
Ornek ihtiyacı, her yaşın ve her seviyenin bir tekÂmul ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın karşılanabileceği yaşayan orneklere sahip olmak ne buyuk bir sermayedir. Boyle bir sermayeye sahip olamayanlar, hic olmazsa yaşanmış orneklerden beslenmeyi de ihmÂl etmemelidirler.Tarih boyunca peygamberlerin peygamber oluşunu kabul etmek istemeyen kimselerin bir gerekcesi de: “Bizim gibi bir beşerden peygamber mi olurmuş, peygamber gelecekse bu bir melek olmalı değil mi?” duşuncesi olagelmiştir. Rabbimiz de bu iddia sahiplerine yonelik buyurmuştur ki:
“De ki: Eğer yeryuzunde, (insanlar yerine) yerleşip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara (kendileri gibi) gokten bir melek peygamber indirirdik.” (İsr Sûresi, 95)
EĞİTİLMİŞ İNSAN MODELİ
Evet, ilÂhî terbiye sisteminde insan, kendisi gibi bir başka insan vasıtasıyla uyarılmış, bilgilendirilmiş ve terbiye edilmiştir. Ancak, aşılayıcı insan sıradan bir insan değil, Allah tarafından kendisine bilgi ve hikmet verilmiş ve daha hususi terbiye gormuş ve secilmiş bir insandır. Bu, bir anlamda Yuce Rabbimizin onumuze “Eğitilmiş bir insan modeli” koymasıdır. Bu peygamberlerle ortak noktamız, insan oluşumuzdur. Farkımız ilim ve terbiye farkıdır. Rabbimiz, bu ornek insanlara bakarak, tabi olarak, onlardan ilim, ahlÂk ve terbiye alarak insaniyet seviyemizi ve kulluk kıvamımızı duzenlememizi istemiştir. Zira insan sıradan bir varlık değil, ozel bir misyonla gonderilmiş mukerrem bir varlıktır. Zira yeryuzunu Allah ’ın rÂzı olacağı bir nizam ve intizama eriştirme vazifesi, insana verilmiştir. Ancak bozulan insanın Âleme nizam verme şansı yoktur. Oyleyse yapılacak en ehemmiyetli iş, insanı lÂyık olduğu kıvama eriştirmektir. Şoyle bir hikÂye anlatılır:
“Bir adam, haftanın yorgunluğundan sonra, pazar sabahı kalktığında, keyifle eline gazetesini alır ve butun gun evde istirahat edecek olmanın hayaliyle koltuğuna rahatca kurulur. Derken kucuk oğlu koşarak gelir ve parka ne zaman gideceklerini sorar.
Baba, oğluna daha once soz vermiştir. Bu hafta sonu onu parka goturecektir; ama hic dışarıya cıkmak istemediğinden, şimdi bir bahane uydurması gerekmektedir. O esnÂda gazetenin promosyon olarak dağıttığı dunya haritası gozune ilişti. Once dunya haritasını kucuk parcalara ayırır ve oğluna uzatır:
“Bak oğlum! Eğer bu haritayı duzeltebilirsen, seni parka gotureceğim!” dedi.
Sonra şoyle duşunur:
“Oh be, şimdilik kurtuldum! En iyi coğrafya profesorunu bile getirsen, bu haritayı akşama kadar duzeltemez!”
Aradan on dakika gectikten sonra oğlu babasının yanına koşarak gelir:
“Babacığım, haritayı duzelttim. Artık parka gidebiliriz!” der.
Adam once inanamaz ve gormek ister. Gorduğunde de hayretler icindeydi ve oğluna bunu nasıl yaptığını sorar. Cocuk şu acıklamayı yapar:
“Babacığım! Bana verdiğin haritanın arkasında bir insan vardı. İnsanı duzelttiğim zaman dunya kendiliğinden duzeldi!”
Evet, insanı duzeltirseniz, dunya duzelir. Peki, bu vazife nasıl gercekleşecektir?
ALLAH'IN KENDİLERİNE YOL GOSTERDİĞİ KİMSELER
İnsanın inşÃ‚sı, onun hamlıktan kurtulması ve olgunluk kıvamına erişmesidir. Bu bir surectir. Bu surecte, sıhhatli bir zihnî yapılanma, kalbî derinleşme, nezÂket ve letÂfet kazanmış davranış guzelliklerine erişme hedeflenir. Hucre hucre bir inşÃ‚dır bu. Tarih boyunca bunun başarılı ya da başarısız sayısız yolları ortaya cıkmıştır. Başarılı olanların hemen hepsinde gorulen ortak nokta, hayranlık ve takdir duygularını harekete geciren ve muhabbet doğuran bir ornekliğin var oluşudur. Bu orneklik, şahsın kutsanmasından ziyade, davranış liderliğidir. Yani hayranlık uyandıran ornek fikirler, duygular ve davranışlar, kişiliği sıradanlıktan cıkarır ve onu zamanla peşinden gidilen ornek bir lidere donuşturur. İşte bu liderlik sıradan bir liderlik değil, insaniyet aşılayıcı ahlÂkî ve amelî liderliktir.
Kur ’Ân-ı Kerim ’de ortaya konulan RabbÂnî eğitim sisteminde de “Ornek davranışlar”a dikkat cekilerek, kişilerden o duruş ve davranışlarla butunleşmeleri istenir. Nitekim HabîbullÂh olan Efendimiz (sallallÂhu aleyhi ve sellem) ’in terbiyesinde de Yuce Rabbimiz aynı metodu kullanmıştır.
Mesel En ’Âm Sûresi ’nde, İbrÂhim, İshÂk, Yakup, Nûh, DÂvud, Su­leyman, Eyyûb, Yûsuf, Mûsa, H­run, İsmÂil, Elyesa, Yûnus, Lût, ZekeriyÂ, Yahy ve Îs (aleyhimusse­lÂm) peş peşe zikredildikten sonra, onların belli başlı vasıflarına ve duruşlarına dikkat cekilir ve devamında şoyle buyrulur:
“İşte onlar, Allah ’ın kendilerine yol gosterip (hidÂyet) ettiği kimselerdir. Sen de onların yoluna uy.” (Bkz. En ’Âm Sûresi, 6/83-90)
GUZEL MUSLUMAN ORNEKLİĞİNE MUHTACIZ!
Bugun insanlık ailesi olarak, hatta İslÂm ummeti olarak, peygamberlerin şahsında tecelli eden “Guzel Musluman Ornekliği”ne ne kadar da muhtacız! Karanlık gecede yol bulmaya vesile olan parlak yıldızlar misali boylesi insanlara mahallemizde, koyumuzde ve şehrimizde ekmek ve su gibi ihtiyacımızın olduğu acıktır. Guzel insanlar kaybolursa, beşeriyet, insaniyet cevherini kaybeder. Yeniden dirilişin adresi imanla, İslam ’la ve ihsanla guzelleşmiş insan sermayemizdir. Bu ihtiyacın giderilmesi, İslÂm ummeti uzerine farzdır. Zira İslÂm emaneti, son peygamberin ummeti olmaları itibariyle onların uzerindedir. Yapılması gereken her bir Muslumanın, kendi alanında imkÂn ve istidatlarını sonuna kadar kullanmak suretiyle guzel bir insan olmaya azmetmesidir.
Guzel orneklere her alanda ihtiyacımızın olduğu aşikÂrdır:
İlim, amel, ahlÂk ve cihadıyla ornek olan Âlimlere,
Kalbî diriliği, irfÂnı, şefkat ve merhameti ve her şeyden ote hÂl ve duruşuyla bir kutup yıldızı gibi yol gosteren Âriflere,
AdÂlet ve mesuliyet şuuru yuklu guvenilir ve dirayetli idarecilere,
Durust, Allah ’tan korkan, helal lokma titizliği ile titreyen, toplumun maslahatını gozeten ticaret ve sanayi erbabına,
Dunya evini cennet yuvası haline getiren ornek ve her turlu saygıya layık anne ve babalara,
Nesli korumak ve geliştirmek sevdasıyla, vazifesine yureğini koymuş muallimlere,
İnceliği, nezÂketi ve zarafetiyle topluma değer katan ve medeniyet inşasında kalıcı eserlere imza atan sanatkÂrlara,
Ve bunun gibi daha nice guzel insanlara hemen her alanda ihtiyacımız vardır.
Yaşayan orneği olmayan guzel fikirlerin etki oluşturması ve hayat haline gelmesi zordur. Boylesi fikirler, boş temenniler halinde kitap satırlarında varlığını surdurebilirler; fakat insanı derece derece yukseltemez ve medeniyet inşa edemezler. Boylesi yukselişler ve inşalar ancak ornek ve onderler onculuğunde gercekleştirilebilir.
GUZEL VE ORNEK MUSLUMAN OLMAYA AZMETMEK
Ornek ihtiyacı, her yaşın ve her seviyenin bir tekÂmul ihtiyacıdır. Bu ihtiyacın karşılanabileceği yaşayan orneklere sahip olmak ne buyuk bir sermayedir. Boyle bir sermayeye sahip olamayanlar, hic olmazsa yaşanmış orneklerden beslenmeyi de ihmÂl etmemelidirler.
Âlim ve Âriflerimiz, bu ihtiyacı gormuş ve bir terbiye usûlu olarak bu yolda nice menÂkıbnÂmeler, tabakÂtlar ve biyografiler oluşturmuşlardır. Hatta kendilerini diri tutma adına da bu nevi kitapları bir vird gibi okuyagelmişlerdir. Mesel fıkıh ve hadis ilminde buyuk Âlimlerimizden biri olan İmÂm Nevevî hazretlerinin, hayatının her safhasında, gununun uc saatini sÂlihlerin, onculerin ve Âlimlerin hayatını okuyarak geci­rdiği rivÂyet edilir.
İmÂm-ı Azam Ebû Hanife (rah­me­tullÂhi aleyh) de:
“UlemÂnın guzelliklerini anlatan hikÂyeler, bana fıkhın coğundan daha sevimli gelir, cunku bu hikÂyeler bize Âlimlerin edep ve ahlÂkını oğretir.” der.
Netice olarak, guzel insan arayışı ile kavrulmak da guzeldir ama belki bundan daha da onemlisi, guzel ve ornek bir Musluman olmaya azmetmek ve boylesi guzel insanların yetişmesi icin bir tuğla koyabilmektir.
Kaynak: Yrd. Doc. Dr. Adem Ergul, Altınoluk Dergisi, Sayı: 389
İslam ve İhsan