
Allah ve Resûlu ’nun yolundan ayrılanlar, birtakım farklı ve aykırı yollar îcat edenler, bid ’ate, sapıklık ve yanlışlığa duşerler. Peygamberimiz, insanların tehlikelere karşı duyarsızlıklarını, bazı hakikatlerden habersiz oluşlarını, ihmalkÂrlık ve vurdumduymazlıklarını gorunce kızmış, ofkelenmiş ve onları ciddi bir bicimde uyarmıştır.CÂbir radıyallahu anh şoyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hutbe irad ettiği zaman gozleri kızarır, sesi yukselir, “Duşman sabah ve akşam uzerinize hucum edecek, kendinizi koruyunuz” diye ordusunu uyaran kumandan gibi ofkesi artar ve şehadet parmağı ile orta parmağını bir araya getirerek:
“Benimle kıyametin arası şu iki parmağın arası kadar yaklaştığı sırada ben peygamber olarak gonderildim” derdi. Sonra da sozlerine şoyle devam ederdi:
“Bundan sonra soyleyeceğim şudur ki: Sozun en hayırlısı Allah ’ın kitabıdır. Yolların en hayırlısı Muhammed sallallahu aleyhi ve sel-lem ’ in yoludur. İşlerin en kotusu, sonradan ortaya cıkarılmış olan bid ’atlardır. Her bid ’at dalÂlettir, sapıklıktır.” Sonra da şoyle buyurdu:
“Ben her mu ’mine kendi nefsinden daha ileriyim, daha ustunum. Bir kimse olurken mal bırakırsa o mal kendi yakınlarına aittir. Fakat borc veya yetimler bırakırsa, o borc bana aittir; yetimlere bakmak da benim gorevimdir.”
Muslim, Cum ’a 43. Ayrıca bk. İbni MÂce, Mukaddime 7
KOTULUKTEN SAKININ, YASAKLARDAN KACININ
Peygamber Efendimiz cok ceşitli vesilelerle ashÂba hitap eder, o andaki duruma, toplumun psikolojisine uygun konuşmalar yapardı. Arapcada “hutbe” denen, dilimizde de aynen kullanılan kelime, bizde olduğu gibi, sadece cuma gunu hatibin minberden yaptığı konuşma anlamına gelmez. Bir hatibin, topluluğa hitaben yaptığı her konuşma hutbe olarak isimlendirilir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ’ in konuşma yaparken gozlerinin kızarması, sesinin yukselmesi, kızması gibi burada anlatılan fizyolojik durumlar, butun konuşmalarında gorulmez. O, bir kotulukten sakındırdığı, bir yasaktan kacınılmasını istediği veya kotu bir sonuctan korkuttuğu zaman boyle bir gorunume sahip olurdu. Tehdit eden ve korkutan insanın tavrı elbette boyle olur. Bu şekilde hareket etmesi, şeriata muhalif bir hareketi yasaklamak icin de olabilir.
Peygamberimiz, insanların tehlikelere karşı duyarsızlıklarını, bazı hakikatlerden habersiz oluşlarını, ihmalkÂrlık ve vurdumduymazlıklarını gorunce kızmış, ofkelenmiş ve onları ciddi bir bicimde uyarmıştır. Bu uyarı, sadece sahÂbeye has değil, ummetin her ferdini ve her zamanı kapsayıcı niteliktedir. Ayrıca toplumu bilgilendirmekle, irşad ve îkaz goreviyle sorumlu kişiler, vÂizler ve hatibler icin de yol ve yon gosterici, ornek olucu ozellikler taşır.SONRADAN ORTAYA CIKAN SAPIKLIKLAR VE BİDATLER
Peygamber Efendimiz, Allah TeÂl ’nın insanlığa gonderdiği son elcidir. Kur ’Ân-ı Kerîm bunu acıkca beyan ettiği gibi, kendisi de sık sık hatırlatır. Kıyamete kadar başka bir din, başka bir peygamber, başka bir ilÂhî kitap gelmeyecektir. Dunyada yaşanan gecmiş zaman dilimine gore, kalan surenin cok kısa olduğuna, Resûlullah Efendimiz şehadet parmağıyla orta parmağını birbirine yaklaştırarak dikkat cekmiştir. Ancak bu geri kalan zaman suresinin ne kadar olduğu ve hangi tarihte sona ereceği konusunda kimseye bilgi verilmemiştir. Ayrıca bu ifadeyle Efendimiz, şehadet parmağıyla orta parmak arasında başka parmak olmadığı gibi, benimle kıyamet arasında da başka peygamber yoktur, demek istemiştir.
Burada Peygamberimiz once Allah ’ın kitabı Kur ’an ’a sonra da kendisinin sunnetine dikkatimizi cekmektedir. Dinin bu iki temeline işaret ettikten sonra, bunlara onem verilmemesi durumunda ortaya cıkacak iki olumsuz noktaya da işaret ederek bizi uyarmaktadır. Bunlar da, sonradan ortaya cıkarılan sapıklıklar ve bid ’atlardır.
