İLETİŞİM VE GERCEKLİK
İletişim kaotik bir surec. Anlaşılmak, anlatmak insanoğlunun en onemli dertlerinden birisi olagelmiştir. Bazı iletişimciler, iletişim mesajlarının 6 yaşındaki bir cocuğun zekasına gore kurgulanması gerektiğini soylemektedirler. Hz. Mevlana ise, senin ne soylediğin değil, muhatabının ne anladığı onemlidir der. İster istemez bu kaotik durum insanı zorlamakta ve onu eşya ve hadiselere karşı mudahalede zayıf kılmaktadır.

Modern insan, bireyleşirken insani melekelerini de kaybetmeye başladı. Bireycilik insanlar arası iletişimde pragmatizme dayalı ilişki bicimleri uretti. Bu duruma en cok kapitalist tutum surukledi. Her şeyin nirengi noktası menfaat oldu ve insan “guvensiz” yalnız kaotik bir canlı olarak yaşamına devam etmek zorunda kaldı. İnsan ilişkilerinin en temel belirleyici yanı “insanilik” diğer bir deyişle samimiyet Modern kitleler bu samimiyetin kaybolduğu bir dunyada simulatif bir alana sıkışmış durumdalar.

İnternet iletişim devrimi olarak lanse edilmekte ve insanlığın artık her şeyden her an haberdar olabildiğinden dem vurulmaktadır. Oysa modern toplumlar, kişiler arası ilişkileri maskelere boğan tuketim ve gosteri kulturunden fazlasıyla bunalmıştı. Sanal alem bu ilişkilere yeni bir boyut ekleyerek iletişimi imkansızlaştırma yolunda yeni durumlar uretti. İnsani iletişimin temelinde duygular ağırlıklı bir yer teşkil etmektedir. Siber alan hislere gecit vermediği icin, kendini ozgurluk alanı olarak konumlandırdı. (ozellikle chat yapmak) Artık iletişim bir iletim haline geldi.

Teknolojik ilerlemeye paralel bir şekilde iletişim karmaşıklaşmaktadır. Kitle iletişim aracları, ticari mesajlar, tek tip kulturun hegemonyası buyuk bir gurultu oluşturmaktadır. Bilindiği gibi iletişim teorilerinin ozunde; kaynak – mesaj ve hedef sozkonusudur. Hem bireysel iletişim ve hem de toplumsal iletişim mesajları bu gurultulerin golgesinde kalmaktadır. Gunumuzde gurultu son derece sofistike bir bicimde etrafımızı sarmaktadır. Populer kultur iletişimin ne kadar onemli olduğunu anlatan mesajlarla dolu. Empati kurmak, beden dilini kullanmak gibi pek cok unsurla insani iletişimi kavramaya calışmaktadır. Bu tur aracların ozunde de “pragmatik tutum” yer aldığından “insana teğet” gecen bir gercekliği konuşmuş oluyoruz. Tum bunlar giderek iletişimin doğal tabiatını bozmakta ve zorlaştırmaktadır.

İletişimi imkansız kılan bir onemli unsurda dilin sınırlı imkanlara sahip olması. Witgenstaine, dillimin sınırları dunyamın sınırlarıdır diyor. Ona gore dil dunyanın bir resmi. İnsan ilişkilerinde soylenemeyen ve ifade edilemeyen alanlar mevcut. Bazen insan kendini ne kadar anlatsa asla anlaşılamaz bir duruma tutulur. Bazen kelimeler tukeniverir. Oysa anlatmak, İnsan varoluşunun en onemli ihtiyaclarından birisi. Anlatmanın karşılık bulmaması bazen suskunluğu doğurur. İşte suskunluk, iletişimin imkansız tarafını resmeder. Dil, tum anlamları karşılamaya yetecek bir imkana sahip değil. Dilin, iletişim mesajının ve hedefin gurultuye kapılıp, belirsizleşmesi suskunluğu zorunlu kılıyor. Suskunluğu azaltmanın en onemli yolu ise, duru, yalın, insani ve samimi bir iletişim ortamı olsa gerek.




Faruk Yazar