
Kavalalı Mehmed Ali Paşa Biyografisi Mısır valisi ve kendi adıyla anılan hÂnedanın kurucusu. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, 4 Mart 1769 tarihinde Yunanistan ’a bağlı kucuk bir şehir olan Kavala ’da doğmuştur. Genellikle Arnavut asıllı olarak bilinse de tarihi kaynaklara gore buyuk dedeleri arazi anlaşmazlığı nedeniyle Kavala ’ya, Konya'dan goc etmişlerdi. Annesi Zeynep, babası İbrahim ağa ’dır. Cocukluğunu ve gencliğini babası İbrahim ağanın yanında tutun ticareti ile uğraşarak geciren Mehmed Ali, babasının genc yaşta olumunden sonra amcası Tosun Paşa'nın himayesinde tutun ticaretine devam etti. 1787 yılında 18 yaşında askerlik hizmetine girdi ve aynı yıl Kavala corbacısının akrabalarından Emine adlı dul ve zengin bir kadınla ile evlendi. Bu evlilikten daha sonraları unlenecek olan oğulları İbrahim, Tosun ve İsmail oldu.
Amcasının Osmanlı Devleti tarafından idamından sonra kimsesiz kaldı. Bu donemde Leon isimli Fransız bir tuccarla tanıştı ve işine devam etti. Napolyon Bonapart'ın 1798'de Mısır'ı işgali sırasında Fransızlar'ı bolgeden cıkarmakla yukumlu kaptan-ı derya Kucuk Huseyin Paşa, Kavala Corbacısı Huseyin Ağa'dan bir miktar kuvvet istemiştir. Huseyin Ağa iclerinde yeğeni Mehmed Ali'nin de bulunduğu 200 askerini gondermiş, birlik 8 Mart 1801 tarihinde Mısır ’a varmıştır. Mısır'ın geri alınmasından sonra Kavalalı Mehmed Ali Paşa tahsili olmamasına rağmen burada kalarak kısa zamanda tum başıbozuk askerlerin "binbaşı" rutbesine tekabul eden unvan olan serceşmeliğine getirildi. Aynı yıl Fransız kuvvetleri karşısında elde ettiği başarılardan dolayı Mısır Valisi Mehmed Husrev Paşa tarafından binbaşılığa yukseltildi ve kısa surede Mısır ’daki Osmanlı kuvvetlerinin esasını teşkil eden Arnavut birliklerinin ikinci kumandanı oldu.
Mısır Valisi Husrev Paşa'nın başıbozuk askerleri tahliyeye teşebbusu uzerine; askerin maaşlarını alamamalarını bahane ederek isyan cıkardı ve Mısır Valisi Husrev paşayı firara mecbur bıraktı. Mısır valiliğini elde etme hayali kuran Kavalalı Mehmed Ali Paşa buraya vali olarak gonderilen Hurşid Paşa'yı da bir bahane ile atlatarak, ulemÂ, eşraf ve Mısır halkının desteğini de elde edip BÂbıÂli tarafından 3 Temmuz 1805 tarihinde Mısır valiliğine getirildi.
Vali olduktan sonra ciddi ve radikal işlere teşebbus eden Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mısır'da nufuz sahibi kolemenleri ortadan kaldırdı. Kavalalı, modern bir orduya engel olarak gorduğu ve sadakatlerini kazanamadığı 74 Memluk beyini, 1811 yılında verdiği bir yemek şoleninde ortadan kaldırdı. Memluklulardan kacmayı başaranlar Sudan ’a sığındılar.
Avrupa'dan getirttiği hocalarla kendine guclu bir ordu kurdu. 1811 yılında yonetimde halen etkili durumda bulunan Memluk beylerine karşı harekete gecerek Mısır'daki Memluk egemenliğine kesin olarak son verdi. Daha sonra 1811-1818 yılları arasında orduları Osmanlı sultanı adına Arabistan Yarımadası'nda Vehhabilere karşı savaştı.
Otoritesini sağlamlaştıran Kavalalı Mehmed Ali Paşa, bir dizi idari, askeri, siyasi ve ekonomik reforma girişti. Mısır ’da başta askeri olmak uzere ceşitli bolumlerde okullar kurdu. Avrupa ’ya ozellikle Fransa ’ya oğrenciler gonderdi. Bu oğrenciler Avrupa ’da edindikleri fikirler ve oğrendikleri yabancı dillerle Mısır ’ın geleceğinde onemli soz sahibi olacaklardı. 1828 ’de propaganda amacıyla, Arap dilindeki ilk gazete olan El-Vakai ’l Mısriyye ’yi cıkardı.
Kavalalılar Hanedanı'nın kurucusu olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mısır ve Sudan'ın ilk hidividir. Osmanlı Devleti'ne karşı başarıyla sonuclanan bir isyan cıkarmıştır. Her ne kadar Osmanlılara bağlıymış gibi gorunse de, o donem, Sudan, Mısır, Filistin, Lubnan ile Suriye'nin gercek hukumdarı olarak kabul edilmiş ve 150 yıl boyunca hanedanı tarafından bu topraklar yonetilmiştir.
Mekke ve Medine'yi Vehhabiler'in elinden alarak şohretini tum bolgeye yaydı. 1815 yılında Kahire'de bulunan Arnavut askerleri kısa sureli bir ayaklanma cıkardılar. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, başını ağrıtabileceğini duşunduğu 25.000 Arnavut askerini, Sudan'ın fethi icin 1821 yılında Func Devleti'nin uzerine gonderdi. Boylelikle Sudan, Mısır'ın kontrolu altına girdi.
1827 yılında Mora'da patlak veren uzun suredir Osmanlı Devleti'nin bastırmakta gucluk cektiği Mora İsyanı'nı seckin askerleri ile bastırdı.
Bu gelişme karşısında İngiltere, Fransa ve Rusya, 6 Temmuz 1827 ’de uclu bir anlaşmayla derhal mutareke yapılıp meselenin barış yoluyla hallini istediler. Bu talebin BÂbıÂli tarafından reddi uzerine 20 Ekim 1827 ’de Navarin Limanı ’na giren muttefik donanması Osmanlı-Mısır donanmasını imha etti. Mora ile irtibatının kesilmesi ve bu bolgedeki ordusunun zor durumda kalması uzerine Kavalalı Mehmed Ali Paşa, muttefikleri temsil eden İngiliz Amiral Codrington ile İskenderiye ’de bir antlaşma imzaladı (9 Temmuz 1828) ve BÂbıÂli ’nin izni olmaksızın Mora ’daki kuvvetlerini geri cekti. Kavalalı Mehmed Ali Paşa 1827 yılının sonunda Mora seferindeki kayıplarına karşılık Suriye ’nin kendisine verilmesini BÂbıÂli ’den talep ettiyse de olumlu bir cevap alamadı.
1828 yılındaki Rus seferinde 12,000 asker gondereceğini vadettiği halde sozunde durmadı. Buna karşılık para gondermesi, uzun suredir devletce hakkında olan şupheleri artırarak Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın yola getirilmesine karar verildi.
Fakat Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı yola getirmek kolay değildi. Emrinde yaklaşık 20-30 bin kadar asker ve 15-20 gemilik donanma bulunuyordu. Amacı Suriye'yi Mısır'a bağlamaktı. Bu sıralarda Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın Osmanlı Devleti'yle savaşmasına vesile olacak bir fırsat meydana geldi. Suriye hakkındaki maksadını belirterek oğlu İbrahim Paşa komutasında 2 Kasım 1831 tarihinde Akka'ya asker sevketti ve sahillere de donanma gonderdi.
Osmanlı Devletinin uyarılarına kulak asmayan Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın uzerine Edirne Valisi Ağa Huseyin Paşa'nın komutasında bir ordu gonderildi. Huseyin Paşa, Halep ile Humus arasında Mısır ordusuna yenildi. Daha sonra Arnavutluk'taki meselelerle uğraşan Sadrazam Reşid Mehmed Paşa kumandan tayin edildi. Ağa Huseyin Paşa'yı mağlup eden Mısır ordusu komutanı Kavalalı İbrahim Paşa, Toros Dağları'nı aşarak Konya'ya girdi ve Konya Ovası'nı ordugah belirledi.
Acele bir şekilde Konya'ya gelen Reşid Mehmed Paşa, Mısır Ordusu ile şiddetli bir savaşa girdi. Başta Mısır Ordusu'nu bozmayı başarsa da hava karlı ve dumanlı olduğundan kendi askerleri zannıyla duşman arasına girerek esir duşmuştur.
Osmanlı Ordusu'nu dağıtan Mısır birlikleri hicbir direnişle karşılaşmadan Kutahya'ya kadar geldi. Reşid Mehmed Paşa'nın esir olmasından dolayı Anadolu Valisi ve Karahisar-Menteşe Sancakları mutasarrıfı Mehmed Emin Rauf Paşa ikinci defa sadrazamlığa davet edildi. Bunun uzerine Rauf Paşa, aceleyle İstanbul'a hareket etti.
II. Mahmut, Buyuk Britanya ve Fransa'dan yardım istedi. Ancak Fransa'nın Kavalalı Mehmed Ali Paşa'yı desteklemesi, İngiltere'nin de Osmanlı'nın ic işlerine karışmak istememesi uzerine beklediği yardımı alamadı ve Rusya'dan yardım istemek zorunda kaldı. Rusya ile 8 Temmuz 1833 tarihinde Hunkar İskelesi Antlaşması imzalandı ve Rus donanması İstanbul'a demirledi.
Boğazların Rusya'nın eline gecmesinden endişe eden İngiltere ve Fransa'nın araya girmesiyle 14 Mayıs 1833'de Kutahya Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya gore Mısır, Suriye ve Girit valilikleri Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya, Cidde ve Adana valilikleri de oğlu İbrahim Paşa'ya verildi.
Antlaşmadan her iki taraf da hoşnut olmadı. II. Mahmut Mısır valisini ortadan kaldırmak ve kaybettiği toprakları geri almak istiyordu. Osmanlı ordusu ile Mısır ordusu Nizip'te 24 Haziran 1839 tarihinde karşılaştı ve meydana gelen muharebe Osmanlı kuvvetlerinin yenilgisiyle sonuclandı. Yenilgi haberi İstanbul ’a ulaşmadan II. Mahmut vefat etti ve yerine oğlu I. Abdulmecit gecti. Bu sırada Osmanlı donanması, Kaptanıdery Ahmed Fevzi Paşa ’nın hıyaneti sonucu Mısır ’a teslim edildi.
Osmanlı ordusu yeniden bozguna uğrayınca Rusya'nın soruna el atmasından ve Mehmet Ali Paşa'nın guclenmesinden cekinen Avrupa Devletleri konuyu goruşmek icin Londra'da konferans duzenledi. 15 Temmuz 1840 tarihinde BÂbıÂli, İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya temsilcileri tarafından Londra Antlaşması imzalandı.
Londra'da imzalanan antlaşmaya gore Suriye, Girit ve Adana, Osmanlı Devleti'ne geri verildi, Mısır ve Akk ’nın idaresi ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve soyundan gelenlere bırakıldı. Kavalalı Mehmet Ali Paşa bu şartları kabul etmedi. Bunun uzerine antlaşma gereğince İngiltere, Avusturya ve Osmanlı gemilerinden oluşan bir donanma Suriye acıklarına geldi ve kısa surede Sayda, Beyrut ve Hayfa ele gecirildi. 4 Kasım 1840 tarihinde Akk geri alındı.
15 Eylul 1840 tarihinde Mısır valiliğinden azledilen Kavalalı Mehmet Ali Paşa 27 Kasım 1840 tarihinde İngiliz Amiral Charle Napier ile bir anlaşma imzaladı ve Mısır idaresinin kendisine irsî olarak verilmesinin kabul edilmesi durumunda Osmanlı donanmasını iade edip Suriye ’yi boşaltmayı taahhut etti. 24 Mayıs 1841 tarihli bir fermanla Mısır ’ın irsî idaresinin Mehmed Ali Paşa soyundan gelen en buyuk erkek evlÂda verileceği ilÂn edildi. Bu ferman paşa tarafından kabul edildi ve boylece Mısır meselesi nihaî cozume kavuşmuş oldu.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’nın son yılları sukûn icinde gecti. 1845 yılında İstanbul'a gelip padişah I. Abdulmecit ’e bağlılığını bildirdi. İstanbul ’u ve Kavala ’yı ziyaret etti. Sonrasında Napoli ve Malta ’ya seyahat ederek Kahire ’ye dondu.
Eşleri :
- emine (e. 1787)
- Madouran Ali
- Ziba Hadidja Kadine
- Shama Nour Kadine
- Momtaz Kadine
- Ayn al-Hayat
- Nayla Kadine
- Golfdan Kadine
- Kamar Kadine
- Chams Safa Kadine
- Namchaz Kadine
- Mahivech Kadine
- Umm Noman
1848 yılının başlarında Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’nın aklî melekesindeki zafiyetin artması uzerine hava değişikliği icin Napoli ’ye gonderilmesine karar verilerek Mısır ’ın idaresi oğlu İbrÂhim Paşa ve onde gelen devlet ricÂlinden muteşekkil bir meclise havale edildi. Babasının iyileşmesinden umit kesilmesi uzerine İbrÂhim Paşa 1848 Eylulunun başında İstanbul ’a cağrıldı ve Mısır valiliğine tayin edildi.
Ancak hasta olan İbrÂhim Paşa da kısa bir zaman sonra 10 Kasım 1848 tarihinde vefat etti. Yerine Tosun ’un oğlu Abbas Hilmi Paşa gecti.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa, 2 Ağustos 1849 tarihinde İskenderiye, Mısır ’da 80 yaşında olmuştur. Cenazesi vasiyeti gereği Kahire Kalesi ’nde inşa ettirmiş olduğu yeni caminin hazîresine defnedildi.
Doksana yakın cocuğuyla ve bıraktığı mirasla, Turk sinemasını bir ara epey bir meşgul eden Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’dan geriye, kulturel olarak, Kahire ’de yaptırdığı cami, Kavala ’da inşa ettirdiği imaret ve muze olarak kullanılan doğduğu konak kalmıştır.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’nın oğlu Abdulhalim Paşa ’nın buyuk oğlu olan Sait Halim Paşa, Osmanlı Devletinde 12 Haziran 1913 ila 3 Şubat 1917 yılları arasında yaklaşık uc yıl kadar İttihat ve Terakki Cemiyeti Hukumeti'nin Hariciye Nazırlığını yaptı. Sait Halim Paşa Yalısı İstanbul ’da meşhurdur.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’nın siyasî, iktisadî ve idarî yukselişinin arka planında takip ettiği yayılma politikası ve bu politikanın uygulanması sağlayan modern bir ordu vardı. Başlangıctan beri duzenli bir ordunun gereğine inanan paşa VehhÂbî isyanlarının bastırılmasından sonra işe koyuldu. 1820 ’de Asvan ’da ilk harbiye mektebi acıldı ve modern ordunun temelini oluşturma hususunda muhtedi Suleyman Paşa ’dan ve başta Fransızlar olmak uzere her turlu yabancı uzmandan faydalanıldı. Başlangıc itibariyle gerekli insan unsuru Sudan ’dan temin edildiyse de bu yeterli olmadı, Mısır ve Suriye bu suretle on plana cıktı. Kısa bir sure icinde askerî okullar coğaldı. Piyade, topcu, suvari, bahriye okulları acıldı. Ordunun ihtiyacı olan silÂh ve muhimmatın imali icin fabrikalar kuruldu. 1810 ’da Mısır donanmasının temeli Bulak ’ta atıldı. Onceleri Fransa ve İtalya ’da gemi inşa ettirildi. Daha sonra İskenderiye ’de bir tersane yaptırıldı. Navarin olayının ardından Fransız ve İtalyan zÂbitleri vasıtasıyla mevcut yapı ıslah ve ikmale calışıldıysa da Mısır donanması fazla uzun omurlu olmadı.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’nın en onemli teşebbuslerinden biri de modern bir eğitim sisteminin kurulması icin gerekli alt yapıyı oluşturmasıydı. İlk olarak 1809 ’da Avrupa ’ya oğrenci gonderilmeye başlandı. 1820 ’li yılların ortasından itibaren bu sayı artmaya başladı. Memleketin dort bir yanına ceşitli mektepler acıldı ve buralarda Avrupaî usul ve programlar uygulandı. 1816 ’da hendese mektebi, 1827 ’de tıbbiye, 1834 ’te muhendishÂne kuruldu. Bunların yanında tıp, ziraat, sanat, dil vb. hususlarla ilgili ceşitli mektepler acıldı. 1837 ’de Maarif VekÂleti kuruldu. 1820 yılında ilk matbaa Bulak ’ta acıldı. Oncelikli olarak yeni okullar icin gerekli kitapların ve daha sonra Arapca, Turkce ve bir miktar da Farsca klasik eserin basımı burada gercekleştirildi. 1828 ’de Vekāyi-i Mısır adlı resmî bir gazete Arapca ve Turkce olarak yayımlanmaya başlandı. Ekilebilir toprak sahalarını arttırmak icin sulama sistemini ıslah ve genişletme calışmalarına oncelik verildi. Nil taşkınlarının verdiği zararları onlemek amacıyla bircok sed inşa edildi. Bu kanalların en onemlisi 1820 yılında acılan ve padişahın adını taşıyan Mahmûdiye kanalıdır.
Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’nın gercekleştirmeye calıştığı toprak politikasının temelini, oluşturmak istediği merkezî otorite ve yayılmacı siyaseti teşkil ediyordu. Paşa, muhalifleri karşısında kendisini emniyette hissetmeye başlar başlamaz iltizam usulunu kaldırdı ve boylece Mısır arazisinin buyuk bir kısmını ele gecirdi. 1821 yılına kadar Aşağı ve Yukarı Mısır ’daki ekilebilir arazinin tamamını kayda gecirdi ve vergilendirdi. Vakıf arazilerini zaruri masrafları hukumet tarafından karşılanmak uzere devletleştirdi. Boylece Mısır ’ın hemen hemen butun arazisi devletin malı oldu. Bir muddet sonra eşrafa, sivil ve askerî yuksek rutbeli gorevlilere “ib‘adiyat” adı altında buyuk topraklar verdiği gibi ailesinin ve maiyetinin onde gelenlerine ciftlik adı altında daha buyuk araziler tahsis etti. Bu şahıslar vergiden muaf olmakla birlikte, arazileri işletmekle mukelleftiler. Takip edilen bu politika dahilinde Kavalalı Mehmed Ali Paşa ’nın iktidarı doneminde ekilebilir arazi sahası iki misline cıkmıştı.
Hububata paralel olarak pamuk ziraatında da ciddi mesafeler katedildi. Pamuk cinsi ıslah edildi ve Mısır pamuk uretiminde onde gelen ulkelerden biri oldu. Fakat ağır vergiler ve tekel usulunden dolayı mahsulun cok ucuza satılması halkı fakirleştirirken idareyi zenginleştiriyordu. Bu usulun ziraat ve ticaretin yanı sıra sanayi icin de gecerli olmasıyla kucuk sanatların da ciddi bir şekilde etkilenmesi soz konusu olmuştur.
Devlet işlerini uyeleri kendisi tarafından tayin edilen ve merkezî yonetimi oluşturan divan ve meclisler vasıtasıyla yonetiyordu. Askerî, ticarî, hÂricî vb. ceşitli işleri deruhte etmek uzere kurulan bu divanların en onemlisi, devlet işlerinin oncelikli olarak muzakere ve muşavere edildiği DîvÂnu ’l-hidîvî idi. Bu divanların yanı sıra bazısı istişarî yapıda olmak uzere bircok meclis vardı. Bunların başında kanun ve nizamları vazetme ile mukellef olan Meclisu ’l-husûsî geliyordu. Mehmed Ali, 1813 yılından itibaren taşra idaresinin yeniden organize edilmesi işine girişti; vilÂyetlerin sayısını azaltıp merkezî bir yonetimi buralarda hÂkim kıldı. 1840 yılında yeni idarî taksimat gereğince Mısır yedi mudurluğe ayrıldı. Her mudurluk merkezlere, merkezler kısımlara, kısımlar da nahiyelere bolundu.
Eğitim gormemiş olmasına rağmen gerek Mısır ’daki gelişmeleri gerekse bu bolgeye yonelik devletlerin politikalarını yakînen takip eden ve kendi iktidarını guclendirme noktasında politikalar geliştiren paşa, yayılmacı politikasına paralel olarak gercekleştirdiği ceşitli reformlar ve yatırımlarla birlikte ulkede yeni bir yonetim tarzı oluşturdu, kısa surede ulkenin gelirini ciddi bir şekilde arttırdı. Bununla beraber halkın refah seviyesinde fazla bir değişiklik olmadı.