
Bir Mus­lu­man, pey­gam­ber­lerin fe­t­net (kal­be bağ­lı akıl, fi­r­set ve ba­sî­ret) sı­fa­tın­dan his­se alıp, akıl nî­me­ti­ni en ve­rim­li bir şe­kil­de kul­lan­ma­lı­dır. Ki­me, ne­yi, ne za­man, ne­re­de ve na­sıl soy­le­ye­ce­ği­ni ve ne şe­kil­de dav­ra­na­ca­ğı­nı bil­me­li­dir.MuhÂtabının durumunu, onun soylemesine luzum kalmadan anlayabilmek, mu ’minin sanatıdır.
Âyet-i kerîmede buyrulur:
“(Yapacağınız hayırlar,) kendilerini Allah yoluna adamış, bu sebeple yeryuzunde kazanc icin dolaşamayan fakirler icin olsun. Bilmeyen kimseler, iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları sîmÂlarından tanırsın. Cunku onlar yuzsuzluk ederek istemezler. Yaptığınız her hayrı muhakkak Allah bilir.” (el-Bakara, 273)
İSLAM HAKKINDA BİLGİ VERİRKEN TAKİP ETTİĞİ İNCE USLUP
C­fer-i Tay­yÂr -radıyallÂhu anh- ’ın, Ha­be­ş NecÂşîsi Ashama ’ya İslÂm hakkında bilgi verirken tÂkip ettiği ince us­lûp, bir muslumanın fi­r­se­ti­ni gos­ter­me­si bakımından pek ib­ret­li­dir:
Hristiyan olan Ne­c­şî, C­fer-i Tay­yÂr -radıyallÂhu anh- ’ın Kur ’Ân-ı Ke­rîm ’den bir­kac Âyet oku­ma­sı­nı ta­lep et­ti­ğin­de o, ilk baş­ta in­kÂr­cı­la­ra mey­dan oku­yan Âyetleri de­ğil, icin­de Haz­ret-i Îs ve an­ne­sin­den ov­guy­le bah­se­di­len Mer­yem Sû­re­si ’ni oku­du. Hazret-i CÂfer ’in tilÂvet ettiği Âyet-i celîleleri huşû icinde dinleyen NecÂşî, yaşlı gozlerle:
“–Şuphesiz şu dinlediklerimle Îs ’nın getirdiği, aynı nûr kaynağından fışkırıyor!” diyerek gerceği anladı ve bir muddet sonra da İslÂm ile şereflendi. (İbn-i HişÃ‚m, I, 358-360)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hizmet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan