HERYERDE NASIL KAZANIRSINIZ ?



Evet, Arnold Schwarzeneger başarıyı yukarıdaki cumlelerle tarif etmiş. Bu deyiş size biraz acımasız ve alışılmadık gelebilir ama inanın bana yazının sonuna geldiğinizde ve Lance Armstrong’u tanıdığınızda bu cumle size cok anlamlı gorunecek.

Lance Armstrong tum dunyanın hayranlıkla izlediği, başarıları ve azmi karşısında saygıyla eğildiği bir efsane. O azmin ve zaferin yaşayan abidesi...

Lance Armstrong kanserle savaşına rağmen nasıl başarılı oluyor ? Duşunuyorum da kim kanser olduğunu oğrense herhalde ilk yapacağı şey tum hedeflerinden vazgecmek ve hayata boş vermek olurdu. En azından ben oyle duşunuyorum. Bizler gunluk hayatımızda karşılaştığımız en ufak bir sorunda bile cokup, yeniden ayağa kalkacak gucu bulmakta zorlanırken, bu genc adam bunları nasıl başarıyor. Oğrenmek ister misiniz ? işte Lance Armstrong’dan başarının 5 altın anahtarı...

1-TAKINTI DERECESİNDE TUTKULU OLUN

Lance Armstrong henuz 14 yaşında genc bir bisikletci iken, hatta henuz bir cocukken, “1986 Demircocuklar Triatlon Şampiyonası’nda 2. olmuştu. Bu derece bile ulkedeki yaşıtı bisikletciler icin ulaşılamaz bir hedefti. Pek cok genc bu sonuctan gurur duyardı. Oysa Lance yalnızca ofke duydu ve aradan uc yıl gectikten sonra kendisiyle yapılan bir roportajda şoyle dedi genc adam: “Gecerli olan tek şey kazanmaktır. Onun dışındaki her şey beni deliye cevirir.”
Zafer dışındaki hicbir dereceyi kabullenememek Lance Armstrong ‘un en buyuk ozelliği. (Daha sonra sporcular uzerinde yapılan bir araştırma, şampiyon sporcuların ortak ozelliğinin aynı duşunce sistemine sahip olmak olduğunu gosterecekti). Lance Armstrong ‘un zaferden başka hicbir dereceyi kabullenememesi sadece yarışlarla sınırlı değil. Lance bu inancını ozel hayatında da uyguluyor; araba kullanırken de, kanserle savaşırken de...
Peki Lance Armstrong hic kaybetmedi mi?... elbette kaybetti. 2003 yılı Nisan ayında 160 millik Liege-Bastogne-Liege Klasik Bisiklet Turu’nda ikinci geldi.
Son dakikaya kadar Lance’e kesin şampiyon olacağı gozuyle bakılıyordu. Finişe sadece 4 mil kalmıştı, ama Lance son anda gecildi ve 50 saniye farkla ikinci oldu. Onunla roportaj yapmak icin bekleyen gazeteciler, unlu sporcunun yuz ifadesi karşısında dehşete duşmuşlerdi. Artık efsane olmuş olan Lance ofkeli ve donuk bir yuzle, gazetecilere tek kelime bile etmeden, kendisini bekleyen ekip minibusune bindi. Bu kadar başarılı bir sporcu ikincilik karşısında nasıl bu kadar ofke duyabilirdi ? cevap takım arkadaşı Floyd Landis’den geldi: “Cok basit, Lance kazanmaya takıntı derecesinde tutkundur.”


2-SABIRLI OLUN

Kontrolsuz guc, guc değildir. Lance cok hırslıydı. Ancak hırs, sabırla dengelenmezse bir insanı yıkıma uğratabilirdi. Bu nedenle Lance “yenilemez olmak”la birlikte, “yenilmezliğini nasıl koruyacağını” oğrendi. O yanan bir meşaleydi ancak ateşini kontrol etmezse hem kendini hem cevresini yakabilirdi.
Eski bisiklet şampiyonlarından Wayne Stetina şoyle diyor: “Bir bisiklet yarışcısı, benzin deposu gibidir. Fazla gaz verirseniz, arabayı boğarsınız ve deponuz dolu da olsa bir adım bile ilerleyemezsiniz”. Nitekim Lance bunu bir tecrube ile cok iyi oğrendi. 1989 yılında katıldığı Gencler Dunya Bisiklet Şampiyonasında finişe varmadan gucunu yitirdi ve gecildi. Lance o yarışın kendisine buyuk bir ders verdiğini şu sozleriyle anlatıyor: “ Zeki ve kurnaz olmayı oğrenmem gerektiğini o yarışta gordum” ve Lance Armstrong antrenoru Carmichael sayesine Zeki, kurnaz ve en onemlisi sabırlı olmayı oğrendi.
Artık altı saatlik yarışı, delice pedal surerek gecirmiyor, kendini tuketmiyordu. İlk beş saatte tum rakipleriyle yan yana pedal ceviriyor, onları gozluyor, kendini kontrol ediyor ve sahip olduğu ozelliklerini sona saklayarak, son bir saatte atak yapıyor ve kazanıyordu.
Gucunu kontrol etmeyi ve sabırlı olmayı oğrenmekle Lance Armstrong uc yıl sonra dunya sıralamasındaki ilk beş bisikletcinin arsına girecekti.


3-DİSİPLİNLİ OLUN

1996 yılında Lance yumurtalık kanseri teşhisi konunca ağır bir kanser tedavisi gormeye başladı. Bu tedavi sırasında 15 pound (yaklaşık 7.5 kilo) kaybetmişti. Sağlıklı ve guclu olabilmesi icin bu kiloları geri almalıydı; ama kontrolsuz yerse bu kez de fazla kilo alabilir ve bu sporu bırakmasına neden olabilirdi. Kacımız bize “iyi olman ve hastalıkla baş edebilmen icin cok yemek yemen gerekir” dense, her şeyi bırakıp kendimizi yemeğe vurmayız? Oysa o ne yaptı ? once kendisine dijital bir mutfak tartısı aldı. Yediği her şeyi tartıyordu, bir ekmek lokmasını bile... boğazından gecen her şeyi tartıyordu.
Eski karısı Kristin o gunleri şoyle anlatıyor: “Elinde bir hesap makinesiyle, matematikciye donuşmuştu, yediği her şeyi buyuk bir sabır ve disiplinle tartıyordu. Boylelikle kansere rağmen her şeyi olculu yiyerek istediği kiloda kalmayı başardı ve 1999’da ilk Tour şampiyonluğunu aldı. Cevresindekileri kararlılığına ve disiplinine hayran bırakarak...


4-BENCİL OLMAYIN

Bisiklet, bir bireyin zafer kazandığı dunyadaki tek takım sporudur. Takım, liderine inanmalıdır, lider de takımına guvenmelidir. Lance bencil değildir, takımına guvenir ve onlara buyuk değer verir. Her zaman “Tek, BEN diye bir şey yoktur” der. Şampiyonalardan once takımı fizik ve motivasyon olarak kendisi hazırlar. Bir lider olmasına karşın takımda herkes eşittir ve herkese eşit davranılır... ve her zaman kazanırlar...
Lance Armstrong’un “egosunun şişmiş olmayışı”, bencil olmayışı onları başarıya goturur.


5-RAKİPLERİNİZDEN DAHA AKILLI OLUN.

Takım calışmasına inanma, hazırlık, yenilmezlik inancı ve icten gelen ateş: Lance hepsine sahipti. Ancak son zamanlarda bu ozelliklerine bir şey ekledi: “Strateji” ve “psikolojik savaş”. Bisiklet yarışları onun sayesinde bir strateji oyununa donuştu. Poker masası gibi; blof yaparsınız, rakibinizin psikolojik tepkilerini olcersiniz....

Orneğin gecen yıl bir soylenti yayıldı. Buna gore Lance’in bisiklet lastiklerini sağlayan sponsor bir firma cok ozel bir lastik dizayn ettirmişti. Bu soylenti bir anda rakipleri arasında yayıldı. Herkes yarışlar başlamadan once Lance’in kazanacağına kendini inandırdı. Bu bir soylenti bir de gercek strateji oyunları var; 2001 Tour’unda olduğu gibi...

Alpe D’Huez’in dik yokuşlarında yapılan şampiyonada Lance’in guclu bir rakibi vardı. Alman Jan Ullrich. Guclu rakip karşısında Lance ve ekibi kazanmak icin daha akıllı olmak zorundaydı. Bunun icin bir strateji belirlediler. Yarış her zamanki gibi başladı. Lance olması beklenenden daha geride yarışıyordu. Yarışı monitorlerden takip eden Ullrich’in ekibi bir şey farketti. Lance Armstrong hic olmadığı kadar yorgun ve gucsuz gorunuyordu. Bu Ullrich’in beklediği fırsat olabilirdi. Bu nedenle Jan Ullrich’e daha hızlı olması yonunde taktik verdiler. Bilmedikleri şey Lance’in “olu taklidi” yaptığıydı. Ullrich hızlandı. Lance ekip arkadaşı İspanyol Chechu Rubiera’ya daha hızlı olmasını soyledi. Dik bir rotadayken Rubiera hızlandı ve Alman rakibi yokuşta daha hızlı olmaya zorladı. Sonuc mu ? Lance “o bilinen ateşiyle” Ullrich’i gecerken dondu ve rakibinin gozlerinin icine baktı. Ullrich o anda rakibinin aklı ve kurnazlığı karşısında yenildiğini anlamıştı. Lance Armstrong yarışı en yakın rakibinden iki dakika farkla onde bitirdi ve 2001 Tour şampiyonu oldu.
Kimileri onemli olan kazanmak değil yarışmak der