
Bizi Hak katında mahcup etmeyecek bir kulluğun ozu; her turlu haram ve gunahtan titizlikle kacınmaktır. Bilhassa, nice buyuk ve helÂk edici gunahların, sıradan ve tabiî şeylermiş gibi toplumumuza zerk edildiği, Âhiretsiz bir dunya anlayışının gonullere aşılandığı gunumuzde, bu hususta cok daha dikkatli olmamız şart…
Haramların elbiselerine helÂl markası, helÂllerin elbisesine de haram markaları vuruluyor. Rezil ve nefsÂnî davranışlar ve yaşayışlar ozendiriliyor, ulvî ve yuce guzellikler cirkin gosterilerek kenara itiliyor. Bu, gunumuz dunyasının en buyuk Âfetidir.
HARAMLARDAN VE ŞUPHELİLERDEN KACMAK
Dolayısıyla bizi bu Âfetten koruyacak olan ilÂhî emanetlere sarılmak, yegÂne kurtuluştur. Yani şu Âhir zamanda hidayetimizin ve ibadetimizin sağlamlığı, bilhassa haramlardan ve şuphelilerden kacmakla mumkundur. Hem bizi, hem cocuklarımızı, hem de cevremizi muhafaza edecek en buyuk hidayet adımı, bu şekilde, yani haramlara karşı kendimizi korumakla gercekleşecektir.
Kısacası nefs firavununu yenmek icin gonuller Musa hÂline gelmelidir. Cunku gonul Musa olursa, nefs firavununu bir as darbesiyle alt eder… Bu da Hak dostlarının mÂnevî terbiyesi ile gercekleşecek bir kıvamdır.
Hazret-i MevlÂn ne guzel soyler:
“Bir bakıma nefsi oldurmek, oldurulmekten kurtulsun diye, akrebin iğnesini cıkarmaya benzer.”
“Başı taşla ezilmek belÂsından kurtulsun diye, yılanın zehirle dolu dişini sokup atarsın.”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Ebedî Fecre Doğru Muhabbet ve MÂrifet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan