
Tovbe (Tevbe) ve istiğfar ne demektir? Tovbe ve istiğfar etmenin fazileti ve faydaları nelerdir? Tovbe ve istiğfĂ‚r ile ilgili hadisler...Tovbe (Tevbe) ve İstiğfĂ‚rla ilgili hadisler ve hadislerin acıklaması…
1. İbni Omer ’den (r.a) rivĂ‚yet edildiğine gore Resûlullah şoyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Allah ’a tovbe ediniz. Zira ben O ’na gunde yuz defa tovbe ediyorum.” (Muslim, Zikir, 42. Ayrıca bkz. Ebû DĂ‚vûd, Vitir, 26; İbni MĂ‚ce, Edeb, 57)
2. Ebû MûsĂ‚ el-Eş ’arî ’den (r.a.) rivĂ‚yet edildiğine gore Nebiyy-i Ekrem şoyle buyurmuştur:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ gunduz gunah işleyenin tovbesini kabul etmek icin geceleyin elini acar. Geceleyin gunah işleyenin tovbesini kabul etmek icin de gunduz elini acar. Guneş battığı yerden doğuncaya kadar bu boyle devam edip gider.” (Muslim, Tevbe, 31; Ahmed, IV, 395, 404)
3. Ebû Hureyre ’den (r.a.) rivĂ‚yet edildiğine gore Resûlullah şoyle buyurmuştur:
“Kim, guneş battığı yerden doğmadan once tovbe ederse, Allah onun tovbesini kabul eder.” (Muslim, Zikir, 43)
4. İbni Omer ’den (r.a.) rivĂ‚yet edildiğine gore Nebiyy-i Ekrem şoyle buyurmuştur:
“Bir kul can cekişmeye başlamadığı surece, Allah TeĂ‚lĂ‚ onun tovbesini kabul eder.” (Tirmizî, DeavĂ‚t, 98/3537. Ayrıca bkz. İbni MĂ‚ce, Zuhd, 30)
5. İbni AbbĂ‚s (r.a.) der ki: Resûlullah şoyle buyurdu:
“Bir kimse istiğfĂ‚rı dilinden duşurmezse, Allah TeĂ‚lĂ‚ ona her darlıktan bir cıkış, her uzuntuden bir kurtuluş yolu lûtfeder ve ona ummadığı yerden rızık verir.” (Ebû DĂ‚vûd, Vitir, 26/1518; İbni MĂ‚ce, Edeb, 57. Ayrıca bkz. Ahmed, I, 248; HĂ‚kim, IV, 291/7677)
6. Ebû MûsĂ‚ (r.a.) der ki: Resûlullah şoyle buyurdu:
“Allah TeĂ‚lĂ‚ ummetim icin bana iki emĂ‚n indirdi:
«Sen aralarında olduğun muddetce Allah onlara (umumî bir) azap vermeyecektir. Onlar istiğfara devam ettiği muddetce, Allah onlara azap etmeyecektir.» (EnfĂ‚l 8/33)
Ben aralarından ayrıldığımda, (Allah ’ın azĂ‚bını onleyecek ikinci emĂ‚n olan) istiğfĂ‚rı kıyĂ‚mete kadar aralarında bırakıyorum.” (Tirmizi, Tefsir, 8/3082)
7. Abdullah bin Busr ’den (r.a) rivĂ‚yet edildiğine gore Nebiyy-i Ekrem şoyle buyurmuştur:
“(KıyĂ‚met gunu) amel defterinde cokca istiğfĂ‚r bulan kimselere mujdeler olsun!” (İbni MĂ‚ce, Edeb, 57)
8. ŞeddĂ‚d bin Evs Hazretlerinden rivĂ‚yet edildiğine gore Nebiyy-i Ek-rem şoyle buyurmuştur:
“İstiğfĂ‚rın efendisi ve en ustunu şoyle demendir:
«Allah ’ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka ibadete lĂ‚yık hicbir ilĂ‚h yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Ezelde sana verdiğim sozumde ve vaadimde hĂ‚lĂ‚ gucum yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım. Bana lûtfettiğin nîmetleri yuce huzûrunda minnetle anar, gunahımı îtirĂ‚f ederim. Beni affet, şuphe yok ki gunahları senden başka affedecek kimse yoktur.»”
