Geriye donup bakınca Orta Cağ oncesinde bile intiharla ilgili pek cok bilgi var. Bunun en onemlisi de intihara iten sebepler ve insanların, olen kişinin ardından takındıkları tavır!
Coğu toplumlarda intihar yasaklanmış; kendini olduren kişi yalnızca kendini değil, şerefini ve haysiyetini de beraberinde oldurmuş oluyordu. Peki ama neden? İntihar eden kişinin topluma ne gibi bir zararı olabilirdi kendinden başka?
Olayı en başından ele alalım. Antik Yunan ve Roma ’da intihara dair elimizde bilgiler mevcut.
Tarih boyunca hem toplu hem de bireysel olarak bircok intihar orneği gorulur. Araştırmacılar, Orta Cağ ’dan oncesine kadar uzanan intiharın cok sık yaşandığını tespit etmişlerdir. Ozellikle Antik Yunan ’da toplulukların cok sık intihara kalkıştığını, bu durumun sebebinin ise yaşlılık ve hastalığa bağlandığı duşunuluyor.
Ozellikle soylu kişiler, bedenlerini hasta ve acı icinde gormeye dayanamaz, yaşamlarına son verirlerdi. Onlar icin boyle yaşamak onursuzluktu. Doğal olan bu durum onursuzlukken intihar onurlu bir davranış mıydı? Evet, tam da oyleydi! Yaşamlarına kendilerinin son vermeleri, onlar icin oldukca asil bir davranış sayılıyordu.
Roma ’da da durum pek farklı değildi.
Var olan sınıfsal toplum yapısı, kole ve soylular arasında intiharı da ayırıyordu. Krallık doneminde fetihler olduğu icin bir insanın hayatı cok onemliydi. İntihar eden ise bu sebepten dolayı ağır ceza alırdı. Yanlış duymadınız, olen kişi de cezalandırılıyordu. Ya bir darağacıyla ya da hayvanlarla!
Antik Roma ’da intihar, iki sınıf dışında hoş karşılanıyordu: askerler ve koleler. Vatani ve ekonomik cıkarlardan dolayı uygulanan bu durum, koleler arasında cok sık goruluyordu. Askerlerin intiharı da vatana ihanetle eş değer sayılıyor ve kendini olduren kişi “şerefsiz” ilan diliyordu. Bu donemlerde ozellikle hepimizin yakından bildiği Sokrates, Nero gibi onemli isimler de intihar etmişti.
Antik Cağ ’da ne kadar cok intihar vakası varsa Orta Cağ ’da ise o kadar az goruluyordu.
Bunun en onemli sebebi kuşkusuz Hristiyanlığın kabuluydu. Hristiyanlık inancına gore, Tanrı ’nın verdiği canı yine Tanrı alabilirdi. İntihar ise itaatsizliğin en uc eylemiydi. Aziz Augustinus ’a gore intihar hakkında konuşmak bile yanlıştı cunku kendini olduren kişi katil olarak kabul ediliyordu.
12. yuzyılda kilise hukuku kitabı olan Decretum Gratiani‘de intihar edenlerin affedilmeyeceği yazıyordu. 13. yuzyılda rahip olan Aquinolu Thomas da “Summa Theologica” eserinde Hristiyanlığın intiharı hoş goremeyeceğini belirtiyor. Kendini olduren kişilerin dini bir torenle defnedilmeyeceği ifade edilmiştir.
13. yuzyılda, kendi isteğiyle intihar eden kişinin cesedine işkence yapılırdı.
Bu donemlerden once intihara ilişkin pek kayıt yok, olsa bile cesede mudahale edilmez, her insan gibi gomulurlerdi. Ancak bu donemden itibaren olen kişiye mahkeme kararıyla işkence yapılır, ceset bir ata bağlanarak yerde suruklenir ve asılırdı. Ozellikle Haclı Seferleri ’ne katılan askerlerin psikolojik olarak bu duruma dayanamayarak intihar ettiği soyleniyor.
Yavaş yavaş bu durumun azaldığı gozlemlenmişti. Azalmış mıydı, yoksa dini acıdan uygun gorulmediği icin saklanmış mıydı?
İntiharın metinlerde yer alması daha cok gec donemde gorulur.
Ozellikle Orta Cağ'da intihara surukleyen sebepler anlatılır. Fransisken rahipler bu konuya biraz fazla değinmişler. Mesela Bonaventura, coğunlukla bu durumdan bahsediyor. Vaka sayıları tam olarak bilinmiyor; cunku aileler, intihar olsa bile bunu gizliyorlardı.
Buna dair ornekler mahkeme kayıtlarında geciyor. Northumberland ’da, 1256 ’da bir kayıtta bir cocuğun eve geldiğinde annesini kendisini başortusuyle asmış bir halde bulduğu ama onu soylemek yerine yatağa goturup yatırdığı ve komşularına bunun doğal bir olum olduğunu soyleyerek annesini kilise bahcesindeki mezarlığa gomduğu rapor edilmiş. HÂl boyle olunca kayıtlara da gizlendiği icin cok fazla intihar vakası gecilmiyordu.
İntihar kelimesi ilk kez 1637 ’de Thomas Browne ’ın "Religio Medici" adlı eserinde kullanıldı.
Yargı kayıtlarına intiharların ilk kez kaydedilmeye başlanması da Orta Cağ'da yaşanmıştır. Bu nedenle Orta Cağ donemine ait belgeler arasında intiharların en sık kaydedildiği kaynaklar, adli sicil kayıtlarıdır. Bu sicil kayıtlarında genellikle kişinin ismi, intihar yontemi, intiharın meydana geldiği yer ve bazen zaman bilgileri bulunurdu. Ayrıca cesedin bulunduğu yer ve cesedin nasıl bulunduğu hakkında da bilgilere rastlanırdı.
Bu bilgilerin araştırılması elbette maliyetli bir işti ve bu masraflar, olen kişinin intihar ettiği duşunuluyorsa, onun eşyalarına el konularak karşılanırdı. Bu nedenle intihar etmek suctu ve intihar eden kişinin eşyaları listelenir ve her bir eşyaya bir değer atanırdı. Orneğin, bir kova veya supurge gibi eşyaların değeri genellikle yarım penny gibi belirli bir miktar olarak kaydedilirdi.
Adli kayıtların incelenmesi, hangi ulkede ve hangi hanedan doneminde intihar vakalarının arttığını, bu artışın yaşam koşullarını nasıl etkilediğini anlamamıza bir ipucu sunuyor. Orneğin, İngiltere'de 1170 oncesinde neredeyse hic intihar vakası kaydedilmezken, 1220 ile 1290 yılları arasında vakalarda bir artış gorulmuştur. 1330 sonrasında ise intihar vakalarında tekrar bir azalma gozlenmiştir. Almanya'da ise Hohenstaufen doneminde intihar kayıtları bulunmazken, 1390 ve sonrasında Habsburglar doneminde artış gorulmuştur. Bu veriler, insanların psikolojisini etkileyen faktorleri de gosteriyor.
İntihar eden erkekler, kadınlara oranla 2-3 kat daha fazlaydı.
İntihar uzerine detaylı bir araştırma yapan Alexander Murray, 1000 ile 1500 yılları arasında kayıtlara gecmiş 546 intihar vakasını incelemiştir. Murray'in verdiği bilgilere gore, bu donemde kayıtlara gecirilen intihar vakalarının sayısı cok daha fazlaydı ancak bircoğu kayda gecirilmemişti. Araştırmasına gore, intihar vakalarının cinsiyet dağılımı incelendiğinde, erkeklerin kadınlara oranı ucte bir oranında daha fazlaydı; %74 erkek ve %26 kadın intihar vakası kayıtlara gecirilmişti.
Kadınların intihar yontemlerine bakıldığında, bazıları bıcak veya sivri cisimlerle intihar etmiş olsa da en yaygın tercihin yuksek bir yerden atlamak veya boğulmak olduğunu gormekteyiz. Kendini asmak ise cok nadir bir şekilde tercih edilen bir yontemdi.
İntihar eden kişinin sosyal statusu oldukca belirleyici bir faktordu. Koyluler intihar ettiğinde sert cezalara tabi tutulurlarken, soylular genellikle cezalandırılmazdı. Soyluların turnuva, av, savaş veya sefer gibi durumlarda intihar etmeleri kabul edilebilir bir davranıştı. Bu olaylarda olmek, gariptir ki onlar icin erdemdi. Soyluların intiharı, genellikle daha anlayışla karşılanırken, koylulerin intiharları bencilce ve korkakca olarak değerlendirilir, bu kişilerin sorumluluklarından kacmak icin intihar ettiği duşunulurdu.
Orneğin, 1160 yılında Nottingham'da başrahip olan Le Daleli Henry, sıcak bir banyoya girerek kol damarlarını kesmiş ve kollarını sıcak suyun icine sokarak intihar etmiş. Latince metinde "utroque brachio sanguinem minuens" ifadesiyle, kanın erimesi nedeniyle intihar ettiği belirtiliyor. Le Daleli Henry'nin bu eylemini gercekleştirmesinin nedeni, manastırını terk edip yanında kalmaya başlayan sevgilisini terk etmesinin zorlanmasıydı. Zorla alınıp manastıra geri getirilmesi, intiharın buyuk yankı uyandırdığı hem manastırında hem de kasabasında biliniyor.
Antik Cağlar ’da bu konudaki araştırmalar sınırlı kalsa bile bugun psikolojik acıdan bircok acıklaması var. Tarih boyunca yaşanan bu sosyolojik durumun sebebi sadece acıkca ifade edilememiş, saygı duymak yerine bunun bir ayıp olduğu varsayılarak “olmuş” kişi cezalandırılmıştı
Kaynaklar: Review in History, Psychiatry, Akademik Tarih Webtekno'yu Threads'de takip et, haberleri kacırma