
Musluman, rûhunu inkişÃ‚f ettirerek butun mahlûkÂta huzur tevzî eden, dunyanın her yerindeki din kardeşlerini kendisine zimmetli bilen, gonul insanıdır.
Yeryuzunde zulme, cilelere, aclık ve yokluğa mÂruz kalan milyonlarca din kardeşimizin bulunduğu şu gunlerde, İslÂm kardeşliği imtihanından yuz akıyla cıkabilmek icin, imkÂnlarımızın ulaşabildiği her yerdeki kardeşlerimize şefkat ve merhametle yardım elimizi uzatmak mecbûriyetindeyiz.
NEBÎ VE ŞEHÎDLERİN İMRENECEĞİ İNSANLAR
İslÂm kardeşliği, AllÂh ’ın mu ’minler arasına koyduğu oyle ulvî bir hukuktur ki, lÂyıkıyla riÂyet edildiğinde, ecri muhteşemdir. Fertlerin ve toplumun huzur, surur ve saÂdet kaynağıdır. Yine İslÂm kardeşliği; butun mu ’minleri gonlun muhabbet iklîmine alabilmek, samimî ve candan bir dost olabilmek, kardeşinin sevinciyle sevinip derdiyle dertlenmek, zor zamanında tesellî kaynağı olup gerektiğinde nefsinden fedÂkÂrlıkta bulunabilmektir.
Nitekim Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem- şoyle buyurmuştur:
“AllÂh ’ın kullarından birtakım insanlar vardır ki, nebî değildirler, şehîd de değildirler, fakat kıyÂmet gununde Allah katındaki makamlarından dolayı onlara nebîler ve şehîdler imrenerek bakacaklardır.”
AshÂb-ı kirÂm:
“Bunlar kimlerdir ve ne gibi hayırlı ameller yapmışlardır? Bize bildir de, biz de onlara sevgi ve yakınlık gosterelim y RasûlallÂh!” dediler.
Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem-:
“Bunlar oyle bir kavimdir ki, aralarında ne akrabÂlık ne de ticÂret ve iş munÂsebeti olmaksızın, sırf Allah rızÂsı icin birbirlerini severler. VallÂhi yuzleri bir nûrdur ve kendileri de nûrdan birer minber uzerindedirler. İnsanlar (kıyÂmet gunu) korktukları zaman bunlar korkmazlar, insanlar mahzûn oldukları zaman bunlar huzunlenmezler.” buyurdu ve peşinden şu Âyeti okudu:
“Bilesiniz ki, AllÂh ’ın dostlarına korku yoktur; onlar uzulmeyecekler de. Onlar ki AllÂh ’a îmÂn etmişlerdir ve hep takv ile (kalben CenÂb-ı Hakk ’a olan yakınlıkları sÂyesinde) korunur dururlar. Onlara dunya hayÂtında da, Âhiret hayÂtında da mujdeler vardır. AllÂh ’ın sozlerinde değişiklik yoktur. İşte bu, en buyuk kurtuluştur.” (Yûnus, 62-64) (Ebû DÂvud, Buyû, 76/3527; HÂkim, IV, 170)
Yine Efendimiz -sallÂllahu aleyhi ve sellem- bir din kardeşini Allah icin sevmenin, AllÂh ’ın muhabbetine vesîle olduğunu şoyle ifÂde buyurmuştur:
“Bir kimse, başka bir koydeki (din) kardeşini ziyÂret etmek icin yola cıktı. Allah TeÂlÂ, adamı gozetlemek (ve sınamak) icin onun yolu uzerinde (insan sûretinde) bir melek vazîfelendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek:
«Nereye gidiyorsun?» dedi.
O zÂt:
«Şu koyde bir din kardeşim var, onu gormeye gidiyorum.» cevÂbını verdi.
Melek tekrar sordu:
«O kardeşinden elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?»
Adam:
«Hayır, ben onu sırf Allah rızÂsı icin severim, onun icin ziyÂretine gidiyorum.» dedi.
Bunun uzerine melek:
«Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni oyle seviyor. Ben, bu mujdeyi vermek icin Allah TeÂl ’nın gonderdiği elciyim.» dedi.” (Muslim, Birr, 38; Ahmed, II, 292)
KARDEŞLİĞİN GÂYESİ ALLAH'A YAKIN OLMAKTIR
Diğer bir hadîs-i şerîfte de:
“Yedi sınıf insan vardır ki Allah TeÂlÂ, onları hicbir golgenin bulunmadığı bir gunde, kendi (Arş ’ının) golgesinde golgelendirir... (Bu sınıflardan biri de) birbirlerini Allah icin seven, bir araya gelişleri ve ayrılışları bu muhabbetle gercekleşen iki kişidir...” buyrulur. (BuhÂrî, EzÂn, 36)
Boyle kÂmil mu ’minlerin din kardeşlerine duydukları muhabbetin temel gÂyesi, AllÂh ’ın rızÂsına erebilmektir. Din kardeşinin duÂsından istifÂde etmek, onunla ulfet ve unsiyet kurmaktaki tek niyet, AllÂh ’a yakın bir kul olabilmektir.
Nitekim tasavvufta “yol kardeşliği” demek olan “ihvanlık” da; AllÂh ’a giden yolda yardımlaşmayı, dînî ve mÂnevî meselelerde birbirini desteklemeyi, kardeşinin eksikliğini telÂfî etmeyi ve onun dert ortağı olmayı ifÂde eder ki bu, İslÂm kardeşliğinin cok ince ve derin bir hassÂsiyetle yaşanmasıdır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan