Televizyon dizilerinin bir modern cağ bağımlılığı olduğu konusunda şuphemiz yok herhalde. Etrafımızda dizi izlemeyen insan kalmadı neredeyse. Cılgınlar gibi dizi izliyoruz, heyecanla yeni bolumler bekliyoruz, hem sosyal hayatımızda hem internette bol bol tartışıyoruz, takım tutar gibi karakter tutuyoruz vs. Bunda kotu bir şey var mı peki? Bizce yok. (Belki biraz zaman hırsızı bir aktivite olmasının dışında, azıcık… Bir de tabii bizi televizyon başına kitleyip sosyal hayatımızı kısıtladığı gerceği var ama şimdi yazıyı teknolojinin başımıza actığı dertler listesine dondurmenin Âlemi yok değil mi?)
Her neyse, dizilere bu kadar gonulden bağlanmamızın elbette bir suru sosyolojik ve psikolojik sebebi vardır ama bu sebeplerden birinden eminiz; dizilerin karakterlerle gercekten hayatımızdaki insanlar gibi bağ kurabileceğimiz kadar uzun birer seruven olması. İzlediğimiz dizilerdeki ilginc, tuhaf, cılgın, ustun zekÂlı ya da son derece sıradan karakterlerle ilişki kuruyor ve bir noktadan sonra onları takip etmeye başlıyoruz. Bu karakterler genelde baş karakterler oluyor tabii, ama bazı yan karakterler oyle zekice kurgulanmış, oyle şahane yaratılmış oluyor ki, adeta rol calıyorlar, baş karakterlerden daha cok seviliyorlar. İşte tarihe gecen o karakterlerden bazıları…
Watson olmadan Sherlock, Wilson olmadan House olmaz… Ve olmadı zaten!
Gelmiş gecmiş en sevilen dizilerden birinin House M.D. olduğu konusunda herkes hemfikirdir herhalde. Başına buyruk, otorite duşmanı, sıradışı ve asosyal Doktor House ’u hepimizin delicesine sevdiğine ne şuphe! Ama durust olalım, diziyi bu kadar sevdiren ve kalbimize gomen bu yabani karakterle gercek hayatta karşılaşsak, muhtemelen bizi de sinir ederdi; hatta coğumuz buyuk ihtimalle kendisinden nefret ederdik. Cunku House, yalnızca kendini duşunen, duygusuz ve kendini beğenmiş ukalanın biriydi en nihayetinde. Ama House ’un belki de gercekten kıymet verdiği ve onemsediği tek arkadaşı Wilson oyle mi? Wilson, House ’un tam olarak zıttı bir kişiliğe sahipti ve o sevgi dolu, duşunceli, kendinden başka neredeyse herkesi duşunen ve ustelik de eğlenceli karakteriyle insan olarak House ’dan daha cok sevdik kendisini.
Vallahi satmıyorum, iciciyim!: Weeds Andy
Once ufak ufak mahalleye esrar satarak başlayan, sonra yavaş yavaş suc dosyasını kabartan tuhaf bir ailenin neşeli ve cılgın amcası Andy ’yi unutmak mumkun mu? Aslında amcadan ziyade her eve lazım cılgın dayı figuruydu Andy. Bitmek bilmeyen abuk subuk projeleri, arsız, futursuz, izansız halleri ve ne hikmetse dizinin sonunda en akil karakter olmayı başarması ile uzun sure hafızalardaki yerini koruyacak.
Cezasının bitimine bir ay kala hapisten kacan adamın hazin sonu: Sucre
Prison Break biraz gerilerde kaldı artık. Bir kuşak oncesinin dizisiydi desek yanlış olmaz. Fakat dizi piyasasının bu kadar cılgın bir zenginlikte olmadığı bir donemin iddialı bir calışmasıydı aynı zamanda. Başkarakter Michael ’ın hucre arkadaşı olarak diziye dÂhil olan Sucre, aslında kısa sure sonra hapisten cıkacak olmasına rağmen Michael ’ın aklına uyar ve olaylar gelişir. Aslına bakarsanız dizinin butununu Michael ve abisinin inanılır cinsten olmayan hikÂyesi olarak değil Sucre ’nin Michael ’la tanıştıktan sonraki hazin hayat oykusu olarak yorumlamak da mumkundur.
Homofobikler icin AŞK 101: Utanmaz Mickey
Temizlik hastaları icin eziyet niteliğindeki, dizi dunyasının şarapcı abisi Shameless ’ın tartışmasız en buyuk aşığı Mickey, aşkı yalnız kadın-erkek arasında olur sananlara mutlaka izletilmesi gereken bir karakter. İnanılmaz gibi gorunse de Gallagher ailesinden gorece daha beter bir aileden hasarsız sıyrılmayı başaran ve dizinin kucağında buyuttuğu bir başka karakter olan Ian ’a duyduğu buyuk aşkla kendini yeniden yaratan Mickey ’nin, TV tarihinin unutulmazları arasında yerini alması kuvvetle muhtemel.
Chalky White ya da Omar, gangsterlik ruhumuzda var
Afro-Amerikalıların siyah bir başkanın değil, siyah bir muhtarın bile hayalini kurmadığı 1920 ’ler Amerikasında gecen Boardwalk Empire ’ın kuşkusuz en akılda kalan karakterlerinden biriydi Chalky White. İronide aşina olmadığımız yepyeni bir ufuk acan ismi bir yana, beyazların domine ettiği ve uzunca bir sure daha edeceği bir dunyada kora kor bir mucadeleyle kendine yer acmasıyla iz bıraktı. White ’a, The Wire ’da Omar karakterine de hayat veren Michael Williams tarafından canlandırıldığı icin ufak bir torpil gecmedik dersek yalan olur.
Biz de bu hemşireden istiyoruz!: Hemşire Zoey
Nurse Jackie Turkiye ’de cok rağbet gormemiş bir dizi olsa da, aslında hastane ve ozelde acil servis meselesine ilginc bir noktadan yaklaşmakta. Diziye ismini veren Nurse Jackie karakteri komplike ve yer yer şeytani ozellikler sergilerken, acemi hemşire Zoey ise adeta gercek olamayacak iyiliği ve engellenemez bir yanaklarını sıkma isteği uyandıran şirinliği ile Nurse Jackie ’nin kendisinden de fazla hatırlanacaktır muhtemelen. Hastaneye yolu duşen her bahtı karanın karşısına bir Zoey cıkması ve acilen şifa bulması dileklerimizle.
Bizde Memo Tembelcizer, onlarda Charlie Runkle
Esasen oyle cok iddialı yakışıklı olmamasına ve her turlu kotu alışkanlığı muptezellik duzeyinde benimsemesine rağmen karizmasıyla dağları taşları deviren Hank Moody, kuşkusuz cok sevildi ve hÂl seviliyor. Fakat onun Californication hallerinden nefret edenler bile, tek dostu ve temsilcisi Charlie Runkle ’ın sevimliliğine boyun eğmek zorunda kalıyorlar. Zamanının yuzde 90 ’ını umutsuz maceralara, kalan yuzde 10 ’unu ise masturbasyona ayıran Charlie, televizyon dunyasının unutulmayacak kelleri arasında coktan yerini aldı.
Federal polis teşkilatının gulu: Penelope Garcia
Garcia, onuncu sezonuyla Arka Sokaklar ’ın global versiyonu unvanını percinleyen ve ele aldığı vakalarla “iyi ki Amerika ’da yaşamıyoruz” ferahlığı yaratan bitmeyen polisiye dizi Criminal Minds ’ın gonullerdeki başrolu. Sıkı bir gotik ve bilgisayar korsanıyken kısmen şantajla FBI ’a dÂhil olan, o gunden beridir de kurumun tartışmasız en şeker karakteri olmaktan vazgecmeyen Garcia ’yla henuz tanışmadıysanız, sırf onun hatırına diziye bir goz atmanızı oneririz.
Better call Saul, or not
Kimilerine gore TV tarihinin en iyi dizisi, kimilerine gore ise TV tarihinin The Wire ’dan sonra en iyi dizisi olan Breaking Bad, elimizdeki en guncel bilgiye gore hic kimseye gore TV tarihinin en iyi ucuncu dizisi değil. Saul karakteri ise, raydan cıkıp uyuşturucu sektorune giren kimya oğretmeninin “cakal” avukatı roluyle o kadar cok sevildi ki, yan karakter falan demeden kendi dizisine cıkardılar adamı. Ayrıca bkz. Better Call Saul
Koşelerin cocuğu Bodie, sen gercek bir askersin!
Pek cok TV otoritesi ve sabır gosterip izlemiş olan herkes, The Wire‘ın sıradan bir dizi olmadığını kabul ediyor. Sayesinde Baltimore ’un arka sokaklarını karış karış oğrendiğimiz dizinin karakterlerinin en az yarısını oluşturan irili ufaklı cete mensupları arasında belleklerde en cok iz bırakanı Bodie ’ydi dersek, pek de abartmış olmayız. Sayende Baltimore ’un butun koşebaşlarını oğrendik Bodie. Ha bir de unutmadan, kac dizide, kac filmde oynarsan oyna, olene kadar Bodie olarak kalacaksın bizim icin.
Rıza Baba in Kentucky
Kentucky diyince aklınıza hayvanseverleri ofkelendiren bir gıda tekeli geliyorsa, bilin ki Justified ’ı izlemediğinizdedir. ABD ’nin fazlaca fikrimiz olmayan binlerce federal kurumundan biri olan Marshall Service ’in Kentucky şubesi ekseninde gecen Justified, esasen her biri ayrı roman konuları olacak iki karakter etrafında donuyor. Fakat Şef Art Mullen, bu iki karakterin aksine, bulunduğu her sahnenin ve her saniyenin hakkını veren muthiş bir performans sergiliyor. Bizdeki Rıza Baba efsanesini de hafif andırmıyor değil ama siz yine de bu onyargıyla izlemeyin diziyi.
“İki dakka yerinde dur be abla!” denmesi lazım ama diyemiyoruz
Hukuk dizileri furyasına kadın eli değdiren ve pek de iyi eden Good Wife ’ın her nedense bu sezon hic gorunmeyen sevimli kızılı Elsbeth Tascioni ’yi bu listeye almamamız duşunulemezdi. Kafasındaki tilkileri kovalamak şoyle dursun, azaltmayı bile bir turlu başaramayan bu avukatın, inanılmaz boyutlardaki dağınıklığına karşın icabı halinde kendini şeytan sanan nice rakibini eşeğe ters bindirip gonderme yeteneği ise, sevimliliği uzerine adeta tuz biber niteliğinde. Fırsat bu fırsat Good Wife yapımcılarına burada acık cağrımızdır, Elsbeth geri gelmese yakarız bu diziyi!
Banyonuzu tıkayan sac topağına sevgiyle dokunan adam: Teddy
Yetişkin cizgi filmleri dunyasının hak ettiği ilgiye mazhar olamamış gizli cevheri Bob ’s Burgers ’ın asosyal tesisatcısı Teddy, listeye kontenjan adayı olarak dÂhil oluyor. Tum karakterleri ayrı birer dunya olan bu sempatik cizgi dizide Teddy ’yi ozel kılan nedir derseniz, inanın biz de tam olarak acıklayamıyoruz. Ama biliyoruz ki dizinin fanları bizi cok iyi anladılar. Siz de cizgi dizi hayranıysanız ve Pokemon ’un son sezonunu da bitirdiyseniz, Bob ’s Burgers ’a bir şans verin, Teddy farkını cok gecmeden goreceksiniz.
Tek kelimesini anlayana dizinin Turkiye yayın haklarını bedava vereceklermiş
Ve sırada bir klasik var. Genc kuşağın muhtemelen pek hatırlamayacağı veya en azından bu civcivli animasyonlar cağında rağbet etmeyeceği King of the Hill, agresif olmayan mizahıyla belleklerde iz bırakan bir dizi idi. Boomhauer ise ağır (ama oyle boyle ağır değil) guneyli aksanıyla (tabii ki ABD ’nin guneyi) soylediklerinin tek kelimesi bile anlaşılmayan, fakat bu haline gulmekten kendinizi alamadığınız akıllara zarar bir karakter. Bir sure sonra tek bir kelimesini secememekle birlikte konuşmalarından genel bir fikir edinmeye başladığımız da doğrudur, bunu itiraf etmekten kacacak değiliz.
“Kız istemeye gittik, verdiler. Ben de şaşkınım” diyen damat adayı: Boomcu Onur
Dunya televizyonları icin pek bir hukmu olmasa da, İşler Gucler ’in bizim memleketin medya tarihine adını altını harflerle kazıdığına hic şuphe yok. Epey uzun bir fetret doneminden sonra taze bir mizah anlayışı ortaya koymayı başaran ve daha pek cok acıdan dikkate ve ovguye değer olan bu dizinin kult karakteri Boomcu Onur ’u herhalde siz de yakinen tanıyorsunuzdur. Konuşmasının ancak altyazıyla anlaşılır olduğu gerceğini goz onunde bulundurursak, liste komşusu Boomhauer ’den inceden bir etkilenim olduğunu da soyleyebiliriz sanki.