
KıyÂmete yakın meydana gelecek ahlÂksızlık ve haddi aşmalar ile ilgili ayet ve hadislerde ne buyruluyor? Peygamber (s.a.v.) Efendimiz ’in haber verdiği ahlaksızlıklar.AhlÂkî kıymetlerin başında gelen hay ve edeb nîmetlerinden mahrûmiyet, dîn ve îmandaki zÂfiyet ve noksanlıktan kaynaklanır. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Hay îmandandır.” (BuhÂrî, Îman, 3) buyurarak bu ahlÂkî kıymetin, îmanla muhim bir alÂkasının bulunduğunu beyÂn etmiştir. Buna gore hayÂsızlık gibi ahlÂksızlıkların toplumda yayılmasını isteyenler, o toplumun îmÂnına karşı en buyuk cinÂyeti işlemiş olurlar. HÂlbuki butun hak dinlerin temel hedefi, tevhîd inancını yeryuzune hÂkim kıldıktan sonra guzel ahlÂk ile yoğrulmuş sağlam bir ictimÂî bunye tesis etmektir.
AhlÂksızlık ve azgınlık sebebiyle yaşanmış nice ilÂhî intikam tecellîlerine şÃ‚hid olan duny tÂrihi, idrÂk sÂhipleri icin ibret sahneleriyle doludur. Bunu gormek icin yeryuzunde ibret nazarıyla dolaşmak kÂfîdir.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“(Resûlum! Sana karşı cıkanlar) hic yeryuzunde dolaşmadılar mı? Zîr dolaşsalardı, elbette duşunecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gercek şu ki gozler kor olmaz, lÂkin goğusler icindeki kalpler kor olur.” (el-Hac, 46)
Toplumların ahlÂksızlıkta haddi aşarak israf cılgınlığına duşmeleri, dunyÂnın butunuyle helÂki demek olan kıyÂmetin alÂmetlerindendir. Bu da ahlÂkî kıymetlerdeki isrÂfın helÂk edici vasfını sergilemektedir. KıyÂmete yakın meydana gelecek ahlÂksızlık ve haddi aşmalar, bircok hadîs-i şerîfte şoyle haber verilmektedir:
“İnsanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki butun endişe ve gayretleri karınları (mîde ve şehvetleri) icin olacaktır; şerefleri, malları ile olculecektir; kıbleleri kadınları olacaktır; dinleri de dirhem ve dinarları olacaktır. İşte onlar mahlûkÂtın en şerlileridir. Onların Allah katında hicbir nasipleri yoktur.” (Ali el-Muttakî, Kenzu ’l-UmmÂl, XI, 192/31186)
“Oyle bir zaman gelecek ki kişi helÂlden mi haramdan mı kazandığına aldırmayacak!” (BuhÂrî, Buyû, 7)
“Oyle bir zaman gelecek ki doğru soyleyenler yalanlanacak, yalancılar ise doğrulanacak. Guvenilir kimseler hÂin sayılacak, hÂinlere guvenilecek. İnsanlardan şÃ‚hitlik etmeleri istenmediği hÂlde şÃ‚hitlik edecekler, yemin etmeleri istenmediği hÂlde yemin edecekler.” (TaberÂnî, XXIII, 314)
“Oyle bir zaman gelecek ki insanlar emr bi ’l-marûf ve nehy ani ’l-munker ’de bulunmayacaklar. (YÂni iyiliği ozendirmeyecek, kotulukten de sakındırmayacaklar.)” (Heysemî, Mecmau ’z-ZevÂid, VII, 280)
Yine bir gun Resûl-i Ekrem Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“–İnsanlar uzerine oyle bir zaman gelecek ki o vakit mu ’minin kalbi tuzun suda eridiği gibi eriyecek!” buyurdu.
“–Nicin eriyecek y ResûlallÂh?” diye sorulduğunda:
“–Kotulukleri gorup de onları değiştirmeye guc yetiremediği icin.” buyurdu. (Ali el-Muttakî, Kenz, III, 686/8463)
PEYGAMBERİMİZİN UMMETİ İCİN KORKTUĞU 5 ŞEY Abdullah bin Omer ’in radıyallahu anh şu rivÂyeti de ahlÂkî kıymetlerde yaşanan zaaf ve israfların nasıl bir helÂk sebebi olduğuna dÂir bÂriz bir misÂldir:
“Resûlullah bize yonelerek şoyle buyurdu:
«Ey MuhÂcirler cemaati! Beş şey vardır ki onlarla mubtel olduğunuzda, ben sizin o şeylere erişmenizden AllÂh ’a sığınırım. Onlar şunlardır:
Bir milletin icinde zinÂ, fuhuş ortaya cıkıp nihÂyet o millet bu sucu alenî olarak işlediğinde, mutlaka aralarında veb salgını ve daha onceki milletlerde vukû bulmamış başka hastalıklar yayılır. Olcu ve tartıyı eksik yapan her millet, mutlaka kıtlık, (bereketin kalkması) gecim sıkıntısı ve başlarındaki hukumdarların zulmu ile cezÂlandırılır. Mallarının zekÂtını vermekten kacınan her millet, mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır (kuraklıkla cezalandırılır. HattÂ) hayvanları olmasa onlara hic yağmur yağdırılmaz. AllÂh ’ın ahdini (emirlerini) ve Resûlu ’nun sunnetini terk eden her milletin başına mutlaka Allah kendilerinden olmayan bir duşmanı musallat eder ve duşman o milletin elindekilerden bir kısmını alır. İmamları AllÂh ’ın KitÂbı ile amel etmeyip AllÂh ’ın indirdiği hukumlerden işlerine geleni sectikce, Allah onların hesÂbını kendi aralarında gorur.»” (İbn-i MÂce, Fiten, 22; HÂkim, IV, 583/8623) CenÂb-ı Hak, biz kullarını bu hÂllere duşmekten sakındırmak uzere Kur ’Ân-ı Kerîm ’de nice îkazlarda bulunmuş ve:
“İnsan hicbir soz soylemez ki yanında onu gozetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kaf, 18) buyurarak başıboş bırakılmadığımızı, yaptıklarımızın surekli tÂkip edildiğini bildirmiştir. Boylece bizleri kalbî bir teyakkuza dÂvet etmiş, davranışlarımızda ilÂhî hudutlara riÂyet etmemizi, aşırılıklardan, azgınlıklardan, ifrat ve tefritten, boş şeylerle meşgul olup omru isrÂf etmekten kacınmamızı murÂd eylemiştir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Oyle Bir Rahmet Ki, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan