Sabrın kıymetini bilebilmek, ne kadar kıymetli olduğunu anlamak icin, sabrın icinde derinlere dalmak gerekir. Cunku; sabır deniz gibidir. Kimileri kıyısında gezer, kimileri yuzunde. Kimileri ise hic birini umursamaz dibini sezer.Bazen dalgalar oyle bir coşar ki her yeri talan edecek zannedersin, vereni unutur, sabrı unutur, korkunun, korktuklarının derdine duşersin. Oysa ki bir sabredebilirsen, o anda bir kulac derine iner, arzu edilene erersin. Erebilene her yer yakuttur, mercandır, incidir. Cunku sabrın guzelliği, denizin dibi gibi sabrın icinde gizlidir...

“Sabır acıdır, tadı ise acısında saklıdır.”

Bazen parcalanır yureğin, kanar ılgın ılgın, hele de dokundukca zulfiyÂre yanar icten ice, yandıkca sabır merhemini surer kendinde belenirsin, sabır dersin beklersin. Beklemek zordur, sabır işidir. Sabahlar olmaz, uzar sancılı geceler, yureğinde kıvrılır karanlık. Gun olur yırtar karanlığın ortusunu, uyandırır sessizliği kabından taşan feryadın. Gun olur, bir nefeslik yer bulamazsın kainatta. Kimselere duyuramazsın sesini, kendi sesinde sessizce boğulursun. Umutsuzluk, fırsatını bulduğu an coker ensene, unutturur sana sesini duyanı. Ağ gibi orer seni, hakimiyeti ele alınca nefsin. Yeter demek istersin, hatta icin icin haykırmaya bile başlarsın. İşte o anda sabredebilirsen, “O tutar ellerinden. Bırakmaz seni,

“Sabır kulum! “der. “Sabır ! “Kul olacaksan, ummet olacaksan, mumin olacaksan sabır..!

Ah ! Bir erebilirsen sabrın sırrına, niyazların naz makamına cıkar, guller acar kederlerinde, diner yureğinin acısı, şad olursun yayılınca o tad ruhuna...

“Sabır, sabrın icinde kıymetlidir.”

Sabır Hz. Yakub ’un hicranı, yurek sızısıdır. Yusuf-u Kenan ’dır. Ermesi zor olan en guzel makamdır. Sabrın yalnızca kullara, kulluğa mahsus olup, sabretmekle en cetin yolların gulistan olduğunu anlayana; sabır basamak, sabır mertebe, sabır lutuftur, ihsandır...

Var mı bir onemi hangi sıfatla buyur geldiğinin, belki acının acısı, zorun en zorudur evladınla gelen sabra davet. Bilirsen Rabbinden geldiğini koşuşturur seni Sefa/Merve arasında, bir dua kapısına, bir dunya kapısına. Belki sabırla fark edersin sunulan ikramı, belki bir isyanın geri cevirir lutfolunan ihsanı.

O bir Peygamber ben kulum dedirtebilir sana, belki Eyyub değilim dersin hastalıkla buyur edilince. Varlıkta da, yoklukta da şukur beklenince; duşunur gecersin Hz. Suleyman ’ı.

Duşun onlara o sabrı veren kim?

Unutma ! O senin de Rabbin.!

Elbette ki Peygamber değilsin ama bir kulsun, ummet ’sin, muminsin elhamdulillah... İman ile şereflenmiş inanc icindesin, kaldır yureğinin ellerini Yaradana. Kaldır başını nefsinin golgesinden, onun fısıltısını değil, kalbinin sesini, Rabbinin davetini duy.! Korkutmasın seni zindanlar, Yusuf olamasan da O ’nun kulusun, O hic seni kendi kuyunda yalnız bırakır mı..?

Hic kurban eder mi yavrunu nefsinin kor bıcağına, İsmail ’ce teslim olsan.

Dokunur mu ummet olana cehaletin ateşi, İbrahim ’ce duşunsen. Benim Rabbim var desen, diyebilsen. Belki devrilmez nefsinin putları, yok olmaz ama, icten ice erir siner bir koşeye...

“Sabır, cilenin bağrında guzelleşir.”

Gun vurmalı ki gul guzelleşmeli.

Deri dovulmeli ki usta eline girmeli.

Demir tavını bulmalı, yanmalı, aslolana kavuşmalı.

Ve sen gul olup acmalısın. Şeydan olmalı bulbul, bir daha mest olmalı, bir daha nağmeler yakmalı gun doğumuyla sîretine inen guzelliğe.

Gun gelip ıslanmalısın gon gibi, gunlerce, aylarca, yıllarca, leyyinleşmelisin. Oldum dediğinde başlanmalısın dovulmeye ta ’ki nadide ayaklarda yerini alıp tozlarına turab oluncaya kadar.

Gun olup yanmalısın, harlanmalısın.

Bırakmalısın gonlunun ellerini aşkın ateşine. Dovdukce sabır tokmağı hassaslaşmalı ozun, serilmeli cile orsune incelmeli, rakikleşmelisin.

Tenin, bedenin, varlığın, butununle, zahmetle gelen rahmetten nasiplenmelisin.

Ta ki kalbin tevhide “lÂl”, sevdaya “sal”, murşidine “yar” gonlunse aşka melÂl oluncaya kadar “Ya sabır! Ya sabır! Ya sabır!”

Ve işte orda karşılar seni sabır.

-“Sabır meydanına hoş geldin” der.

-“Zaten oradan geliyorum” dersin, arkana donunce fark edersin sabrettim zannettiklerinin hic olduğunu.

İşte sabır; dunyalık sabırdan sonra buyur edilen makamdır.

Rabbim her daim arkada bıraktıklarımızın hicliğiyle maddi sabrı aşıp manevi olana erebilmeyi, O ’na yar olan gonullere yar olabilmeyi nasip eylesin...

Kaynak: Fatma Cam, Altınoluk Dergisi, Sayı: 387
İslam ve İhsan