Başarısızlık, başarının oğretmenidir.
Japon atasozu

“Hayat size bir limon verdiğinde ondan bir limonata yapın” klişesini kim bilir ne kadar cok duymuşsunuzdur Amerikalılar bir başarısızlıkla karşılaştıklarında “hayat bir limon verdi” deyimini kullanırlar. İyi ama gercek hayatta da başarısızlıkları başarıya cevirmek limonata yapmak gibi kolay değildir ki. Yani keşke başarısızlıklarımızı bir kaba koysak icine biraz şeker atsak ve her şey birden duzeliverse...

Başarısızlıktan cok korkuyoruz aslında, daha kucuk bir cocukken karnemizde zayıf getirmekten korkuyoruz, universite sınavında başarısız olmaktan korkuyoruz, bir iş mulakatında başarısız olup o işi alamamaktan, aldığımız işi başaramamaktan korkuyoruz. Eminim ki coğunuz icin başarısızlık “hayalleriniz sonu” demek.

Başarısızlık hayallerinizin başlangıcı olabilir oysa. Bu yazının, ilk satırda kullandığım klişe gibi, okurken kulağınıza hoş gelecek ancak pratikte size bir yarar sağlamayacak bir yazı olmasını istemiyorum. Bu nedenle sizinle, gunluk yaşamda karşılaşacağınız sıradan insanların beni etkileyen yaşam oykulerini paylaşmak istiyorum.

Terry Gross ABD’de 1975 yılından beri “Fresh air” adında program yapan, 50 yaşına gelmiş bir kadın radyo programcısı. Halen programına devam eden Gross yıllar icinde defalarca odul almış, Al Green’den Jimmy Carter’a kadar pek cok unluyu programında sorularıyla terletmiş. Peki ABD’nin bu en başarılı radyo programcısı nasıl bu kadar başarılı olmuş ? hemen soyleyelim hayata başlarken yaşadığı başarısızlıklar sayesinde...

Terry Gross universiteden mezun olduğunda oğretmen olmaya karar verdi. Cunku okulda cok başarılı bir oğrenci değildi ve oğretmenliğin yapabileceği en kolay iş olduğunu duşundu. Buffalo’da bir lisede oğretmen olarak işe başladı. Ancak bir turlu oğrencilere soz geciremiyor, sınıfta otorite kuramıyor oğrencilerine bir şey oğretmekte yetersiz kalıyordu. Sonunda okul idaresi tarafından kovuldu. Aslında kendi eksiklerinin kendisi de farkındaydı ama istifa etmekten olesiye korkuyordu. Annesi babası bile onun istifa etmesini istememişlerdi cunku bu başarısızlık olacaktı oysa Terry kalıp mucadele etmeliydi. Kovulmak genc kız bir kurtuluş oldu aslında. Bir sure gecici işlerde calıştıktan sonra en cok neyi yapmaktan zevk alacağını duşundu, karakterine uygun bulduğu medyaya girmek istedi bunun icin yerel bir radyo kanalında iş buldu ve başarısız bir oğretmen olduğu icin okuldan atılan Teryy Gross ABD’nin en unlu radyo programcısı oldu.

Bakın Groos başarısızlıklarımızla ilgili neler soyluyor:

“Başarısızlıklarımız bize şekil verirler. Başarılarımız da oyle... Radyoda roportaj yaptığım konuklarıma mutlaka başarısızlıklarıyla ilgili sorular yoneltiyorum. Bunu yaparken amacım onları afişe etmek değil, onları daha iyi tanımlayabilmek. Bu hikayeler sandığınız gibi onların bulundukları yere nasıl geldiklerini anlatan neşeli oykuler değil. Onlara yapmak istedikleri halde yapamadıklarını, yaptıkları halde başarısız olduklarının hikayesini anlattırıyorum. Dinleyicilerime başarısızlığın korkulacak bir şey olmadığını gostermek istiyorum. Evet, kucukluğumuzden beri bize başarısızlıktan korkmamız oğretildi. Oysa ayağa kalkıp savaşacak gucunuz varsa inanın bana hayatta başınıza gelecek en kotu şey bu olmayacaktır.

Unutmayın eğer bir işte başarısız olduysanız bunun mutlaka iyi bir nedeni vardır. Ya yanlış işi yapıyorsunuzdur ya da benim durumumda olduğu gibi başarısızlık sizin icin bir iyilik yapmaya hazırlanıyordur.”

Hayatta başarısızlığa karşı bakış acımız kendimize karşı bakış acımızı da belirler. Kendimizi başarılı olduğumuz zaman “değerli”, başarısız olduğumuz zaman “değersiz” hissederiz bu cok yanlış aynı zamanda zararlı bir tutumdur. Kendini değersiz hisseden bir kişinin cevresiyle ilişkileri bozulur. Oysa başarısız da olsanız sizi seven insanlar sevmeye devam edeceklerdir. Dostlarınız siz “siz” olduğunuz icin yanınızdadırlar başarılı ya da başarısız olduğunuz icin değil.


Lisa Rau’nun yaşamındaki deneyimler tam da bu konuda guzel bir ornek oluşturuyor;

Lisa Rau 41 yaşında Philadelphia’da insan hakları uzerine faaliyet gosteren bir hukuk firmasının ortağı. Rau tum şehirde yapılacak bir secimle hakim olmak istedi. Tum kariyer planını buna gore yapmıştı iki yıl boyunca bu secimler icin calıştı ama kaybetti. Yandaşlarıyla birlikte surdurduğu secim tam bir fiyaskoyla sonuclandı. Yerel gazeteler onun nasıl kaybettiğini yazıyorlardı. Hayallerini yitirdiğini duşunen lisa icin bu tam bir psikolojik yıkım oldu. Secimin ertesi gunu hıckırıklarla ağlarken 7 yaşındaki oğlu annesinin yanına yaklaştı ve ona şoyle dedi:

“Seni hic ağlarken gormemiştim anne. Sanırım bu secimi kazanmayı gercekten istemiştin biliyor musun bence secimlere kazanıncaya kadar katılmaya devam etmelisin cunku bunu gercekten istiyorsun”

Lisa 7 yaşındaki oğlundan gercek bir hayat dersi almıştı bir şeyi gercekten elde etmek istiyorsanız elde edinceye kadar uğraşmalısınız. Bir bozuk parayla beş kez tura atabilmek icin o parayı kac kere atmanız gerekir ? cevap mı ? basit beş kez tura gelinceye kadar atmaya devam edersiniz. Yaşam da boyledir. Tura atmak isterken yazı geldiyse bir daha, bir daha denersiniz.

Lisa Rau secimi kaybettikten sonra bu başarısızlıktan oğrendiği dersleri şoyle aktarıyor:

“ Kendi başıma geldiğinde insanların başarısızlıktan nasıl korktuklarını fark ettim bu konuda kimse konuşmak bile istemiyordu. Ama başarısızlığın en guzel yonu ne biliyor musunuz korkmanıza değecek kadar onemli olmadığını gormek. Yaşadıklarınızı hayatınızın sonu olacağını sanıyorsunuz ama hic de oyle olmadığını goruyorsunuz. Sizi seven insanlar sizi sevmeye devam ediyorlar. Gercek dostlarınızın kimler olduğunu anlıyorsunuz, arkadaşlarınız kaybettiğiniz gunun ertesinde arıyorlar ve sizinle hicbir şey değişmemiş gibi konuşmaya devam ediyorlar. Boylece fark ediyorsunuz ki hayatta en iyi ilişkileriniz başarılarınız uzerine inşa edilmemiş. Dostlarınız sizin kazanıp kaybetmenizle ilgilenmiyorlar. Başarısızlık sizi aslında yenilmez ve guclu kılıyor. Cok korktuğunuz bir şey başınıza geldiğinde yaşamınıza devam edebilmek, yeniden yeniden deneyecek cesareti bulmak... gercek işte bu...”

Lisa Rau gelecek secimlere hazırlanıyor şimdi, kazanıncaya kadar da pes etmeye niyeti yok. “ilk secimde kazansaydım cok mutlu olacaktım ama kaybettikten sonra kazanmanın değeri cok başka olacak” diye ozetliyor yaşadıklarını.


Sakın şiir yazmayın.

Ta ki şiir yazmazsanız oleceğinizi hissedinceye kadar

Rilke, “Genc Bir Şaire Mektuplar


Lily yeh Cin asıllı bir Amerikalı artist. 1980’ li yıllarda universite son sınıfta okurken oğrenimine akademik kariyer yaparak devam etmek istedi. Geleneksel Cin resim sanatı uzerine calışıyordu. Ama hangi universiteye muracaat ettiyse hep geri cevrildi. Oldukca yeteneksiz bulunmuştu ! Oyleyse Lily Yeh bugun Amerikada geleneksel Cin resim sanatında cok saygı duyulan ve beğenilen bir sanatcı olma sıfatına nasıl kavuştu ? Gelin kendisinden dinleyelim;

“kariyerim tam bir cokuş orneğiydi. Başvurduğum her okuldan ret cevabı almıştım ve kariyerim adına ne yapacağımı bilmiyordum. Neler yapabileceğimi araştırmaya başladım. Bulabildiği tek iş bir sivil toplum orgutunun kenar mahalledeki bir copluğu bir parka cevirme projesi idi. Uyuşturucu muptelalarının yaşadığı, evsizlerin mesken tuttuğu coplerle dolu bir parkta bir duvarın uzerine resim yapmak. Lily olesiye korkuyordu, cinliydi, kadındı ve yeteneksizdi, parktaki cop yığınlarını gorunce işi bırakarak orada kacmak istedi. Sonra Rilke’nin şu sozlerini hatırladı:

“Sakın şiir yazmayın.

Ta ki şiir yazmazsanız oleceğinizi hissedinceye kadar”

Lily de olesiye resim yapmak istiyordu bu nedenle devam etmeye karar verdi. İlk eserini coplerle dolu bir parkın duvarına cizecek de olsa... Lily Yeh o gunlerde geri dunuyor ve o gunlerde hissettiklerini şoyle anlatıyor:

“Ya kalacaktım ya kacıp gidecektim. O anda ic sesimi dinledim. İc sesim bana kalmamı soyledi. Bana verilen fırsat ne olursa olsun, kucuk ya da buyuk ben onu en iyi şekilde değerlendirmeliydim. Hayatta her zaman bizimle konuşan bir ic sesimiz vardır ve biz onu dinlemeyi oğrenmeliyiz.”

Bu proje ile Lily sanat kariyerine başladı. Başarı ona cabuk ve kolay ulaşmamıştı. Başarıya ulaşmak icin yıllarca mucadele etmesi gerekti. Ama bundan hic şikayetci değil. Erken ve zamansız gelen başarının aldatıcı olduğunu soyluyor ve ekliyor:

Eğer cok cabuk başarılı ve unlu olsaydım, birden cok para kazanmaya başlamış olsaydım, ic sesimi dinlemeyi asla oğrenemez sahip olduğum pek cok ozelliğe başarının aldatıcı cekiciliği ardından ulaşamazdım. Kariyerime başlarken yaşadığım başarısızlık beni kendimden korudu ve benim kendimi daha iyi geliştirmemi sağladı”.

Lily Yeh arzu ettiği başarıya sonunda kavuşmuş yetenekli bir sanatcı.

“Başarı bir insanın geldiği yerle değil, aştığı engellerin buyukluğuyle olculur” demiş eğitimci B. T. Washington. Karşınıza cıkan engellerden korkmayın başarınız bir gun onlarla olculecek.

alıntı