DUNYA VE AHİRET İŞLERİNDE KUR'ÂN'A BAŞVURUN
Sozun en hayırlısının Kur ’an oluşu, birkac acıdan ele alınabilir. Kur ’an, fesÂhat ve belÂgatin butun inceliklerini kapsayıcı niteliği ile insanlığa en mukemmel hitaptır. Bu ilÂhî kitap, her hakikati, doğruyu ve yanlışı apacık ortaya koyar. “Sana bu kitabı her şeyi acıklayan ve Muslumanlara yol gosteren bir rahmet ve mujde olarak indirdik” [Nahl sûresi (16), 89].Boyle olduğuna gore, Muslumanların dunya ve Âhiret işleriyle ilgili her konuda Kur ’an ’a baş vurmaları gerekir. Cunku Kur ’an, gerceği ve kurtuluşu arayan herkesin, kendisine yonelince aradığını bulacağı bir hazinedir. Hazineye kavuşmak bazan ne kadar zor ise, Kur ’an ’ın ilÂhî hakikatlerini kavramak, esrÂrına erişebilmek de kolay değildir. Ama bir hazinenin insanı cezbetmesi ve kişinin bu arayışla meşgul olması da işin başlangıc ve ilk adımıdır. Kur ’an bir rehber olması sebebiyle, her an kendisiyle olmamız gereken bir kitaptır.
Yolların en hayırlısı ise, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ’ in yolu, yani sunnetidir. Cunku onun yolu, Kur ’an ’ın rehberlik ettiği dosdoğru yoldur. Hayatını Kur ’an ’a uydurmak ve hayat programını Kur ’an ’dan almak isteyenler Peygamber ’e tabi olur, onun izinde yururler. “Yemin ederim ki, sizin icin, Allah ’ın huzuruna cıkmayı umanlar, Âhiret gunune inananlar ve Allah ’ı cok ananlar icin Allah ’ın Resûlu guzel bir ornektir” [AhzÂb sûresi (33), 21].
Peygamber Efendimiz ’in “Ben her Muslumana kendi nefsinden daha ileriyim” sozu, “Peygamber, mu ’minlere kendi canlarından bile ustun olmak gerekir” [AhzÂb sûresi (33), 6] Âyetine uymaktadır. Cunku, Peygamber ’in emrettiği konular, mu ’minleri dunya ve Âhirette saadete kavuşturacak şeylerdir. İnsan tabiatı şerre, kotuluklere yonelmeye daha musaittir. Nitekim Yûsuf aleyhisselÂm: : “Ben, nefsimi temize cıkarmak istemiyorum. Cunku nefis, daima kotuluğu emredicidir” [Yûsuf sûresi (12), 53] demişti.
SahÂbe-i kirÂm, Resûl-i Ekrem Efendimiz ’i kendi nefislerinden ileri ve onde tutarlardı. Onların Allah Resûlu ile iştirak ettikleri gazvelerdeki tutum ve davranışları, bunun canlı orneklerini teşkil eder.
BORCLANMAKTAN SAKININ
Peygamberimiz ’in “Her kim geride bir borc veya yetimler bırakırsa, bunlar bana aittir” sozu, kendisinin her mu ’mine kendi nefsinden daha ileri olduğuna dair beyanını acıklayıcı niteliktedir. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, İslÂm ’ın ilk yıllarında borclu olen ve borcunu odeyecek mal bırakmayanların cenaze namazını kılmazdı. Boylece sahÂbe-i kirÂmı ihmalkÂrlıktan ve borclanmaktan sakındırmayı hedeflemişti. Sonraları fetihler sayesinde hazinenin mÂlî durumu duzelince, boylelerin borclarını Peygamberimiz bizzat odemeye başladı. Fakat bu, Peygamber ’e has bir durumdu. Daha sonraları halifelerin bu yonde bir uygulama geliştirdiklerini gormuyoruz. Şu kadar var ki, yetim kalan cocuklara beytulmalden yani devlet hazinesinden nafaka odendiğini goruyoruz. Hatt Hz. Ebû Bekir ’in, Muslumanlar arasında ayırım yapmaksızın bu nafakayı odediği, Hz. Omer ’in ise, bunun aksine, muslumanlar arasında tercihde bulunduğu soylenmektedir.
Hadisten Oğrendiklerimiz
Haramdan sakındırma, şeriata muhalif bir hareketi kınama gibi sebeplerle kızmak, sesi yukselterek konuşmak cÂizdir.Peygamberimiz ’le kıyamet arasındaki zamanda başka bir peygamber gelmeyecektir.Allah ’ın kitabı ve Resûlu ’nun sunnetiyle meşgul olmak, en hayırlı amellerden sayılır.Bid ’atlarla mucadele etmek Muslumanlar icin bir gorevdir. Bunun yolu, Kur ’an ve Sunnet ’i oğrenmek ve hayata uygulamaktan ibarettir.Yetimlere ve kimsesiz cocuklara beytulmalden yardım etmek gerekir.Miras haktır ve helaldir.
Kaynak: Riyazus Salihin, Hadis-i Şerif Tercumesi, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan