
İnsan yaşlandıkca bedeninden cok şey kaybeder, gucunun azalıp sahip olduğu imkÂnlar elinden cıktıkca kendini gucsuz gormeye başlar. Hicliğini ve dunyanın fÂniliğini anlayarak, kendini kimsesiz ve yalnız hisseder. Şehir hayatına uyum sağlayamamak da yalnızlığın sebeplerinden biridir. Sanayileşme sonrası buyuk şehirlere gocle birlikte bircok problem ortaya cıkmış olup bunlardan birisi de yalnızlıktır.21. yuzyılın onemli problemlerinden biri de şuphesiz “yalnızlık”tır. Sanayileşmenin getirdiği menfîliklerden biri olan yalnızlık, butun dunyada hızla artıyor. Yalnızlıktan en fazla zarar gorenler ise, yaşlı ve kimsesizler…
Âilenin kuculmesi ile yalnızların sayısı gun gectikce artmaya devam ediyor. 2015 ’e ait istatistik bilgiler şoyle: Yaşlı nufusun % 56,2 ’si kadın, dunya nufusunun % 8,5 ’i yaşlı… Tek kişilik hÂnelerin % 45,8 ’ini yine yaşlılar oluşturuyor.
En cok yaşlı oranına sahip ilk uc ulke sırasıyla şoyle: % 30,4 ile Monaco % 26,6 ile Japonya ve % 21,5 ile Almanya...
Turkiye ise, 167 ulke arasında 66. sırada yer almaktadır. Turkiye ’de 100 yaş ve uzerinde 5.293 kişi var. Yaşlı nufus oranının en yuksek olduğu il Sinop, eşi olmuş yaşlı erkeklerin oranı % 12,9 iken, yaşlı kadınların oranı % 50,5.
YALNIZLARDAN SORUMLU BAKANLIK
Yalnızlık konusunda yazmaya karar verdiğimde radyodan dinlediğim bir programda tam da bu konu konuşuluyordu. Dahası İngiltere ’de “yalnızlıktan sorumlu bir bakanlık”ın kurulduğu belirtiliyordu.
Başbakan Therasa May, bu vazifeye atanan bakanı ve hizmetlerini anlatırken, yeni bakan da:
“-Meseleye sahip cıkmak ve İngiltere ’de yalnızlıktan oturu acı ceken milyonlarca insana yardım etmek icin elimizden geleni yapacağız!” diyerek vazifesine başlamıştı.
İnsan yaşlandıkca bedeninden cok şey kaybeder, gucunun azalıp sahip olduğu imkÂnlar elinden cıktıkca kendini gucsuz gormeye başlar. Hicliğini ve dunyanın fÂniliğini anlayarak, kendini kimsesiz ve yalnız hisseder. Şehir hayatına uyum sağlayamamak da yalnızlığın sebeplerinden biridir. Sanayileşme sonrası buyuk şehirlere gocle birlikte bircok problem ortaya cıkmış olup bunlardan birisi de yalnızlıktır.
Evlerin mimarî şekli, akraba ve komşulardan uzaklaşma, calışma saatlerinin sosyal ilişkileri kısıtlaması, gecim sıkıntısı, luks hayat yaşama arayışı, millî ve mÂnevî değerlerin tesirini kaybetmesi gibi hususlar farklı bir hayat tarzları doğurmuştur. Bu yeni hayat tarzlarının en onemli neticelerinden birisi de yalnızlıktır.
Genclerin şehir merkezlerine goc etmesi ile koyde kalan yaşlılar, ciddî mÂnÂda yalnızlık girdabına girdiler. Bugun koylerdeki yaşlıların en onemli problemi, evlatlarından ayrı ve uzakta yaşamalarıdır. Genellikle kırsalda yaşayan bu yaşlılar, ekonomik olarak cocuklarına muhtac ve bağımlıdır. Neticede bu zorunlu ayrılık yanında farklılaşan değerler sistemine bağlı olarak, genc neslin geleneksel Âile sorumluluklarına uymamaları da nesiller arası catışmaya yol acmıştır. Buna bağlı olarak gencler Âilelerinden ayrı, tercihen uzak yaşamak istemeleri gerceğiyle yuz yuze gelinmiştir.
Diğer yandan hızlı bir donuşum sureci yaşayan kentlerde kadınlar da calışmakta, akraba ve komşuluk ilişkileri gitgide zayıflamaktadır. Ozellikle buyuk şehirlerdeki yaşlılar yalnızlıkla, yoksulluk, sağlıklı beslenme, konut, bakım gibi problemlerle mucadele etmek zorunda kalmaktadırlar.
Aktif hayatın sona ermesi mÂnÂsına gelen emeklilik suresi ise, Âile ferdinin sosyal hayattan uzaklaşması meselesini beraberinde getirmektedir. Gunumuzde emeklilik, eşin olumu, cocukların evden ayrılması, sağlık problemleri sebebiyle coğu kimse yalnızlık ve toplumsal hayattan dışlanma derdiyle karşı karşıya kalmaktadır.
YALNIZLIĞIN GİDERİLMESİ İCİN AİLE HAYATININ ONEMİ
Buraya kadar anlattığımız ve cağın en buyuk problemlerinden biri olan yalnızlığın giderilmesinde gereğine uygun kurulan Âile hayatı onemli bir yere sahiptir.
Yalnızlığın sebeplerinden bir kısmı Âile icinde halledilebilir. Şehir hayatının getirdiği olumsuzluklar, Âile sıcaklığında giderilebilir. Yaşlı, emekli, cocuk ve engelli fertler, ancak ve ancak Âilenin sevgi saygı ile birbirine kenetlenmeleriyle yalnızlıktan kurtulurlar. Genclerin başıboş hayat tarzı, Âile değerleriyle normal sınırlarda tutulabilir.
Evet, Âilede fertler birbirine karşı samimi, sevecen ve guvenilir olmalıdır. Eşler, kardeşler, nine-dede her turlu probleminizi paylaşabileceğiniz, dertleşip sohbet edebileceğiniz, kısacası yalnızlığınızı giderebileceğiniz en samimi kişilerdir. Bunların dışında o seviyede başka dost bulmak zordur.
HÂl boyle iken fertlerin cocukluktan itibaren yaşlanmaya hazırlık yapması gerekmektedir. Yaşanan cevrede yaşlılığa değer verilir, sevgi ve saygı gosterilirse; buyumekte olan cocuk, yaşlanmayı olumlu bir durum olarak algılayacak ve ileriki hayatında yaşlılara saygı ve sevgi gosterecektir. Toplumun yaşlılara verdiği onem, duyduğu saygı cok onemlidir. Bir kenara atılıp Âdeta son kullanma tarihini bekleyen (!) yaşlıların, toplumla butunleşmesi imkÂnsızdır.
KENDİNİ YALNIZ MUHTAC HİSSEDEN YAŞLILAR
Kendini yalnız ve muhtac hisseden yaşlılar ya huzurevine gitmekte ya da evinden, yurdundan ayrılarak evlatları arasında nobetleşe bakılmaktadırlar. Bir yaşlı icin evi, koyu ve mahallesi cok onemlidir. Onlar, hÂtıralarıyla yaşamak isterler. Gunumuz şartları, buyuk Âile geleneğini, cekirdek Âileye donuşturduğu icin, ev mimarîsi de değişmekte ve ana-babaya ayrılacak ozel bir oda bulunmamaktadır.
HÂl boyle olunca, iki taraf da huzursuzluk yaşamakta, yaşlı fert kendini “istenmeyen”, “evlatlarına yuk olan biri” olarak gormeye başlamaktadır. Bu durum her iki taraf icin de mutsuzluk ve huzursuzluk yaratmaktadır.
Oysa bir zamanlar Âileler beraber yaşar, kimse kimseye yuk olarak gorulmezdi. Cocuklar dede ve ninelerinin hikmet dolu nasihat ve masallarıyla buyurdu. Yaşlılar ise, torun sevgisini doyasıya yaşayarak mutlu olur, yakınları ve komşularından daima saygı ve hurmet gorerek kendilerini asl yalnız ve mutsuz hissetmezler, aksine hayat tecrubesi ile yeni nesle yol gosterici bir rol ustlenirlerdi.
Peki, iyi de, bu anlattıklarımın gunumuz şartlarında artık geride kaldığını ben de biliyor ve gercekten uzuluyorum. Konuyla ilgili olarak umitsiz de değilim. “Yalnız ve kimsesizler icin neler yapılabilir?” sorusunun cevabını ise, ayrı bir yazıda değerlendirmek isterim.
Kaynak: Melek Engin Aktemur, Şebnem Dergisi, Sayı: 161
İslam ve İhsan