İnsan onuruna gercek saygının insanoğlunun Allah ’a kulluk gorevini yerine getirebilmesine imkÂn vermek ve ona bu konuda asla herhangi bir şekilde engel olmamakla ispat edilebileceğine dikkat cekmiştik. Bu yazımızda ise, herhangi bir yolla insan onuruna mudahale etmenin onu “Allah yolundan alıkoymak” demek olduğunu ve bunun ne denli buyuk bir cinayet anlamına geldiğini bilmeliyiz...Yuce Rabbimizin “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım”(2) ayet-i kerimesinden hareketle insanlık onurunun, insanın Allah ’a kul olma konumundan kaynaklandığını vurgulamış, esasen insanlık onurunun kulluk onuru anlamına geldiğini anlatmaya calışmıştık. Dolayısıyla da insan onuruna gercek saygının insanoğlunun Allah ’a kulluk gorevini yerine getirebilmesine imkÂn vermek ve ona bu konuda asla herhangi bir şekilde engel olmamakla ispat edilebileceğine dikkat cekmiştik. Bu yazımızda ise, herhangi bir yolla insan onuruna mudahale etmenin onu “Allah yolundan alıkoymak” demek olduğunu ve bunun ne denli buyuk bir cinayet anlamına geldiğini -konuyla ilgili Âyet-i kerimeleri belli başlıklar altında dikkatlere sunmak suretiyle- gostermeye calışacağız. Ancak yazı hacmini dikkate alarak konuyu “Saddun an Sebilillah”ın Mahiyeti ve Allah Yolundan Alıkoyanlar diye iki ayrı yazı halinde işlemeye gayret edeceğiz.

“SADDUN AN SEBÎLİLLAH”IN MÂHİYETİ

Her şeyden once cağlar boyu suregelen صَدٌّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ “Allah Yolundan Alıkoymak” sucunun ana vasfını/temel niteliğini ortaya koymak faydalı olacaktır. Konuya ilişkin Âyet-i kerîmeyi, İslÂm oncesi CÂhiliye toplumunda da gecerli olan “haram aylar” uygulaması hakkında Hz. Peygamber ’e yoneltilen bir soruya verilmesi emredilen cevaplar arasında bulmaktayız.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Medine doneminin ilk yılında Hz. Abdullah b. Cahş komutasında bir askeri birlik (seriyye) gorevlendirip Mekke taraflarına gondermişti. Bu birlik, Mekkelilere ait uc kişilik kucuk bir ticaret kervanıyla karşılaştı. Haram aylardan olan Recep ayının ilk gununde VÂkıd b. Abdullah et-Teymi, kervan sorumlusu Kureyş Kabilesinden Amr b. el-Hadramî ’yi bir ok atarak oldurdu. Kervandaki diğer iki kişi ve kervana el koyup Medine ’ye donduler. Aslında bu seriyye ’nin gorevi Mekkelileri gozetleyip Medine ’ye haber vermek, istihbÂrÂt sağlamaktı. Ama boyle de bir olay gercekleşmiş oldu.

Bunun uzerine Mekkeli muşrikler “Muslu­man­lar haram ayında adam oldurduler” diye propaganda yapmaya başladılar. Muslumanlardan kimileri de Hz. Peygamber ’in elde edilen ganimetten bir şey almadığını gorunce, seriyyede gorevli Muslumanlara ”size emredilmemiş bir iş yaptınız, haram ayında insan oldurdunuz” diye serzenişte bulundular. İşte bu olanlar uzerine şu Âyet-i kerime nÂzil oldu:

يَسْاَلُونَكَ عَنِ الشَّهْرِ الْحَرَامِ قِتَالٍ فِيهِ قُلْ قِتَالٌ فِيهِ كَبِيرٌ وَصَدٌّ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَكُفْرٌ بِهِ وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَاِخْرَاجُ اَهْلِهِ مِنْهُ اَكْبَرُ عِنْدَ اللَّهِ وَالْفِتْنَةُ اَكْبَرُ مِنَ الْقَتْلِ وَلاَ يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَنْ دِينِكُمْ اِنِ اسْتَطَاعُوا“Sana, savaşın yasak edildiği ayda savaşmanın hukmunu soruyorlar. Onlara o ayda savaşmanın buyuk gunah olduğunu soyle! Ama insanları Allah yolundan alıkoymak, O ’nu inkar etmek, mescid-i haramı ziyaret etmeyi engellemek ve orada oturanları yerlerinden, yurtlarından etmek ise Allah katında daha buyuk gunahtır. Cunku fitne, adam oldurmekten de korkunctur. Gucleri yetse, dininizden dondurunceye kadar sizinle savaşırlar…”(3)

Bu Âyet-i kerime ’de genelde insanları, ozelde inananları Allah yolundan alıkoymanın, haram ayda adam oldurmekten - Allah ’ı inkar etmek, mescid-i haramı ziyareti engellemek ve orada oturanları yerlerinden, yurtlarından etmek gibi- daha buyuk bir gunah/zulum olduğu duyurulmaktadır. Temel gercek ise, “Cunku fitne, (zulum, kargaşa, bozgunculuk, baskı ve işkence) adam oldurmekten daha beterdir”(4) diye belirlenmiş bulunmaktadır.

Ayrıca Âyet-i kerimede yer alan fitne adam oldurmekten de korkunc/buyuk bir gunahtır ifadesi, detayı verdikten sonra ozet vurgu/ tafsilden sonra icmÂl turunden bir tespit olarak, Âyet-i kerimede sayılan olumsuz fiillerin her birinin toplumda adam oldurmekten daha beter birer fitne sebebi olduğunu ortaya koymaktadır.

Ote yandan bu ağır zulmun/fitnenin ortadan kaldırılması ayrıca emredilmiş bulunmaktadır: “Zulum ve baskı (fitne) tamamen ortadan kalkıncaya ve hÂkimiyet Allah ’ın oluncaya kadar onlarla savaşın..”(5)

O halde genelde insanları, ozelde inananları Allah yolundan alıkoymak fitnenin bir turu olarak adam oldurmekten cok daha buyuk, ağır bir vebal ve gunahtır. Allah yolundan alıkoymanın temel niteliği/mÂhiyeti işte budur.

Yuce Rabbimizin bu Âyet-i kerimede, Peygamber Efendimizin soz konusu propagandaya vermesi gereken cevabı belirlerken, Muslumanlar aleyhinde “haram ayda adam oldurduler” yaygarası koparan muşriklere, kendilerinin işlediği “daha buyuk” ve birden fazla cinayeti hatırlatması, aynı zamanda bize bir tartışma usulunu de oğretmiş olmaktadır: Kendi yapıp ettiklerini gormezden gelip herhangi bir Muslumanın bir hatasını, yazılı-sozlu ve goruntulu olarak ortaya dokup aleyhte propaganda yapanlara karşı, onların hatalarını aynı şekil ve vasıtalarla hatırlatıp onlerine koymak.

Gunumuzun kulturel kavga ortamında gerek ic gerekse dış odaklara karşı, bu odakların karşısına kendi yapıp ettiklerini koymak suretiyle hem tebliğ hem de savunma yapmak usulu tercih edilmelidir. Bunun icin de pek tabii, aynı kitle iletişim ve haberleşme araclarına sahip olmak gerekmektedir.

“SADDUN AN SEBİLİLLAH”IN MADDİ VE MANEVİ BOYUTU

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ فَسَيُنفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَى جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ“Kafirler, insanları Allah yolundan alıkoymak icin mallarını harcarlar. Daha sonra da harcayacaklar. Ama bu harcanan mal onlara bir pişmanlık sebebi olacak. Cunku hedeflerine varamadan mağlup olacaklar ve kÂfirler toplanıp cehenneme suruklenecekler.”(6)

Bu Âyet-i kerimede “Allah yolundan alıkoymak” eyleminin, KÂfirler icin “yatırım” yapacakları bir alan olduğuna ayrıca dikkat cekilmektedir. Mallarını bu uğurda “daha sonra da harcayacaklar” ifadesiyle, netice alamayacak olmalarına rağmen yine de bu alana her devir ve donemde yatırım yapacak inancsızların bulunacağına işaret buyurulmaktadır. Dunun gercekleriyle gunun gercekleri -isim ve şekil değiştirmiş olsa da- işte tam da bu noktada kesişmektedir. Dunku Mekkeli muşriklerden ileri gelenlerin Bedir, Uhud ve Hendek harbinde muşrik ordusunun iÂşe ve ibÂtesi, donanımı icin harcadıkları paralar ve yaptıkları finansorluk nasıl onlar icin yurek acısı ve pişmanlıkla sonuclanmışsa, bugunkulerin ve yarın aynı yolu takip edecek kimselerin de pişmanlıktan ve başarısızlıktan başka bir şey elde edemeyecekleri acıktır. O halde herkesin, kime ve neye destek cıktığına hangi alanlara yatırım yaptığına ve nelerin finansorluğunu ustlendiğine bir iyice dikkat etmesi, kÂfirlerin eylemini paylaşmamak acısından son derece onem arz etmektedir.

CAĞLAR USTU BİR CAĞRI

Medyen halkına peygamber olarak gonderilmiş bulunan Hz. Şuayb ’in milletine yaptığı uyarı cumleleri arasında yer alan aşağıdaki Âyet-i kerime insanları Allah yolundan alıkoymaya kalkışanlara yonelik cağlar ustu bir cağrı niteliğindedir. Kur ’an-ı Kerim ’de zikr edildiğine gore cağrı, İslÂm doneminde de aynen gecerlidir. Zira onceki ummetlerde gecerli olan kurallar, Allah ya da Resulu tarafından zikredilip onaylanınca bizim icin de aynen gecerlidir ( Şer ’u men kablena şer ’un lena iza kassahu ’llahu ve resûluh.”)

وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا“İman edenleri tehdit etmek, onları Allah ’ın yolundan alıkoymak ve doğru yolu eğri gostermek maksadıyla her yolun başını tutup (orada) oturmayın..”(7)

“Koşe başlarının tutulmaması” herhalde sadece maddi koşe başlarının değil, toplumu etkileme imkÂnı veren yetkisel ve yonetsel, maddî-mÂnevî koşe başlarının tutulmamasını da iceren bir cağrı olsa gerektir.(8)

“SADDUN AN SEBİLİLLAH”IN CEZA BOYUTU

İnsanları Allah Yolundan alıkoyma cinayetinin elbette bir cezası/karşılığı olacaktır. Metinlerini gelecek yazımızda vereceğimiz konuya ait Âyet-i kerimelerde dunyadaki cezalar, pişmanlık, hedeflerine varamamak, yaptıklarının boşa cıkarılmış olması, pek derin bir sapıklık icinde olmak/kalmak diye sıralanmıştır. Aşağıdaki iki Âyet-i kerimede de ozellikle Âhirete yonelik olarak “bağışlanmamak” ve “azab ustune azab” diye bildirilmektedir.

اِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ثُمَّ مَاتُوا وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ“İnkar edenleri, halkı Allah yolundan alıkoyanları ve sonra da kÂfir olarak olenleri Allah asla bağışlamayacaktır.”(9)

الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ زِدْنَاهُمْ عَذَابًا فَوْقَ العَذَابِ بِمَا كَانُوا يُفْسِدُونَ“İnkÂrlarında ısrar edip insanları Allah ’ın yolundan alıkoyanlara, fitne- fesat cıkarmaları yuzunden azap ustune azap edeceğiz.”(10)

Takdir edilmiş olan bu cezalar, herhangi bir yolla insanları Allah yolundan alıkoyma girişiminde bulunacak kimse ve grupların ne buyuk zulum/haksızlık icinde olduklarını gostermektedir.

O halde ozelde inananları genelde insanları Allah yolundan alıkoyma girişimlerinde bulunanlar, kendilerini bekleyen sadece dunyevi değil, uhrevi akıbeti de dikkate alıp yapıp ettiklerini yeniden gozden gecirip bu eylemlerinden vaz gecmelidirler. Aksi halde son pişmanlığın fayda vermeyeceği kesindir.

Dipnotlar: 1) Altınoluk Dergisi, Nisan 2013, sy. 326, s. 10-13. 2) Ez-ZÂriyÂt 51), 56. 3) el-Bakara (2), 217. 4) Ayrıca bk. El-Bakara (2), 191. 5) El-Bakara(2), 193. 6) el-Enfal (8), 36. 7) el-A ’raf (7), 86. 8) el-Enfal (8), 47. 9) Muhammed (47), 34. 10) En-Nahl (16), 88

Kaynak: Prof. Dr. İsmail Lutfi Cakan, 2014 - Mart, Sayı: 337, Sayfa: 016, Altınoluk Dergisi

HAKKA GİDEN YOLA NASIL ULAŞILIR?

ALLAH TEALA'YA ULAŞMANIN YOLLARI
İslam ve İhsan