
Kişilik terbiyemiz adına hedef ve faaliyet haline getirebileceğimiz bazı hususlar...Nefs, insan hakikatinin adıdır. Yani kişiliğimizdir. Nefs terbiyesi de, kişiliğin insaniyet kalitesiyle bağdaşmayan tortulardan arındırılması, ona mukerremiyet ve şeref katacak guzelliklerle donatılmasıdır. Diğer bir ifadeyle ham insanın, insan-ı kÂmil kıvamına eriştirilme surecidir. Bu surec, Hazret-i Âdem -aleyhisselam- ’dan gunumuze kadar tum inananların bir şekilde gundeminde olmuş ve kıyamete kadar da olmaya devam edecektir.
Her din ve kultur, kendi insanını inşa etme uğruna bir terbiye sistemi oluşturmaya calışmıştır. İslÂm medeniyeti de tarih boyunca bu uğurda nice muesseseler kurmuş ve bu yolda ciddi bir tecrube birikimene sahip olmuştur. Mektep, medrese, tekke ve benzeri muesseselerin var oluş hikmeti, oncelikle benimsediği değerler cercevesinde, arzulanan insan kalitesini ortaya cıkarabilmektir.
İNSAN MUHİTİNİN COCUĞUDUR
Esasen kişilik terbiyesi, birbiriyle bir şekilde ilgili ya da ilgisiz gibi gorunen cok sayıda etkenlerin bileşiminden oluşan bir sonuctur. Terbiye, insanın anne karnında var oluşuyla başlar. Annenin yavrusunu sıhhatli bir şekilde besleyebilecek biyolojik yapısı, psikolojik yonelişi, zihniyeti, ilmî birikimi, inanc ve değer anlayışı, yavrunun inşasında onemlidir. Babanın rolu de asla goz ardı edilemeyecek boyuttadır. Cocuğun yaşadığı ev ortamı, mahallesi, okuduğu okul, hoca ve arkadaşları son derece etkilidir. Yine aynı şekilde işi, eşi ve sosyal cevresi de şahsiyetinin şekillenmesinde gormezden gelinemez.
İcinde yaşanılan coğrafi mekÂnların, maddi-manevi imkÂnların, cemaatlerin, millet ve devletlerin tesirini de buna ilave etmek gerekir. Butun bu sayılanların oranları farklı olsa da şahsiyetin şekillenmesinde şoyle ya da boyle bir rolu mutlaka vardır. Bunun icin “insan muhitinin cocuğudur” denilmiştir. Butun bunların oncesinde, surecinde ve nihayetinde, sırrını beşer planında tam anlamıyla cozemediğimiz yuce bir irade daha vardır ki o da Hakk ’ın muradıdır. Bizim icin “gayb” (idrak otesi) olan bu sahaya dair imanımızın otesinde soyleyecek cok fazla bir bilgimiz soz konusu değildir. Bu gerceklerin farkında olarak, kişilik terbiyesinin sonucunu şu ya da bu kişi veya muesseseye bağlayıvermek kolaycılıktır ve meseleye kuşatıcı bir bakış acısıyla yaklaşamamaktır.
KİŞİLİK TERBİYESİNDE İRADE VE SECİMLER SON DERECE ONEMLİ
Kişilik terbiyesinde irade ve secimlerimiz son derece onemlidir. Hatta bu manada “insan secimlerinin hulasasıdır” bile denilmiştir. Evet, her şey bizim secimlerimizden ibaret olmasa da kendimiz icin secebildiğimiz hususların şahsiyetimize tesiri, hicbir zaman kucuk gorulemeyecek kadar buyuktur. Anne ve babamızı secemesek de, mahallemizi, okulumuzu, hocamızı, murşidimizi, arkadaşımızı, eşimizi, işimizi, sosyal cevremizi, sevdiklerimizi, okuduğumuz kitabı, seyrettiğimiz programı, gittiğimiz yolu, inanc ve amellerimizi ve buna benzer daha nice hususları –biiznillah- secebiliriz. Zaten bizden istenen ve beklenen, irademize bırakılan alanlarda doğruyu, guzeli ve iyiyi secmektir. Boyle bir yoneliş, ilÂhî rahmeti de bize refik (arkadaş) edecek ve inşallah felaha, kurtuluşa erişilmiş olacaktır.
Kişilik terbiyesinin bu cok boyutluluğu karşısında, kendimizi ve neslimizi selin akışına bırakıvermek, daha baştan kaybetmektir. Yapılması gereken, bizi kuşatan mahallî ve kuresel şartların icerisinde rotayı kaybetmeden, buyuk bir dirayet, basiret ve ustalıkla ilÂhî rahmete nail olmak ve sahil-i selÂmete erişebilmektir. Boyle bir gayrete soyunanlara ilÂhî yardım erişecek ve yollar acılacaktır. Rabbimiz bu mujdeyi şoyle duyurur:
“Bizim uğrumuzda var gucuyle gayret gosterenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. Şuphesiz Allah, mutlaka yaptığını en guzel yapanlarla (Muhsinlerle) beraberdir.” (Ankebût Sûresi, 69)Kişilik terbiyesi adına her insanın yaşadığı mekÂn, zaman ve imkÂn icerisinde en guzeli arama mesuliyeti vardır. Terbiye surecimizde buluğ ve ruşd cağına kadar (12-17 yaş) sorumluluk daha cok aile, cevre ve devlete ise de daha sonraki donemlerde daha cok kişinin kendisinedir. Terbiye ve tezkiye adına etkisi olan her bir halkanın iyileştirilmesi, İslamlaştırılması ve en guzel kıvama (ihsan kıvamına) eriştirilmesi, fertten topluma butun Muslumanlar uzerine kendi iktidarları nispetinde bir sorumluluktur.
Eğitim adına hicbir adım kucuk gorulemez. Zira bir zincirin sağlamlık derecesi, en zayıf halkası kadardır. Mademki eğitim bir surectir, oyleyse bu surecin her bir kademesi sıhhatli olmak durumundadır. Tarih şunu gostermiştir ki, bu surecin herhangi bir safhasında ayakların kayıp duşme ihtimali daima vardır. İş ciddidir ve kendi haline rastgele bırakılamayacak kadar da muhimdir. Hakk ’ın koyduğu sebeplere/kanunlara tevessul edilmeden tevekkul davasında bulunmak da doğru bir yol değildir. Bu cercevede dunyanın kucuk bir koy gibi birbirinden haberdar olduğu ve etkileşim icinde bulunduğu şu cağımızda, kendimiz ve neslimiz adına nasıl bir yol izlenmelidir? Bu sorunun cevabını elbette herkes kendi şartlarına gore cevaplamak durumundadır. Ancak yine de butun zaman ve mekÂnlarda dikkat edilecek temel esaslar vardır. Bunlara cağımızın gereklerini de elbette ilave etmek gerekecektir.
KENDİNİ TERBİYE ETMEN İCİN 11 HEDEF
Bu zamanda kişilik terbiyemiz adına hedef ve faaliyet haline getirebileceğimiz bazı hususları şoyle sıralayabiliriz:
1) Oncelikle helal lokma onemsenmelidir.Zira butun murebbi ve murşidlerin ortak kanaati şudur ki, lokma zahiren bedeni beslese de kişiliğin oluşmasında bir maya gorevi gormektedir. Onun urettiği enerjinin muspet enerji olması, helÂliyetine ve uyanık bir gonulle (Allah ’ı unutmadan) alınmasına bağlıdır.
2) Anne-baba olarak orneklik, kişilik terbiyesinin temellerini oluşturmaktadır.Cocuğumuz Allah emanetidir. Onu, Hakk ’ın olculeri icerisinde yetiştirmekten sorumluyuz. İnanc, ibadet, davranış ve ahlÂk oluşumunda aile ocağı, terbiyenin omurgasını oluşturur. Bu itibarla aile yuvası, daha kuruluşunda, zevk ve menfaat merkezli değil, değer merkezli kurulabilmelidir. Kurulduktan sonra da orayı ilim, irfan, edep ve hizmet bereketiyle bir terbiye ocağı haline getirebilmelidir.
3) Oturduğumuz muhiti, apartmanı secmek durumundayız.İnsan, unsiyet ve ulfet eden bir varlıktır. Cevreye karşı direnc geliştirmek kolay değildir. Oyleyse pehlivanlık gosterisinden ziyade, akıllı ve basiretli hareket etmeli ve doğru bir yer tercih edebilmelidir.
4) Okul ve hoca seciminde titizlik gosterilmelidir.Zira okul/medrese, gunumuz şartlarında insan omrunun neredeyse ucte birini icine alacak kadar bir zaman dilimine tekabul etmektedir. Kişiliğin oluşmasında ve yonlendirilmesinde cağımızın insan donuşturme ve yetiştirme mekanizmaları bu eğitim yuvalarıdır. Bu cercevede Muslumanlar kendi eğitim değerleri cercevesinde bir okullaşmayı ve eğitimi ciddiye almak durumundadırlar. Aksi halde Allah ’ın razı olacağı bir kişiliği inşa sureci istenilen seviyede gercekleşemeyecektir.
5) Kur ’Ân-ı Kerim kulturu, Allah Resulu -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizin hayatı ve ornek ahlÂkı, tarih ve medeniyet şuuru başta olmak uzere, ciddi bir bilgi altyapısı sağlanabilmelidir.Boyle bir bilgilenme olmadan, bugunku kureselleşen dunyada Muslumanca duşunen ve yaşayan insan tipini yetiştirebilmeniz ve koruyabilmeniz imkÂnsız gibidir. Zira yabancı cerayanlara karşı korunabilmek icin sağlam bir altyapıya ihtiyac zarûrîdir.
6) İş ve eş seciminde İslÂmî değerlerin belirleyici olması son derece muhimdir.Zira bu iki konuda yanlış tercihler, insanın savrulmasında ve yoldan cıkmasında son derece etkilidir. Bu konuda herkes etrafında sayısız ornek muşahede edebilir.
7) İletişim araclarının ve medyanın hayatın her alanını kuşattığı gunumuzde, insan ne kadar donanımlı olsa da tek başına istikametini koruması zordur.İnsan yalnızlaşmıştır. Yalnızlık ise zaafiyettir. Bu itibarla sıhhatli bir topluluğun, salih ve sÂdıklardan oluşan bir grubun icinde olmak bir zaruret halini almıştır. “İyilik ve takv uzere yardımlaşın” emr-i ilÂhîsi, iyi ve muttaki olmanın ve kalmanın da yolunun ancak boyle bir yardımlaşma olduğunu gostermektedir.
8) Cağımız, nefislerin firavunlaştığı, onderleştiği, hÂkimiyet kurduğu bir cağa evrilmiştir. “Ben Nesli” teşvik edilmekte ve insan egosu şişirilmektedir.Boyle bir durumda var gucuyle kotuluğu emreden “Nefs-i emmÂre”nin liderliğinde, insan kıymetleri elbette esfel-i safiline doğru akıp gidecektir. Bu alcalışı durdurmak ve “ahsen-i takvim” kıvamına yonlendirmek icin medeniyetimizin irfan mekteplerini yeniden canlandırmak gerekecektir.
9) RabbÂnî Âlimleri, murşid-i kÂmilleri ve Ârifleri olmayan topluluklar, zamanla mÂnÂdan ve değerlerinden kopacak, maddîleşecek, dunyevileşecek ve nihayet insaniyetlerini kaybedeceklerdir.Evet, dun murşid-i kÂmillere ve RabbÂnî Âlimlere ihtiyac vardı. Bugun ise bu ihtiyac cok daha fazladır. İradeler cozulmuştur. Yaşayan kultur ve alışkanlıklar, istikrarsız ve gunubirlik yaşayan bir nesil ortaya cıkarmıştır. Kendi kendine ayakta kalabilen guclu iradeye sahip, sabır ve sebat ehli iyice azalmıştır. İşte bu donemde tasavvufun disiplinine son derece ihtiyac vardır.
Yol gosterici kÂmil murşidlerin kılavuzluğu bir zaruret halini almıştır. Zira gercek Âlimlerimizin sayıca yeterli olduğunu soylemek de zordur. Amelsiz ve hÂlsiz bilim adamlığı bir meslek olarak benimsenir olmuştur. Uzulerek ifade edelim ki sıhhatli bir tasavvufî tekÂmul surecini surdurebilecek ocaklar da gun gectikce azalmakta ve sonmektedir. Gunumuz itibariyle seyr u suluk ocakları, yeterli sayıda yetişkinden ve yetiştiriciden mahrum olduğu icin, Âdeta acık oğretim fakultesi usulu bir eğitim yapmak durumunda kalmaktadırlar ki bu durum, İslam ummeti adına tedbir alınması gereken onemli bir alandır. Cunku eğitim, kısa surede alınan ve bitirilen bir surec değildir. Surekli olmalıdır. Bu organizasyonu en iyi gercekleştiren ocaklar, sıhhatli irfan ocaklarıdır. EvrÂd u ezkÂrıyla, sohbet ve hizmetleriyle bu muesseseler, tarih boyunca bu misyonu en guzel şekilde icra etmişlerdir. Bu ocakların daha da tekÂmul ettirilmesi, gunumuz insanının terbiye ve tezkiyesi adına en oncelikli meselelerden biri olmalıdır.
10) Gunumuz insanının eğitimi icin onu uzun sureli kapalı havzalarda tutma imkÂnı kalmamıştır. Onu hayatın icinde eğitebilmenin yolları aranmalıdır.Bunun icin de ciddi irade eğitimlerine ihtiyac vardır. İletişim araclarından da sıhhatli bir şekilde yeterince istifade edebilmenin yol ve yontemleri araştırılmalı ve geliştirilmelidir. Organize olabilme becerilerini geliştirebilmeli, her bir kişiye yaşına, seviyesine ve imkÂnına gore cevreler (network) kurabilmelidir.
11) Kişilik eğitimi sadece bilgilendirmeye indirgenmemelidir. Aktif olarak hizmetlerin icine katılmak, doğru ve nitelikli insanlarla birlikte hizmet ve projeler uretmek, yaparak ve gorerek tekÂmul etmek icin en verimli imkanlardır. Bu itibarla gonullu teşekkullerin hem sayıca artması, hem de keyfiyet yonuyle tekÂmul etmesi daima gundemde tutulmalıdır.
Hulasa gunumuzde nefs tezkiyesi (kişilik terbiyesi), cok daha zor ve girift hale gelmiştir. Ancak RahmÂn ve Rahim olan MevlÂmızın her doneme ait rahmeti yeter derecededir. Acizlik Muslumana yakışmaz. Her zorun icinde bir yol bulunabileceği gerceği asla unutulmamalı ve beklemeden yola cıkılmalıdır.
Kaynak: Dr. Adem Ergul, Altınoluk Dergisi, Sayı: 364
İslam ve İhsan