Peygamberimizi (s.a.v), sahabeyi, şehitleri ve salih kimseleri gorecek kişiler kimler? Hangi ozelliklere sahipler? Nasıl bir yaşantıya sahipler? İşte Kur'an'ın mujdelediği o kimseler...CenÂb-ı Hak diğer bir Âyet-i kerîmede ise, kendilerine lûtuf ve ikramlarda bulunduğu o pek nasipli kullarını şoyle bildiriyor:
وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَالرَّسُولَ فَاُولٰئِكَ مَعَ الَّذ۪ينَ اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِمْ مِنَ النَّبِيّ۪نَ وَالصِّدّ۪يق۪ينَ وَالشُّهَدَاءِ وَالصَّالِح۪ينَ وَحَسُنَ اُولٰـئِكَ رَف۪يقًا
“Kim AllÂh ’a ve Rasûl ’e itaat ederse işte onlar, AllÂh ’ın kendilerine lûtuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sÂlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne guzel arkadaştır!” (en-NisÂ, 69)
Elbette ki, CenÂb-ı Hakk ’ın kendilerine lûtuflarda bulunduğu bu kullarını zikretmesi boşuna değil! Cunku Rabbimiz mu ’minlerden, bu guzîde kulların hÂlleriyle hÂllenip rızÂsı yolunda mesÂfe katetmelerini arzu ediyor.
Yani o kimseler AllÂh ’a ve Rasûl ’e itaat eden kimselerdir. Peki AllÂh ’a ve Rasûl ’e itaat eden kimselerin ozellikleri nelerdir?
Cennete giden her insan Peygamber Efendimiz (asm) ile goruşecek ve onunla beraber olacaktır.
Bir hadiste,
”Kişi sevdiği ile beraberdir.”(BuhÂrî, Edeb, 96; Muslîm, Birr, 165) denmektedir. Peki ama nasıl?
ALLAH'A VE RESUL'UNE İTAAT EDENLERİN OZELLİKLERİ
Kul evvel peygamberlerde bulunan sıfatlardan bir hisse alacak.
Verdiği Soze Sadık Kimse Mesel «sıdk». İnsan Elest Bezmi ’nde verdiği sozune sÂdık olacak. Doğruluktan asl ayrılmayacak. İnsanlar arası munÂsebetlerde sadÂkat vasfını taşıyacak. Kendisi icin; “Bu insan sÂdıktır, sozu gibi ozu de guzeldir, yalanı yoktur!” denecek. Cunku dil, kalbin tercumanıdır. Onun doğruluğu ve eğriliği, diğer uzuvların hÂl ve hareketlerine tesir eder. Nitekim bir hadîs-i şerîfte şoyle buyrulmuştur:
“Kalbi durust olmadıkca kulun îmÂnı doğru olmaz. Dili doğru olmadıkca da kalbi doğru olmaz.” (Ahmed bin Hanbel, Musned, III, 198)
Guvenilir Emin Kimse Peygamberlerde bulunan bir diğer vasıf «emÂnet». Mu ’min emîn insandır. Nitekim Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hakkında soylenen «Muhammedu ’l-Emîn» tÂbiri muşriklerin de dillerinden duşmezdi. Hatt onlar emÂnetlerini kendi yandaşlarına değil, Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- ’e teslîm ederlerdi. Nitekim Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- hicret edeceği zaman dahî uzerinde muşriklerin birtakım emÂnetleri vardı. Ve olum tehlikesine rağmen Hazret-i Ali ’yi Mekke ’de bırakıp onları sahiplerine teslim ettirmişti.
Mu ’min; bu hayatın insana sunulmuş en kıymetli bir emÂnet olduğu şuuruyla nefeslerini dÂim hayırda tuketecek, şerden kacacak. Yine İslÂm nîmetinin, Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz ’den bizlere bir emÂnet olduğunu asl unutmayacak. Bu din emÂnetini iyi muhÂfaza edebilmenin, Peygamber Efendimiz ’e olan muhabbetimizin, dolayısıyla AllÂh ’a itaatimizin seviyesini gosteren bir olcu olduğunu dÂim hatırlayacak.
Mu ’min, Akıllı, Bilgili, Zeki, Uyanık ve FirÂset Sahibi Kimsedir Diğer bir vasıf ise, «fetÂnet». Mu ’min, akıllı, bilgili, zeki, uyanık ve firÂset sahibi olacak. Aklını Kur ’Ân ve Sunnet cercevesinde kullanacak. Hicbir zaman nefsinin ve şeytanın peşinde koşmayacak. Muhatabına idrÂki seviyesinde hitap etmeyi bilecek. Bu hÂl ise, kalben merhaleler katetmekle mumkun olur.
Gunahtan Kacan Kimse Bir diğer vasıf, «ismet». Yani gizli-acık her turlu gunaha duşmekten uzakta kalabilmek, mÂsumluk. Peki, bizler mÂsıyetlerden kendimizi ne kadar koruyabiliyoruz? Zira herkes, her an Âhiret karnesini doldurmakta. Âhirete nasıl bir yukle gideceğiz? Bunun icin kerahat ve yanlışlıklardan ne kadar kacıyoruz? Rabbimiz ’in bizlere emirleri olan, namaz, oruc, zekÂt, hac gibi zÂhirî farzların îfÂsında sergilediğimiz gayreti, bÂtınî farzlar olan merhamet, şefkat, tevazu, ihlÂs, sabır, hayÂ, adÂlet, tefekkur vb. hususlarda da sergileyebiliyor muyuz?
Veya kumar, icki, zinÂ, hırsızlık gibi zÂhirî haramlardan kacındığımız kadar, gurur-kibir, haset, riyÂ, cimrilik, israf, tecessus, gıybet, yalan vb. bÂtınî haramlardan da ictinÂb edebiliyor muyuz?
Hakk'a Davet Eden Hakk'ı Savunan Kimse Peygamberlerde bulunan diğer bir vasıf ise «tebliğ». Mu ’min, dÂim emr-i bi ’l-mÂrûf, nehy-i ani ’l-munker uzere yaşayacak. Rabbinin lûtfuyla gonlunde doğan îman nûrunu, karanlıkta kalmış butun gonullere ulaştırabilmenin gayretiyle cırpınacak. Dili ile tebliğ edecek. HÂli ile tebliğ edecek. Ticaretiyle tebliğ edecek. Tebessumuyle tebliğ edecek.
Kuran ve Sunnete Sadık Kimseler Âyet-i kerîmede kendilerine nîmet verilen kimseler olarak zikredilen bir diğer gurup ise «Sıddıklar»dır. Hazret-i Ebû Bekir Efendimiz sıddıkların başıydı. Onun hayatına baktığımızda, her an Efendimiz ’e olan derin bir sadÂkat ve muhabbet gormekteyiz. Nitekim Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, onun bu sadÂkati sebebiyle Ebû Bekir -radıyallÂhu anh- ’ın dışında hic kimseden malının tamamını infak etme isteğini kabul etmiyor. Yalnız onunkini kabul ediyor. Hatt bir defasında:
“Ebû Bekir ’in malından istifade ettiğim kadar başka hicbir kimsenin malından faydalanmadım…” buyurması uzerine, Hazret-i Ebû Bekir -radıyallÂhu anh- gozyaşları icinde:
“Ben ve malım, yalnızca Sen ’in icin değil miyiz y RasûlÂllah?!.” (İbn-i MÂce, Mukaddime, 11.) demek sûretiyle kendisini her şeyiyle beraber Hazret-i Peygamber ’e adadığını ve O ’nda fÂnî olduğunu gostermiştir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2018 Ay: Nisan Sayı: 158
İslam ve İhsan
İNSAN NEYLE KURTULACAK?