
Ahir zaman alametleri nelerdir? Ahir zamanda ne yapmalıyız?İslÂm Dîni, fert ve toplum arasında bir denge kurar. Fert icin toplumu, toplum icin ferdi fed etmez. Sadece kendini duşunen, menfaatperst, zevkleri ve hazları icin başka insanları ve toplumun genelini tehdit eden veya tehlikeye atan duşunce ve davranış modelleri İslÂm ’ın kabul etmeyeceği modellerdir. Yine tek başına insanı sıkıştıran, onun duygu, duşunce ve hayallerini hice sayan, butun varlığını ve imkÂnlarını topluma feda etmesini emreden bir sistem de İslÂmî değildir. O, haklar ve vazifeler arasında muhteşem bir denge kurarak fertleri kendi icinde olgunlaştırdığı gibi, toplumla birleştirip kaynaştırır ve insanlık seviyesinin birlikte yukselmesini temin eder.
Dunya sisteminde bugun ferdin “ne isterse yapabileceği” şeklinde onunu acan sistemlerle “devlet ve kamunun ihtiyaclarını her şeyin onunde ve ustunde goren” sistemler birbiriyle catışmaktadır.
Kimi, “ferdin” haz ve isteklerini putlaştırmış, gerektiğinde “hak-hukuk tanımadan” veya “kitabına uydurarak” başka insanları somurmesine izin vermiştir. Ferdin kendi kendini frenleyen vicdan, ahlÂk vb. sınırları yoksa insanların bir kısmı eline guc gectikce daha “acımasız” ve “guclu” olmuştur. Bugun kapitalizmin beşiği ve merkezi durumunda olan Amerika ’nın uyguladığı sistem, hem kendi icinde, hem de dunya capında insanlık adına buyuk bedeller odenmesine sebep olmuştur.
DEVLETİ PUTLAŞTIRAN ANLAYIŞ Devleti putlaştıran, toplumun menfaatini her turlu insanî hak ve hurriyetin ustunde goren komunizm anlayışı da insanlara mutluluk ve huzur verememiştir. Komunizm, insanların hayallerini, hayatlarını bitirmiş; onların farklarını ve gelişimlerini sıfırlamıştır. “Birileri” herkes adına sınırlar cizmiş, hayaller ve idealler kurmuş, bu olculere uymayan “aykırı” tipleri de demir yumruğu ile hizaya getirmiş ve yok etmiştir.
İslÂm; bu iki sistemin urettiği yanlış insan tipleriyle de mucadele eder. Ancak bugun insanlığı topyekûn kuşatmış ve tehdit eden bu iki sistemin gercek alternatifi olan İslÂm ’a soz hakkı verilmemekte, insanların, toplumların ona ulaşmasının, doğru bir şekilde oğrenip gerektiği gibi yaşamasının onu kesilmektedir. Zira İslÂm ’ın doğru anlaşılıp uygulanması, “insanın insana olan koleliği bitirecek” ve “herkesi sadece AllÂh ’a kul” hÂline getirecek yegÂne hurriyet modelidir.
Bugun Âhir zamanı yaşıyoruz. Dunyanın her tarafında insanlar hızla kendi ic dunyasına hapsoluyor; dostluklar, arkadaşlıklar, hatta akrabalıklar “sanal” bağlarla devam ediyor.
Bugun İslÂm adına yola cıkan kimi topluluklar, İslÂm ’ın kabul etmediği “hizmet modelleri” geliştirerek insanları topluyor, kullanıyor ve işi bitince, İslÂm ’ın adını da kirleterek onları cope atıyor.
Bugun fertler, Âileler ve hizmet kurumları; kuresel propagandaların, ahlÂkî yozlaşmanın, ekonomik cekişmelerin, siyasî-askerî saldırıların ve en onemlisi art niyetli dînî akımların tesiri altında…
Cekirdek Âilemiz bile, birbirinden kopmuş, uzaklaşmış hÂlde… Herkesin elinde bir telefon, bir tablet ve bilgisayar; neredeyse aynı odada bulunanlar bile yuz yuze konuşmak yerine bunlar uzerinden guluyor, konuşuyor, kızıyor. Herkes elindeki imkÂnlarla “online” durumda… Kuresel aktorlerin servis ettiği her turlu muzik, dizi, film, kısa-uzun metrajlı uyarlamalar; hep bir “tık” otemizde…
GENCLERİMİZİ NASIL KORURUZ? Telefona bakmadığımız, bir saat bile gecmiyor. Her an birilerinin bize bir şeyler demesini, yaptığımız bir şeyi “beğenmesini”, varlığımızdan bir şekilde haberdar olmasını bekliyoruz.
“Hız ve haz cağı”nın ahtapot gibi bizi ve neslimizi sardığı bir zamanda, ehven-i şer ’e rÂzı olacak duruma geldik, maalesef… “Daha kotusunu” gorup “biraz kotuye” rÂzı olmak zorunda kaldık. O yuzden elimizde kalan birkac değerimizin de yok olup gitmesinden endişe ediyoruz. Âdeta bir uyuşturucu gibi hayatımızı işgal eden teknoloji bağımlılığı, belli sınırlar icinde kalmayıp butun hayatımızın alanlarını işgal altına almakta... Hep:
“-Cocuklarımızı, genclerimizi nasıl koruruz bu illetten?” derken bugun anne-babalar, yani yetişkinler olarak bizler de bu belÂnın muptelÂsı hÂline geldik.
Ne kadar acı değil mi? Onceleri bir insanın karşısında elimizde telefonla meşgul olmak “ayıp” sayılırken şimdi elinde telefonla başka dunyalarda dolaşarak muhatabımızı da “kulak ucuyla dinleme” zahmetinde (!) bulunuyoruz.
Eskiden herhangi bir toplu taşıma aracında yanımızda veya yakınımızda olan biri ile oyle ya da boyle bir diyalog kurmaya calışırken şimdi herkesin elinde telefon ve herkes, yanında “sosyal varlık” olarak insanlar varken “sosyal olma adına” uzaklardaki insanlarla irtibat kurma derdinde… Ne tuhaf değil mi?
Ve yine cok yakın bir zamanda yolda, arabada ya da yurunen herhangi bir yerde neler var, neler yok farkında olurken şimdi elimizde telefon, kulaklarımızda kulaklık, yaşadığı semtin adını, mahallenin veya sokağın adını bilemeyen insanlara donuştuk. Ne garip değil mi?
Bu, tıp dilinde bir “bağımlılık”tır. Ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Bu bağımlılığın belli dereceleri ve tedavi usulleri de vardır. Ancak once kendimizin bu hastalığa dûcar olduğunun “farkında” olması ve olup biteni “kabul etmesi” gerekir.
Belirtileri neler mi bu hastalığın? Dikkat dağınıklığı, ferdiyetciliği tercih etmek, herhangi bir şeye odaklanamama, cabuk sıkılma, tatminsizlik, kanaatsizlik, sinirlilik hÂli, tahammulsuzluk, goz goze gelmekten sakınma veya korkma gibi rahatsızlıklar, bunlardan sadece bazılarıdır.
İnsanı Âdeta kor bir kuyuya atar gibi caresiz bırakan gunumuz hayat anlayışı, Âfetlerinden Âzami derecede korunması gereken bir hayat hÂlini aldı. Zannediyorum ki “inziv” hayatının yaşanması ve hatt gerekli olduğu bir Âhir zaman icindeyiz. Kendimizi, neslimizi, aklımızı, canımızı ve malımızı korumak icin az, ama bizi istikamete goturecek dostlar edinerek, insÂnî ilişkilerimizi İslÂmî olculere gore belirleyip hayattan ve insanlardan yuksek beklenti icinde olmadan, ancak AllÂh ’a guvenerek ve O ’ndan isteyerek bu mÂnÂda mustağnî bir hayat yaşamak herhalde isabetli bir tercih olacaktır.
İhlÂsın bozulması, tuzun kokması gibi bir şeydir. Gosteriş hastalığının yaygınlaşması, riyÂnın, tecessusun alıp yurumesi, mÂnevî hastalıklar olarak bir toplumun ve onun fertlerinin curumesi icin yeter sebeplerdir.
MANEVİ CURUMEYİ HIZLANDIRAN ORTAMLAR Ozellikle her turlu olumsuz dış faktorlere acık sosyal ortamlar, insanın fıtratına aykırı dunyevî kaygı taşıyan insanî ilişkiler mÂnevî curumeyi hızlandıran ortamlardır. Bu zamanda bir muslumanın basit, ama kolay hedefler belirleyip az ve oz bir şekilde ona devam etmesi en doğru ve guzel olan bir davranıştır. Başta mu ’minin haddini bilmesi, nefis muhasebesini yapabilecek bir kıvama gelebilmesi, ozellikle dunyalık hırslardan kendini koruyabilmesi başlıca gayelerinden olmalıdır.
Başkalarının hÂlini kendimize gundem etmeden, once kendi hÂlimize ağlamayı bilmemiz lÂzım. Başkalarını kurtarma derdinden once, “kendimizi kurtaracak” sÂlih ameller icinde olmamız gerekir.
Bunları yapabilmek icin de ozellikle bugun icinde yaşadığımız topluma karşı ozel bir teyakkuz hÂlinde bulunmamız gerekmektedir. Bu, toplumdan kopuk bir vaziyette yaşama şeklinde değil, toplumun olumsuz yanlarına karşı kendimizi koruma uyanıklığı ile olmalıdır.
Burada Peygamber Efendimiz ’in ifade buyurduğu şu hayatî olcuyu hatırlayalım: “Hepiniz cobansınız ve elinizin altındakilerden sorumlusunuz.” (Buharî, AhkÂm, 1; Muslim, İmÂret, 20) veya Rabbimizin “…Nefsinizi ve ehlinizi Cehennem ateşinden koruyun!” (et-Tahrîm, 6) ilÂhî fermanını unutmamamız lazım. Olcu bu... Kur ’Ân ve Sunnet olcusu…
O zaman bu prensibe duyarlı kalabilmek icin daha derinlemesine bir îman faaliyeti icinde olmamız gerekmektedir. Yuksek ideallerin altını dolduracak basit, ama yapılabilir amellerden başlamak sûretiyle kendimizi îmar edip neslimizi koruma hassasiyetiyle “dînî, kulturel ve ahlÂkî bir inziv hayatı” icinde olmamız gerekmektedir. Elimizde Kur ’Ân ve Sunnet gibi bir suzgec varken, her şeyi dağarcığımıza, hayatımıza ve Âilemize boca etmek bize yakışmaz.
Kaynak: Şefika Meric, Şebnem Dergisi, Sayı: 163
İslam ve İhsan
GUNUMUZDE ORTAYA CIKAN AHİR ZAMAN FİTNELERİ