
İslam'da ziyaretin onemi nedir? Kim ve nereler ziyaret edilmelidir? İslam'da ziyaret edilmesi faziletli olan yerler nerelerdir? İbret almak icin kabirleri, sevap kazanmak icin mubarek yerleri, akrabaları ve hastaları gormek gibi amaclarla ziyaret gercekleştirilir.Sozlukte “değer verilen birini, bir yeri gormeye gitmek” anlamında masdar olan ziyÂretin koku zevr de aynı anlamdadır ve hem ziyaret etmeyi hem de ziyaret edeni anlatır. Ancak “ziyaret eden” anlamında zÂir (coğulu zuvvÂr) kelimesi daha yaygındır. Zuver ve mezÂr da “bir kimseyi gormeye gitme” mÂnasını ifade etmekle beraber mezar ayrıca “ziyaret edilen yer” anlamına gelir ve Turkce ’de kabirle birlikte bu anlamda kullanılır.
Ziyaret ibret almak icin kabirleri, sevap kazanmak icin mubarek yerleri, akrabaları ve hastaları gormek gibi amaclarla gercekleştirilir. Kur ’an ’da ziyaretle ilgili tek Âyet, İslÂm oncesinde dinî gayretle değil kabile mensuplarının sayısına olulerin de dahil edildiğini gostermek suretiyle yapılan kabir ziyaretleriyle ovunmeyi eleştiren, “Cokluğunuzla ovunmek kabirlere girinceye kadar sizi oyaladı” meÂlindeki Âyettir (et-TekÂsur 102/1-2).
KABİR ZİYARETİ
Hz. Peygamber ’in hayatında onceleri kabir ziyaretini yasaklayan, daha sonra da buna izin veren iki farklı uygulama vardır. Resûl-i Ekrem ’in ilk donemlerde kabir ziyaretini erkek-kadın herkese yasaklamasından maksat, yanakları yumruklama, elbise yakalarını yırtma ve ağıt yakıp ağlama gibi (BuhÂrî, “CenÂʾiz”, 19) İslÂm ’ın vakarı ile bağdaşmayan CÂhiliye Âdetlerini unutturmak, kabirlere, dolayısıyla icindekilere aşırı saygı besleme ve hatta onlara ibadet etme şeklinde kendini gosteren şirk goruntulerini yok etmekti.
Kabirlerin yanında uygulanan bu CÂhiliye Âdetlerinin cirkinliği anlaşıldıktan ve ziyaret sırasında kotu soz soylemenin gunah olduğu oğrenildikten sonra Hz. Peygamber Âhireti hatırlatacağı icin kabirlerin ziyaret edilebileceğini bildirmiş (Musned, III, 38, 63; Muslim, “CenÂʾiz”, 106; Ebû DÂvûd, “CenÂʾiz”, 77-102), kabir ziyareti insana kendi Âkıbetini hatırlatıp ibret almasını sağladığından faydalı gorulmuştur (Muslim, “CenÂʾiz”, 102).
Nitekim Resûl-i Ekrem, Medine ’deki Bakīu ’l-garkad kabristanını sık sık ziyaret etmiş, ilÂhî izne nÂil olduktan sonra da annesinin kabrini ziyaret edip ağlamış, onun bu hali yanındaki sahÂbîleri de ağlatmıştır (Muslim, “CenÂʾiz”, 105; NesÂî, “CenÂʾiz”, 101). Bununla birlikte İbn Abbas (Ebû DÂvûd, “CenÂʾiz”, 78), Ebû Hureyre (Tirmizî, “CenÂʾiz”, 61) ve HassÂn b. SÂbit (Musned, III, 442-443), Resûl-i Ekrem ’in kabirleri ziyaret eden kadınları lÂnetlediğini belirterek bu yasağın kalkmadığına işaret etmişlerdir. Neticede bazı Âlimler umumi ruhsatın yasağı kaldırdığı goruşunde birleşmiş, bazıları ise cokca ağlayıp sızlandıkları gerekcesiyle kadınlar icin kabir ziyaretinin mekruh sayıldığını soylemiştir.
Bunlara muhalefet edenler daha onceki yasağı nesheden, “Kabirleri ziyaret ediniz” hadisinin kadınları da icine aldığını, zira onların da Âhireti duşunerek ibret almaları gerektiğini ileri surmuşlerdir. Bu iki goruşu telif edenler ise kadınların kabir ziyaretini yasaklayan hadiste gecen “zevvÂrÂt” kelimesinin mubalağa sîgasına dikkat cekip bu yasağın, kabirleri sık sık ziyaret etmek suretiyle bazı onemli gorevlerini aksatan kadınları icine aldığını belirtmişlerdir (ŞevkÂnî, IV, 119).
KABİR ZİYARETİNİN ADABI
Kabir ziyaretinin bazı ÂdÂbı vardır. Kabristana girerken kendi Âkıbetini duşunerek derin bir tevazu icinde bulunmalı, kabirdekileri Resûl-i Ekrem ’in yaptığı gibi selÂmlamalı, Hanefîler ’e gore kabrin yanında ayakta durup dua etmeli, kabirlerin uzerine basılmayacağı gibi oturulamayacağı da bilinmelidir (Muslim, “CenÂʾiz”, 96-98).
Kabirdekiler icin Hz. Peygamber ’in şu duası okunmalıdır: “SelÂm size ey bu kabirlerde yatanlar! Allah bizi de sizi de bağışlasın. Siz bizden once gittiniz, biz peşinizden geleceğiz” (Tirmizî, “CenÂʾiz”, 59; ayrıca bk. KABİR).
KUTSAL YERLERİ ZİYARET
Kutsal yerlerin ziyaret edilebileceğine ruhsat veren “şeddu ’r-rahl” hadisine gore sadece Mescid-i HarÂm (KÂbe), Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aks ’yı ziyaret icin seyahate cıkılır (BuhÂrî, “ṢalÂt fî mescidi Mekke ve ’l-Medîne”, 1, “Ṣavm”, 67; Muslim, “Ḥac”, 415, 511-513).
Resûl-i Ekrem zaman zaman Kub Mescidi ’ni ziyarete gitmekle beraber yalnız yukarıdaki uc mescidi ziyaret yeri kabul etmesinin bazı sebepleri vardır. Muslumanların hac ibadetini yerine getirmek icin ziyaret etmeleri gereken KÂbe yeryuzunde inşa edilen ilk mescid, aynı zamanda muslumanların kıblesidir. Mescid-i Aks da yeryuzunde inşa edilen ikinci mesciddir. Ayrıca bu iki mescid Kur ’Ân-ı Kerîm ’de onemle zikredilmektedir (mesel el-Bakara 2/144; el-MÂide 5/2; el-İsr 17/1).
Hz. Peygamber, Mescid-i HarÂm ’da kılınan bir namazın Mescid-i Nebevî ’de kılınan yuz namazdan (Musned, IV, 5) ve başka mescidlerde kılınan sayısız namazdan (İbn MÂce, “İḳāme”, 195) daha faziletli olduğunu belirtmiştir. Mescid-i Nebevî ’de kılınan bir namazın KÂbe dışındaki mescidlerde kılınan bin namazdan daha faziletli sayılması da (BuhÂrî, “Fażlu ’ṣ-ṣalÂt”, 1; Muslim, “Ḥac”, 505-510) bu mescidin onemine işaret etmektedir.
Şeddu ’r-rahl hadisinin ceşitli rivayetlerinde adı bazan en once, bazan da en sonra “benim şu mescidim” diye zikredilen Medine Mescidi, Kur ’an ’ın ifadesiyle, “Takv uzerine kurulan mesciddir” (et-Tevbe 9/108). KÂbe ’den kırk yıl sonra inşa edilen (BuhÂrî, “EnbiyÂʾ”, 40) ve Kur ’an ’da cevresinin mubarek kılındığı belirtilen (el-İsr 17/1) Mescid-i Aks daha onceki ummetlerin, hatta bir sure muslumanların da kıblesi olmuş, Hz. Peygamber bu mescidden Mescid-i Îliy şeklinde de bahsetmiştir (Muslim, “Ḥac”, 513).
İslÂm Âlimleri, guvenilir olduğunda ittifak ettikleri şeddu ’r-rahl hadisine dayanarak fazilet itibariyle Mescid-i HarÂm, Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Aks ’nın birbirini izlediğini kabul etmektedir.
Yine adı gecen hadise gore bu uc yerin dışında kalan turbe ve makamları ziyaret icin seyahate cıkılması menedilmiştir. Dort mezhep imamı da bu uc mescidden başka yerleri ziyaret etmenin ve oralarda yapılacak nezirlerin makbul olmayacağı goruşundedir.
Bu arada Resûl-i Ekrem ’in kabrini ziyaret meselesi, uzerinde en cok tartışılan konulardan birini teşkil etmiştir. Takıyyuddin İbn Teymiyye ile talebesi İbn Kayyim el-Cevziyye şeddu ’r-rahl hadisine gore Hz. Peygamber ’in kabrinin ve diğer bazı kabirlerin ziyaretinin doğru olmayacağını; bunun aksini ileri surenler ise Resûlullah ’ın, “Ben oldukten sonra kabrimi ziyaret eden beni hayatta iken ziyaret etmiş gibidir” (DÂrekutnî, III, 334; Beyhakī, VI, 47); “Ummetimden kabrimi ziyaret edenlere mutlaka şefaat ederim” (DÂrekutnî, III, 334; Beyhakī, VI, 51) meÂlindeki hadisleri esas almışlardır.
Bununla beraber İbn Teymiyye, ziyaret maksadıyla ozel bir sefer soz konusu olmadan Resûl-i Ekrem ’in kabrinin ziyaret edilebileceğini soylemiştir. GazzÂlî de bu hadisin uc mescid dışındaki ziyaretleri menettiğini kabul ederse de turbe ve kabirler gibi ziyaret mahallerine gitmeye mani teşkil etmediğini belirtmiştir (Zebîdî, IV, 286). İslÂm Âlimlerinin coğuna gore Resûl-i Ekrem ’in kabrini ziyaret sunnet, Hanefîler ’e gore muekked sunnet, bazılarına gore ise vÂciptir. Âlimler bu ziyaretin kişiye buyuk sevap kazandıracağını ve mÂnevî derecesinin yukselmesine vesile olacağını kaydetmişlerdir.
Resûlullah ’ın, “Kabirleri ziyaret ediniz” emri (yk. bk.) kendisinin kabrini ziyaretin de onemli dayanaklarından biridir. Onun kabrini ziyaret esnasında uyulması gereken bazı kurallar vardır. Oncelikle Resûlullah ’a, “es-SelÂmu aleyke eyyuhe ’n-nebiyyu ve rahmetu ’llāhi ve berekÂtuh” diye selÂm verilir, huzurunda ayakta durulur, yuz onun kabrine doğru cevrilir ve salÂtuselÂma devam edilir. Kabrin yanında yuksek sesle konuşulmayacağı, insanları rahatsız eden, hoş gorulmeyen davranışlardan sakınılacağı, oturulması halinde iki diz uzerinde oturulacağı, kısacası sağlığında kendisini ziyaret edenlerin davrandığı gibi davranılacağı belirtilmiştir.
Ayrıca aynı yerde medfûn bulunan Hz. Ebû Bekir ile Omer ’i de “es-SelÂmu aleyke y Eb Bekr, es-selÂmu aleyke y Omer” diye selÂmlamak gerekir. Hz. Ali ’nin Necef ’te, oğlu Huseyin ’in Kerbel ’daki turbeleri başta olmak uzere mÂsum imamlara ait Şiîler ’ce mukaddes sayılan muhtelif ziyaret mekÂnları bulunmaktadır (bk. ATEBÂT).
AKRABA ZİYARETİ
Akraba olan Muslumanlar birbirlerine diğer muminlerden ve muhacirlerden daha yakın kabul edildikleri icin (el-EnfÂl 8/75; el-AhzÂb 33/6) akrabalık munasebetlerini karşılıklı ziyaretlerle devam ettirmeleri istenmektedir.
Kendilerinden “zu ’l-kurb” (el-Bakara 2/83; en-Nis 4/36), “zevi ’l-kurb” (Bakara 2/177) ve “el-akrabûn” (el-Bakara 2/180, 215; en-Nis 4/33) gibi ifadelerle bahsedilen akrabaların birbirleriyle ilişkilerini surdurmelerini Resûl-i Ekrem de onemle tavsiye etmiş, bunu yerine getirmeyenlerin cennetten mahrum kalacaklarını bildirmiştir (bk. AKRABA; SILA-i RAHİM).
Bu arada akraba olmayanların ziyaretleşmelerinin Allah ’ı hoşnut edeceğine dair hadisler de vardır (mesel bk. Musned, II, 292, 408, 462; BuhÂrî, “CenÂʾiz”, 2, “MeẓÂlim”, 5; Muslim, “Birr”, 38, “SelÂm”, 4-6).
Hanefî ve MÂlikîler ’e gore bir kadın, anne ve babasını -MÂlikîler ’e gore aynı şehirde bulunmaları kaydıyla- her cuma gunu ziyaret etme hakkına sahiptir ve kocası onu engelleyemez. Kocası izin vermese bile kadın diğer akrabalarını da yılda bir defa ziyaret edebilir. Aynı şekilde koca, eşinin anne ve babasının kızlarını haftada bir defa, eşinin diğer akrabalarının da yılda bir defa onu kendi evinde ziyarette bulunmalarına engel olamaz. Kadının başka bir evlilikten doğan kucuk cocukları varsa onların annelerini gunde bir defa, buyuk cocuklarının da haftada bir defa ziyaret etme hakkı vardır.
UMUMİ ZİYARETLEŞME
Âlim ve sÂlihlerin ilimlerinden ve hayat tarzlarından faydalanmak amacıyla ziyaret edilmesi, arkadaş, dost ve komşuların birbirini ziyaret etmesi uygun gorulmuştur. Bu ziyaretlerde de bazı kurallara uyulmalıdır.
Ziyaret edilecek kişinin uygun bir zamanının kollanması, yanına girmeden once izin istenmesi, izin verilmediği takdirde, “İzin verilmedikce -evlere- girmeyin. Size, ‘Geri donun ’ denilirse donun!” Âyetine gore (en-Nûr 24/28) geri donulmesi, ziyaret edilen kimsenin ibadetinin ve calışmasının engellenmemesi ve bu amacla ziyaretin uzun tutulmaması tavsiye edilmiştir.
Ayrıca, “Din kardeşini guler yuzle karşılamak gibi bir iyiliği bile sakın kucuk gorme!” hadisine gore (Muslim, “Birr”, 144) ziyaret eden de edilen de birbirine karşı guler yuzle davranmalıdır.
Ziyaret eden kişi Âlim, faziletli, yaşca buyuk, toplumun saygı duyduğu şahsiyetlerden veya aile buyuklerinden biri ise ev sahibi ona hurmet gosterip ayağa kalkmalıdır.
Uzaktan gelen ve uzun sureden beri goruşulemeyen biriyle kucaklaşmakta sakınca yoktur; yakından gelenlerle yalnız tokalaşmakla yetinmelidir. (bk. TOKALAŞMA)
Resûl-i Ekrem “iyÂdet” denilen hasta ziyaretini de onemsemiş, bunun Muslumanın Musluman uzerindeki beş hakkından biri olduğunu soylemiş (BuhÂrî, “CenÂʾiz”, 2; Muslim, “SelÂm”, 4), hatta kendisi musluman olmayan hastaları da ziyaret etmiştir (BuhÂrî, “CenÂʾiz”, 80, “Merḍ”, 11).
Kaynak: M. Yaşar Kandemir, Diyanet İslam Ansiklopedisi
İslam ve İhsan