muazzez Ozduygu Bey'den ozel resim dersleri aldı.
1925 yılında Sanayi-i Nefise Mektebi ’ne donerek asil oğrenci olarak kaydoldu. Atolye hocası İbrahim Callı'nın "Olmuyor Eşref olmuyor" sozleri O'nu her ne kadar uzdu ise de, daha cok calışması gerektiği yonunde de hırslandırdı. Daha sonraları aynı hocası "Eşref'in şu peyzajı Mozart kadar duygulu" sozleri ile "Onure" ettiği anlar da oldu.
Eşref Uren; Refik Epikman, Ressam Elif Naci, Mahmut Cuda, Muhittin Sebati, Ressam Ali Avni Celebi, Cevat Dereli, Fahrettin Arkunlar, Hamit Gorele, Halil Dikmen, Cemal Tollu, Turgut Zaim gibi Cumhuriyet doneminin ilk ve en onemli ressamları arasına girdi.
1925 yılında Galatasaray ’da duzenlenmekte olan geleneksel sergiye ilk kez katıldı. Afgan kralının, bir tablosunu satın alması uzerine, 1928 ’de kendi olanaklarıyla Paris ’e gitti.
1928 yılında kendisini geliştirmek uzere Paris'e giderek André Lhote Atolyesi'nde calıştı. Paris ’teki eğitimi sırasında Zeki Faik İzer, Zuhtu Muridoğlu ve Cemal Tollu ile bir arada bulunmuştur. Paris Modern Sanat Muzesi'nde İzlenimci ve Sembolist'lerin yapıtlarını inceleme ve gozleme olanağı buldu. 1929 yılında İstanbul ’a dondu. 1930-1938 yılları arasında Erzurum ve Sivas Oğretmen Okullarında resim oğretmeni olarak calıştı.
1938 yılında eşi ile birlikte tekrar gittiği Paris'te Othon Friesz atolyesinde calıştı. II. Dunya savaşı cıkınca Turkiye ’ye dondu. Paris'ten donuşunde Ankara, Ataturk Lisesi'ne resim oğretmeni olarak atandı.
D Grubu'nun 1943 ’te duzenlenen Devlet Guzel Sanatlar Akademisi'ndeki dokuzuncu sergisine katıldı ve gruba uye olup, grupla ilgili yazılar yazdı. CHP'nin duzenlediği "Yurt Gezileri"'ne katıldı. 1940 yılında Yozgat'a 1943'te ise Ağrı'ya gitti. Yurt Gezileri'nde yaptığı eserleri ile sergilere katıldı.
On dort tablosuyla katıldığı 1942 ’deki 4. Devlet Sergisi ’nde ucunculuk, 1945 ’te ikincilik, 1964 ’teki 25. sergideyse Paris ’ten Pont Marie adlı tablosuyla birincilik odulunu kazandı.
10 Mayıs 1947 ’de ilk kişisel sergisini Ankara ’da Halkevi ’ne bağlı kucuk galeride actı.
1955 yılına kadar MEB ’na bağlı olarak Ankara ’da resim oğretmenliği yaparak emekli oldu. Emekli olduktan sonra da 1956'dan 1968 yılına kadar TED Ankara Koleji'nde ve Ankara Ataturk Lisesinde resim oğretmenliğine devam etti.
1962 yılında ucuncu kez Paris ’e gitti. 1967 ’de Ankara ’daki Doğuş Galerisi ’nde butun donemlerini iceren geniş bir sergisi duzenlendi. Bu sergiyi, 1970 ’ten sonra Ankara ve İstanbul ’da actığı başka sergiler izledi. Ayrıca Devlet Sanatcılığı Onur Belgesi verilen Eşref Uren, ilk donem calışmalarını da kapsayan 50 ’nin ustundeki tablolarını, Turkiye İş Bankası ’na armağan etti.
Eşref Uren, 1932 yılında Milliyet Gazetesi'nde başladığı yazılarını donemin ceşitli yayın organlarında 1984 yılına kadar devam ettirdi.
1934 yılında ressam Melahat Uren ile evlendi.
Eşref Uren, 1984 yılında Ankara ’da 87 yaşında olmuştur.
Kitaplar:
Fırcam hala kurumadı
Odulleri :
1942 - 4. Devlet Resim Heykel Sergisi Ucunculuk Odulu
1945 - 7. Devlet Resim Heykel Sergisi İkincilik Odulu
1948 - Koleksiyoner Ahmet Canakcılı Odulu ’nu kazandı.
1964 - 25. Devlet Resim Heykel Sergisi Birincilik Odulu
1981 - Ataturk Sanat Armağanı ’nı kazandı.