
Allah ’a itaat ve hayırda ortak olanlar, sevapta da ortakdırlar. Sevapta ortaklık, mutlak eşitliği gerektirmez. Sevabın aslında ortaklık esastır.Ebû Mûs el-Eş ’arî radıyallahu anh ’den rivayet edildiğine gore Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şoyle buyurdu:
“Kendisine emredileni tamı tamına, eksiksiz olarak ve gonul hoşluğu ile yerine getirip verilmesi istenilen kişiye veren guvenilir Musluman kasadar, sadaka veren iki kişiden biridir.” [1]
Bir rivayette: “Emredileni veren” şeklindedir.
VEKİL-İ HARC NEDİR?
Hadiste gecen ve bizim “kasadar” diye tercume ettiğimiz “hÂzin” kelimesi, bir şahsın işlerini onun namına takip edip gerekli odemeleri yapan kimse demektir. Eskilerin tabiriyle vekîl-i harctır.
Bu gibi durumlarda verilen sevabın birbirine tam eşit olması gerekmez. Allah ’a itaat ve yapılan hayır hususunda bir kimseye ortak olan, sevapta da ortak olur demektir. Birinin sevabı otekilerden daha cok olabilir.
VEKİL-İ HARC İCİN DORT ŞART
Vekîl-i harc icin dort şart olduğu anlaşılmaktadır:
* Malın esas sahibinin izninin bulunması,
* Yapılması istenilen şeyin noksansız yerine getirilmesi,
* Yapılan iyiliğin gonul hoşluğuyla yapılması,
* Odemenin yapılması istenen kimseye verilip bir başkasına verilmemesi.
Sevap kazanmak isteyen kasadar veya vekîl-i harc bu şartlara uymalıdır. Sevap, Allah ’ın bir fazlı ve ihsanı olup onu dilediğine verir.
Gorulduğu gibi burada hem iyilik ve hayır, hem de takv hususunda bir yardımlaşma vardır.
Veren kimsenin, gonul rahatlığı icinde vermesi, cimri davranmaması, verdiğine karşı guleryuzlu olması, onu mahcup duruma duşurmemesi, başa kakmaması gibi temel ahlÂkî kurallara riÂyet etmesi gerekir. Resûl-i Ekrem Efendimiz, ozellikle başkası namına veren vekîl-i harc icin bir takım onemli hatırlatmalar yapmıştır. Cunku başkası namına verenlerde cimri davranışlar cok gorulur. Başkasının malında cimrilik ise, cimriliğin en kotusu ve en sevilmeyenidir. Cunku boyleleri cimriliği tabiat haline getirir, kendi mallarında hic comertlik yapmazlar. Bu durum, başkasının malını harcamada hassas davranmak gibi ahlÂkî bir tavırla karıştırılmamalıdır. Cunku bu ikinci tutum fazilettir.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ
1. Kasadar, mal sahibinin verdiği yetkileri kullanma hakkına sahiptir.
2. Allah ’a itaat ve hayırda ortak olanlar, sevapta da ortaktırlar.
3. Sevapta ortaklık, mutlak eşitliği gerektirmez. Sevabın aslında ortaklık esastır.
[1] BuhÂrî, VekÂlet 16; Muslim, ZekÂt 79. Ayrıca bk. BuhÂrî, ZekÂt 25, İcÂre 1; NesÂî, ZekÂt 57, 67.
Kaynak: Riyazus Salihin, Hadis-i Şerif Tercumesi, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan