
Diyanet İşleri Başkanlığınca tum camilerde verilen cuma hutbesinin konusu “iman-amel ilişkisi” uzeniyedi. Tum camilerde okunan Cuma hutbesi şoyleydi:
“Erkek ya da kadın, kim mumin olarak salih amel işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mukafatlarını yapmakta olduklarının en guzeliyle vereceğiz.” (Nahl, 16/97)
Aziz Muminler!
Resûlullah (s.a.s) bir gun bineğiyle giderken arkasında oturan MuÂz b. Cebel ’e “Y MuÂz!” diye seslendi. MuÂz, “Buyur y Resûlallah! Emret!” diyerek cevap verdi. Peygamberimiz tekrar, “Y MuÂz!” diye seslendi. MuÂz yine “Buyur y Resûlallah! Emret!” dedi. Bu durum uc defa tekrarlandı. Daha sonra Allah Resûlu şoyle buyurdu: “Kim kalbiyle tasdik ederek Allah ’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed ’in Allah ’ın Resûlu olduğuna şehÂdet ederse Allah ona cehennemi haram kılar.”[1]
Değerli Muslumanlar!
Yuce Rabbimizin bizlere bahşettiği nimetlerin en başında iman gelmektedir. İman, Allah ’ın varlığına ve birliğine, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gunune, kaza ve kaderin Allah ’tan olduğuna gonulden inanmaktır. Rahmet Peygamberinin bize tebliğ ettiği tum hakikatleri kalp ile tasdik, dil ile ikrar etmektir. Allah ’a sadakat ve teslimiyetle bağlanmaktır.
Muhterem Muminler!
Her insan fıtrat uzere doğar. Fıtrat, insanın imana ve iyiliğe meyilli bir yaratılış ozune sahip olması demektir. Fıtratına uygun olarak imanı, İslam ’ı ve ihsanı secenler tukenmez nimetlere nail olur. Allah (c.c), kendisine hakkıyla inanan ve guvenen kullarıyla daima beraberdir. Onları kollayıp gozetir, yalnız bırakmaz, onlara yardım eder.
İman, insanın hayatına anlam katar. Ona dunyada yaratılış gayesine uygun bir yaşama bilinci aşılar. Davranışlarını şekillendirir, fikir ve kararlarına yon verir. Zorluklar karşısında insanı kuvvetli, dayanıklı ve sabırlı kılar. Yalnızlığı, gucsuzluğu ve umitsizliği ortadan kaldırır. Nimetin kıymetini bilmeye ve şukrunu eda etmeye vesile olur.
Kıymetli Muminler!
Allah ’a iman etmek, Peygamberimizin sunnetini hayatımızın her alanında yaşanılır kılmayı gerektirir. Mumini, “elinden ve dilinden emin olunan kimse”[2] olarak tarif eden Allah Resûlu (s.a.s.); ahde vefa gostermek, emanete riayet etmek, misafire ikramda bulunmak, konuştuğunda hayır soylemek gibi nice guzel hasleti imanın bir tezahuru olarak zikretmiştir. “Ey Allah ’ın Resûlu, bana İslam hakkında oyle bir şey soyle ki, senden başka kimseye bu hususta soru sormama gerek kalmasın” diyen bir sahabiye “Allah ’a iman ettim de, sonra dosdoğru ol”[3] cevabını vermiştir.
Kardeşlerim!
İmanımızı diri tutan salih ameldir; kemale erdiren ise guzel ahlaktır. Rabbimiz, iman edip rızasına uygun şekilde iyi, doğru ve guzel işler yapanları şoyle mujdelemektedir: “Erkek ya da kadın, kim mumin olarak salih amel işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mukafatlarını yapmakta olduklarının en guzeliyle vereceğiz.”[4] Sevgili Peygamberimiz de “Muminlerin iman bakımından en olgun olanları ahlakı en guzel olanlarıdır.”[5] buyurarak iman ile ahlak arasındaki bağın vazgecilemez olduğuna işaret etmiştir.
Aziz Muminler!
İman ve salih amel bizi ahirette RahmÂn ’ın rahmetine ulaştıracak en kıymetli sermayemizdir. Nitekim Kur ’an-ı Kerim ’de şoyle buyrulmaktadır: “Rabbimiz Allah ’tır deyip de istikamet uzere yaşayanlar, işte onların uzerine melekler şu mujdeyle inerler: Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!”[6]
İmanını salih amel ve guzel ahlakla hayatına yansıtan her mumin CenÂb-ı Hakkın bu mujdesinin muhatabıdır. Yeter ki kul, canı gonulden Rabbine yonelsin ve her durumda “Allah bize yeter. O ne guzel vekildir!”[7] desin.
Aziz Muminler!
İman bir butundur. İman esaslarından birini bile kabul etmemek inancsızlık anlamına gelir. Bu ise buyuk bir felakettir. Cunku inancsızlık kişiyi yaratılış gayesinden uzaklaştırarak anlamsız bir hayata surukler. Yuce idealler uğruna fedakÂrlık yapma duygusunu zedeler. Eşi ve ortağı olmayan bir kudrete, o kudretin gonderdiği rehbere, vadettiği hakikate, sonsuz bir yaşamın varlığına inanmayan huzuru ve mutluluğu yakalayamaz. Ahiret gununde ise Allah ’ın rahmet ve inayetinden mahrum olur.
Kardeşlerim!
İmanımızın kıymetini bilelim. Oyle bir imana sahip olalım ki ruhumuzu yuceltsin, kulluğumuzu pekiştirsin, ahlakımızı guzelleştirsin, hev ve hevesimizin esiri olmaktan bizi korusun. Bu gunumuzu olduğu kadar geleceğimizi de inşa etsin. Dunyamızı olduğu kadar ahiretimizi de mamur etsin.
Hutbemi Sevgili Peygamberimizin şu niyazıyla bitiriyorum: “Allah ’ım! Bize imanı sevdir, kalplerimizi imanla susle! Bize kufru, itaatsizliği ve isyanı sevdirme, kerih goster! Bizi doğru yolda olanlardan eyle!”[8]
DİPNOTLAR
[1] BuhÂri, İlim, 49.
[2] NesÂî, İman, 8.
[3] Muslim, İman, 62.
[4] Nahl, 16/97.
[5] Tirmizî, RadÂ, 11.
[6] Fussilet, 41/30.
[7] Al-i İmran, 3/173.
[8] İbn Hanbel, III, 424.
Kaynak: Diyanet
İslam ve İhsan