Resûlullah sozlerine şoyle devam etti:
“Her kim, bu Seyyidu ’l-İstiğfĂ‚rı sevĂ‚bına ve faziletine butun kalbiyle inanarak gunduz okur da o gun akşam olmadan olurse, o cennet ehlindendir. Yine her kim, sevĂ‚bına ve faziletine gonulden inanarak gece okur da sabah olmadan olurse, o kişi de cennet ehlindendir.” (BuhĂ‚rî, DeavĂ‚t, 2, 16. Ayrıca bkz. Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 100-101; NesĂ‚î, İstiĂ‚ze, 57/5519; Tirmizî, DeavĂ‚t, 15/3393)
ALLAH ’A TOVBE EDİN İnsan icin gunahsızlık soz konusu değildir. Bilerek veya bilmeyerek hatĂ‚ yapması ve gunaha duşmesi mumkundur. Ancak o vaziyette kalması hicbir zaman tasvîb edilemez. Akıllı bir mu ’minin, hemen hatasını kabul ve îtirĂ‚f ederek gunahtan yuz cevirip Allah ’a yonelmesi îcĂ‚b eder. Nitekim Resûlullah:
“Her insan hatĂ‚ yapabilir. Fakat hatĂ‚ yapanların en hayırlısı cokca tovbe edenlerdir” buyurmuştur. (Tirmizî, KıyĂ‚met, 49/2499; İbni MĂ‚ce, Zuhd, 30)
CenĂ‚b-ı Hak kullarının tovbeye sarılmalarını arzu ettiğinden şoyle buyurur:
“Hepiniz Allah ’a tovbe edin ey mu ’minler, ki felĂ‚ha erebilesiniz!” (Nûr 24/31)
“Ey iman edenler! Allah ’a samimiyetle tovbe edin!” (Tahrîm 66/8)
PEYGAMBERİMİZ NEDEN HER GUN TOVBE ETMİŞTİR? Allah Resûlu de CenĂ‚b-ı Hakk ’ın bu emr-i ilĂ‚hîsine herkesten evvel kendisi itaat etmiş, her gun defĂ‚larca tovbe ve istiğfĂ‚rda bulunmuştur. Bunu gunahları olduğu icin değil, Allah ’ın emrine itaat etmek, O ’nu zikretmek ve ummetine ornek olarak nasıl tovbe ve istiğfĂ‚rda bulunmaları gerektiğini gostermek icin yapmıştır. Yuce Rabbimize karşı acziyetini îtirĂ‚f ederek buyuk bir tevĂ‚zu ile derin bir kulluk şuuruna burunmeyi canına minnet bilmiştir. Bu hĂ‚lini birinci hadisimizde ummetine de tavsiye ederek “Ey insanlar, Allah ’a tovbe edin! Ben O ’na gunde yuz defĂ‚ tovbe ediyorum” buyurmuştur.
Buradaki “yuz” rakamı, tovbe ve istiğfĂ‚rı belli bir sayıyla sınırlandırmak icin değil, cokca yapılması gerektiğini ifade etmek icindir. Zira Peygamber Efendimiz ’in sadece bir mecliste yuz defĂ‚ istiğfĂ‚r ettiği olurdu. İbni Omer (r.a.) şoyle der:
“Biz, Resûlullah Efendimiz ’in bir mecliste yuz defa:
«Allah ’ım! Beni bağışla ve tovbemi kabul buyur! Cunku sen tovbeleri cok kabûl eden ve cok merhamet edensin» dediğini sayardık.” (Ebû DĂ‚vûd, Vitir, 26/1516; Tirmizî, DeavĂ‚t, 38/3434)
İnsan ne kadar gucu yeterse o kadar tovbe etmelidir. Cunku bu hĂ‚l kulu CenĂ‚b-ı Hakk ’ın rızĂ‚sına eriştirmektedir.
Âyet-i kerimede şoyle buyrulur:
“Şuphesiz Allah, cok tovbe eden ve cok temizlenenleri sever.” (Bakara 2/222)
Kulunun tovbe etmesine CenĂ‚b-ı Hakk ’ın ne kadar sevindiğini anlamamıza yardımcı olan şu hadis-i şerif, her insanı vakit kaybetmeden tovbeye sevketmelidir:
“Herhangi birinizin tovbe etmesinden dolayı Allah TeĂ‚lĂ‚ ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız colde giderken uzerindeki yiyecek ve iceceğiyle birlikte devesini elinden kacıran, arayıp taramaları fayda vermeyince umîdini busbutun kaybederek bir ağacın golgesine yatıp (olumu beklemeye başlayan), derken yanına devesinin geldiğini gorup hemen yularına yapışan ve aşırı derecedeki sevincinden ne dediğini bilmeyerek:
«–Allah ’ım! Sen benim kulumsun, ben de senin Rabbinim!» diyen kimsenin sevincinden cok daha fazladır.” (Muslim, Tevbe, 7; Tirmizî, KıyĂ‚met, 49; DeavĂ‚t, 99)
Issız bir colde her şeyini kaybederek caresizlik icinde ac susuz olumu beklerken, butun eşyası başının ucuna gelen kimsenin sevinci uzerinde başka bir sevinc tasavvur edilebilir mi?! İşte CenĂ‚b-ı Hak, gunah collerinde kaybolarak helĂ‚ke doğru suruklenen kulunun, geri donerek sĂ‚hil-i selĂ‚mete cıkması sebebiyle, bundan cok daha fazla sevinmektedir. Demek ki O, kulunu bu kadar cok sevmektedir.
TOVBEYİ GECİKTİRMEYİN! İkinci hadisimizde tovbeyi geciktirmemek gerektiği ve Allah ’ın her zaman tovbeleri kabul ettiği anlatılmaktadır. CenĂ‚b-ı Hak, hata yapan kulunun hemen bunu fark ederek hatasından donmesini bekler. Gunduz gunah işleyenin, uzerinden bir gun bile gecmeden hemen gece tovbe etmesini arzu eder. Gece gunah işleyenin de hemen gunduzunde tovbeye sarılmasını ister. Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de, tovbede acele eden kullarından ovguyle bahsederek şoyle buyurur:
“Onlar, bir kotuluk yaptıkları veya kendilerine zulmettikleri zaman (kucuk buyuk herhangi bir gunah işlediklerinde), Allah ’ı hatırlayıp gunahlarından dolayı hemen tovbe ve istiğfĂ‚r ederler. ZĂ‚ten gunahları Allah ’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar işledikleri gunahta bile bile ısrĂ‚r etmezler.” (Âl-i İmrĂ‚n 3/135)
Âyet-i kerimeden anlaşılan diğer bir husus da şudur: Gunahları sadece Allah TeĂ‚lĂ‚ bağışlayabilir. Gunahlar Allah ’a karşı itaatsizlik mĂ‚nĂ‚sı taşıdığından, ona verilecek cezayı Allah ’tan başka hic kimse affedemez. (Bkz. Âl-i İmrĂ‚n 3/129, 135; A ’rĂ‚f 7/149)
Her zaman tovbe ve istiğfĂ‚rda bulunmak mumkun olmakla birlikte, bu hususta seher vakitlerinin ayrı bir yeri vardır. Tovbe ve istiğfĂ‚rın sabaha karşı yapılmasının daha guzel olduğuna dĂ‚ir Ă‚yet ve hadislerde işaretler bulunmaktadır.
Allah ’ın rızĂ‚sı, cennet ve nimetlerinin; seherlerde istiğfĂ‚r eden takvĂ‚ sahibi kullara Ă‚it olduğu bildirilir. (Âl-i İmrĂ‚n 3/15-17)
Diğer bir Ă‚yet-i kerimede de:
“O muttakîler, geceleri pek az uyurlar, seher vakitlerinde de istiğfĂ‚ra devam ederler” buyrulur. (ZĂ‚riyĂ‚t 51/17-18)
Bu sebeple selef-i sĂ‚lihîn arasında seher ve fecir vakti, “İstiğfĂ‚r ve dua vakti” olarak bilinir ve ona gore îtinĂ‚ gosterilir. (Heysemî, VII, 47; MubĂ‚rekfûrî, Tuhfetu ’l-ahvezî, II, 473-474; İbni Hacer, Telhîsu ’l-habîr, IV, 206)
TOVBE KAPISI NE ZAMANA KADAR ACIK? Ucuncu hadisimizde ifade edildiğine gore CenĂ‚b-ı Hak, kıyĂ‚metin buyuk alĂ‚metlerinden olan “Guneş ’in batıdan doğuşu”na kadar tovbeleri kabul etmeye devam eder. Guneş ’in batıdan doğduğunu gordukten sonra tovbe eden insanları ise affetmez. Cunku bu buyuk hĂ‚diseyi gordukten sonra Allah ’a inanmayan kimse kalmaz. Dolayısıyla imtihan da bitmiş olur. Asıl mesele imtihan devam ederken tovbe edebilmektir.
CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“Rabbinin bazı alĂ‚metleri geldiği gun, onceden inanmayan veya imanıyla bir hayır kazanmayan kimseye artık imĂ‚nı fayda vermez.” (En ’Ă‚m 6/158)
Allah Resûlu, batı taraflarında bulunan bir kapıdan bahsetmiş ve genişliğinin suvĂ‚ri gidişiyle yetmiş yıl olduğunu haber vermiştir.
Şamlı muhaddislerden SufyĂ‚n bin Uyeyne, bu kapıyı acıklayarak şoyle demiştir:
“Allah gokleri ve yeri yarattığı gun, bu kapıyı tovbe icin acık olarak yarattı. Guneş battığı yerden doğuncaya kadar o kapı kapanmayacaktır.” (Tirmizî, DeavĂ‚t, 98/3535; TahĂ‚ret, 71; Ayrıca bkz. NesĂ‚î, TahĂ‚ret, 97, 113; İbni MĂ‚ce, Fiten, 32)
Evet, “Tovbe Kapısı” kıyĂ‚mete kadar acık kalacaktır, lĂ‚kin herkesin kıyĂ‚mete kadar yaşama garantisi yoktur. Daha da onemlisi herkesin kıyĂ‚meti kendi olumudur. Bu sebeple dorduncu hadisimizde canın boğaza gelmesi, Ă‚deta Gu-neş ’in batıdan doğmasına benzetilmiştir. Kişi oleceğini kesin bir şekilde anlayınca tovbe etmesinin bir anlamı kalmayacak, faydası da olmayacaktır.
CenĂ‚b-ı Hak şoyle buyurur:
“Kotuluk işlemeye devam eden, olum gelip catınca da «Artık tovbe ettim» diyen kimseler ile kĂ‚fir olarak olenlerin tovbesi gecersizdir.” (NisĂ‚ 4/18)
Eceli gelen kimseye zaman tanınmayacağı, vaktinin bir an bile geciktirilmeyeceği de bircok defĂ‚ Kur ’Ă‚n-ı Kerim ’de ifade edilmiştir. (A ’rĂ‚f 7/34; Yûnus 10/49; Hicr 15/5; Nahl 16/61; Mu ’minûn 23/43; MunĂ‚fikûn 63/11)
Diğer taraftan insana tĂ‚yin edilen eceli Allah ’tan başka kimse bilemez. Butun insanların en fazla merak ettiği muammĂ‚, olum meleği ile ne zaman karşılaşacakları meselesidir. Umûmiyetle olum onları Ă‚niden yakalar. Oyleyse tovbeyi aslĂ‚ geciktirmemelidir. Yapılan bir yanlışın ardından hemen tovbe ve istiğfĂ‚ra sarılmalıdır. “Tovbemi bozmaktan korkuyorum. Onun icin ileride tovbe ederim” şeklinde duşunmek cok yanlıştır. İnsan ne kadar tovbesini bozmuş da olsa yine tovbeye sarılmalıdır. Ancak bu hususta samîmî olmaya gayret etmelidir. Zira hem gunah işleme niyeti taşıyıp hem de tovbe etmenin bir anlamı yoktur. İnsan her gunahtan sonra, bir daha bozmamak niyetiyle tovbe etmelidir.
TOVBENİN KABUL EDİLMESİNİN ŞARTLARI Tovbenin kabul edilebilmesi icin koşulan şartlar da bunu gostermektedir:
İşlenen gunahı terk etmek. Onu yaptığına pişman olmak. Bir daha yapmamaya azmetmek. Kul hakkına girmişse, onu odeyerek helalleşmek. Bundan sonra nefsine mağlup olarak tekrar gunah işlerse, yapılacak iş yine samîmî bir şekilde tovbe ve istiğfĂ‚ra yonelmektir. Cunku Yuce MevlĂ‚mız biz kullarına cok merhametlidir. O ’ndan umîd kesilmez. O ’nun rahmetinden ancak kĂ‚firler umîd keser. (Yûsuf 12/87)
CenĂ‚b-ı Hak, gunah işleyerek kendilerine zulmeden kullarını acele tovbe etmeye dĂ‚vet ederek şoyle buyuruyor:
“De ki: Ey nefislerine zulmetmekte aşırı giden kullarım! Allah ’ın rahmetinden umîdinizi kesmeyiniz! Cunku Allah butun gunahları affeder. Muhakkak ki O, Gafûr ve Rahîm ’dir. (Onun icin umidinizi kesmeyin de) başınıza azap gelmeden evvel tovbe ile Rabbinize yonelin ve O ’na teslim olun. Yoksa yardım goremezsiniz.” (Zumer 39/53-54)
Allah ’ın rahmetinden umit keserek serkeşlik yapmaya devam etmek veya azĂ‚bından emin olarak gunaha aldırış etmemek doğru değildir. Mu ’min ne kadar gunah işlerse işlesin korku ve umid arasında olmalı, Rabbinden yuz cevirmemeli ve bir an evvel tovbeye yonelmelidir. Zira:
“Allah, kufurde ve gunahta ısrar eden hic kimseyi sevmez!..” (Bakara 2/275-276)
CenĂ‚b-ı Hak vakti gecmeden hakkıyla tovbe edenleri affettiği gibi gunahlarını da sevaba cevirmektedir.
Âyet-i kerimede bu durum şoyle mujdelenir:
“Ancak tovbe ve iman edip sĂ‚lih ameller işleyenler başkadır; Allah onların kotuluklerini iyiliklere cevirir. Allah cok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” (FurkĂ‚n 25/70)
Ancak Ă‚yetten şu da anlaşılıyor ki, tovbe ve istiğfĂ‚r sadece dilde ve gonulde kalmamalı, salih amellerle tasdîk ve takviye edilmelidir. Zira gunahlardan sonra yapılan salih ameller, gunahların menfi tesirini ortadan kaldırmaya yardımcı olur. (Hûd 11/114)
Nitekim Resûlullah, gunahından tovbe etmek isteyen bir kişiye, annesine iyilikte bulunmasını tavsiye etmiştir. Annesinin hayatta olmadığını oğrenince de teyzenin anne makĂ‚mında olduğunu ifade ederek ona iyilikte bulunmasını soylemiştir. (Tirmizî, Birr, 6; Ahmed, II, 13-14)
Aynı şekilde, bazı gu¬nahlardan arınmanın bir yolu olan keffĂ‚¬ret de, fakirleri doyurup giydirmek, kur¬ban kesmek veya oruc tutmak sûretiyle nefsi gunah kirlerinden temizlemeyi hedefler. (MĂ‚ide 5/89, 95; MucĂ‚dele 58/3-4)
İSTİĞFAR ETMENİN FAZİLETİ VE FAYDALARI Beşinci hadisimizde, istiğfĂ‚rı dilden duşurmemenin fazileti ve faydaları beyan edilmektedir.
Allah ’a cokca istiğfĂ‚r edildiği takdirde gunahlar bağışlanacağından, CenĂ‚b-ı Hak temiz kullarına rahmetini sağanak hĂ‚linde yağdırmaya başlayacak, onları her turlu sıkıntı, belĂ‚ ve musîbetlerden kurtaracak ve kendilerine bol bol nimetler ihsĂ‚n edecektir.
Hz. Omer devrinde kuraklık olmuştu. İnsanlar kıtlığa mĂ‚ruz kaldılar. Halîfe ’ye yağmur duasına cıkmayı teklif ettiler. Herkes toplanınca Hz. Omer yağmur duası yapmak uzere minbere cıktı. İstiğfar etmeye başladı. Sadece istiğfar ediyor, başka bir şey soylemiyordu. Bir muddet boyle devam ettikten sonra minberden indi. Orada bulunanlar şaşkınlık icinde:
“–Ey Mu ’minlerin Emîri, yağmur duası icin cıktınız, lĂ‚kin hic dua yaptığınızı duymadık. Sadece istiğfar edip indiniz?!” dediler. Hz. Omer:
“–İstediğiniz rahmeti, kendisiyle yağmurun indirildiği semĂ‚ anahtarlarıyla taleb ettim” buyurdu ve sozune delil olarak şu Ă‚yet-i kerimeleri getirdi:
“Dedim ki: Rabbinize istiğfĂ‚r edin/bağışlanma dileyin; cunku O cok bağışlayıcıdır. (İstiğfĂ‚r edin ki) uzerinize gokten bol bol yağmur indirsin, mallarınızı ve oğullarınızı coğaltsın, size bahceler ihsan etsin, sizin icin ırmaklar akıtsın.” (Nûh 71/10-12)
“(Hûd -aleyhisselam- der ki

“(Şuayb -aleyhisselam- şoyle der

Âyetleri okuyan Hz. Omer, sozunu şoyle bağladı:
“–O hĂ‚lde Rabbinizden hatĂ‚larınızı ve gunahlarınızı affetmesini isteyin, samîmî bir şekilde tovbe edin ve Allah ’a yonelin!” (Beyhakî, es-Sunenu ’l-kubrĂ‚, III, 351-351)
Demek ki gunahları bırakarak Allah ’tan af istemek, semĂ‚ları acan bir anahtardır. İnsanlar gunahlarını bırakıp CenĂ‚b-ı Hak ile aralarını duzelttiğinde, gok kapıları acılarak her turlu rahmet yağmaya başlayacaktır.
Bir defĂ‚sında Hasan-ı Basrî Hazretlerine dort kişi gelerek biri kuraklıktan, diğeri fakirlikten, oteki cocuklarının azlığından, bir başkası da tarlasının verimsizliğinden şikĂ‚yet etmişti. Buyuk velî, onların her birine istiğfĂ‚rı tavsiye etti. Yanındakiler:
“–Efendim, bu insanların dertleri farklı farklı olmasına rağmen, siz hepsine aynı şeyi tavsiye ettiniz?!” dediler.
Hasan-ı Basrî Hazretleri de onlara Hz. Omer gibi Nûh sûresinin 10-12. Ă‚yet-i kerimelerini okuyarak cevap verdi. (Aynî, Umdetu ’l-KĂ‚rî, XXII, 277; İbni Hacer, Fethu ’l-BĂ‚rî, XI, 98)
Altıncı hadisimizde insanların, istiğfĂ‚r ettikleri muddetce ilĂ‚hî azĂ‚ba mĂ‚ruz kalmayacakları ifade edilmektedir. Cunku istiğfĂ‚r, onlar icin dunyevî azaplara siper olduğu gibi uhrevî azaptan da kurtuluş vesîlesidir. İlĂ‚hî bir eman ve emniyettir.
TOVBE EDENLERE VADEDİLEN MUJDE Yedinci hadisimizde kıyĂ‚met gunu amel defterinde cokca istiğfĂ‚r bulan kimseler mujdelenmekte, “Onlara ne mutlu!” denilmektedir.
Oyleyse ihlĂ‚s ve samîmiyetle istiğfĂ‚ra devam etmeliyiz. Ancak istiğfĂ‚r dilde kalırsa kıyĂ‚met gunu amel defterinde gorunmeyebilir. Bu sebeple istiğfara kalp ve gonlun iştiraki şarttır.
Sekizinci hadisimizde Allah Resûlu, dua ve tovbenin her nev ’ini icine alan bir istiğfĂ‚r oğretmektedir. Ehemmiyetine binĂ‚en de onu “Seyyidu ’l-İstiğfĂ‚r: İstiğfĂ‚rların efendisi, en ustunu” diye isimlendirmektedir. Bu istiğfĂ‚rı dilimize vird edinerek her gun okumamız, dunya ve Ă‚hiretimiz icin buyuk bir bereket vesîlesidir. Ezelde Allah ’a verdiğimiz soz ve ahdin, her gun yenilenmesidir. Dolayısıyla boylesine faziletli dua ve istiğfarları, ecdĂ‚dımızın yaptığı gibi, camilerde namazlardan sonra okuyarak herkesin ezberlemesini sağlamak, ne guzel bir hayır olur. HĂ‚lkımız başlarındaki dinî onderlerin bu tur yonlendirmelerine muhtac durumdadır.
SEYYİDU ’L İSTİĞFAR DUASI Resûl-i Erkem Efendimiz, istiğfĂ‚rın en guzel şeklini beyan sadedinde buyurmuşlardır ki:
“İstiğfĂ‚rın efendisi ve en ustunu şoyle demendir:
«AllĂ‚h ’ım! Sen benim Rabbimsin. Sen ’den başka ibadete lĂ‚yık hicbir ilĂ‚h yoktur. Beni Sen yarattın. Ben Sen ’in kulunum. Ezelde Sana verdiğim sozumde ve vaadimde hĂ‚lĂ‚ gucum yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden Sana sığınırım. Bana lûtfettiğin nîmetleri yuce huzûrunda minnetle anar, gunahımı îtirĂ‚f ederim. Beni affet, şuphe yok ki gunahları Sen ’den başka affedecek kimse yoktur.»”
Allah Resûlu, sozlerine şoyle devam etmişlerdir:
“Her kim, bu Seyyidu ’l-İstiğfĂ‚r ’ı sevĂ‚bına ve fazîletine butun kalbiyle inanarak gunduz okur da o gun akşam olmadan olurse, o Cennet ehlindendir. Yine her kim, sevĂ‚bına ve fazîletine gonulden inanarak gece okur da sabah olmadan olurse, o kişi de Cennet ehlindendir.” (BuhĂ‚rî, DeavĂ‚t, 2, 16; Ebû DĂ‚vûd, Edeb, 100-101; NesĂ‚î, İstiĂ‚ze, 57/5519; Tirmizî, DeavĂ‚t, 15/3393)
Şunu da hatırlatalım ki, insan tovbe ve istiğfĂ‚ra guvenerek gunah işleme gafletinde bulunmamalıdır. Bu tamamen şeytanın aldatmasıdır. “Allah affeder!” diye gunaha giren kimse, ondan kurtulamayıp daha ileri gidebilir. Veya tovbe etmeye vakit bulamadan tovbelerin kabul edilmediği olum Ă‚nıyla yuz yuze gelebilir.
Yuce Rabbimiz bizi şoyle îkaz eder:
“…Bilin ki, Allah ’ın verdiği soz gercektir. Sakın dunya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah ’ın affına guvendirmek sûretiyle sizi kandırmasın.” (LokmĂ‚n 31/33. Ayrıca bkz. FĂ‚tır 35/5)
Şu bir gercektir ki, gunah olan bir davranışı hic yapmamak, affedilmekten daha ustundur. GunahkĂ‚r bir insan tovbe edip affedilse bile, cok şeyler kaybeder. MevlĂ‚nĂ‚ Hazretleri bunu ne guzel ifade eder:
“Evet, af vardır. LĂ‚kin hırsız affedilse bile, canını kurtardığı icin sevinir. Yoksa vezîr veya hazîne emîni olmak hırsız icin mumkun mudur?” (Mesnevî, c. V, beyt no: 3153-3154)
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Efendimiz ’den Hayat Olculeri, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan