
İnsanın en zor terk edebildiği kotu huy, enÂniyet, yani benliktir. İnsan dÂim benliği sebebiyle nefsinin esiri olur ve hep kendisini haklı gorur. Benlik sahibi kimse, başkasının kusurlarını ortaya dokerek kendine imtiyaz tanıma derdindedir. Onun icin gıybet etmekten zevk alır. İblis misÂli, kibir ve ucub sergiler. Kendisini hata ve kusurlardan uzak gorur. İlÂhî îkazlara karşı Âdeta bir muÂfiyet duygusu icinde yaşar. Bu ihtarların onu da icine aldığını aklının ucundan bile gecirmez. Onun icindir ki tasavvufun en ağır ve ciddî meselesi, insanın icindeki enÂniyeti/egoizmi bertaraf edebilmektir.
Âyet-i kerimede buyurulu:
“...Şımarma! AllÂh şımaranları sevmez.” (el-Kasas, 76)
Bu sebeple bir kul, hangi nîmet ve lutfa nÂil olursa olsun enÂniyete dalarak fahretme hastalığından AllÂh ’a sığınmalıdır. Âlemlere rahmet olarak gonderilen ve kÂinÂtın yuzusuyu hurmetine yaratıldığı Fahr-i KÂinÂt Efendimiz -sallallÂhu aleyhi ve sellem-, sÂhip olduğu butun ulvî haslet ve fazîletlere rağmen dÂim « ﻻ ﻓﺨﺮ» yÂni “ovunmek yok” buyurarak tevÂzû ve mahviyet hÂlini muhÂfaza etmişlerdir. Nitekim hadîs-i şerîflerinde:
“Ben Rasullerin kumandanıyım, lÂkin ovunmek yok! Ben peygamberlerin sonuncusuyum, ancak ovunmek yok! İlk şefaat edecek ve şefaati ilk olarak kabul edilecek olan da benim, ancak (bunları aslÂ) ovunmek icin soylemiyorum.” (DÂrimî, Mukaddime, 8)
“KıyÂmet gunu, yer yarılıp acıldığında ilk defa (diriltilecek olan) benim, ancak ovunmek icin soylemiyorum. Hamd sancağı bana verilecek, ancak bununla da ovunmuyorum! Ben kıyÂmet gununde insanların efendisiyim, ancak ovunmek yok! KıyÂmet gunu cennete ilk girecek benim, ancak bunu da ovunc vesîlesi yapmıyorum.” (DÂrimî, Mukaddime, 8) buyurmuşlardır.
Hakîkaten “benlik” ve “iddi”, hizmet yolunun kanseridir. Bu hastalığın tedÂvîsi son derece zordur. Tekkelerde umûmiyetle uzerinde “Hic” yazan bir levha bulunur ki bu, insana, enÂniyetten vazgecip acziyetini idrÂk etmeyi telkîn eder. Butun mesele bu acziyeti idrÂk edip, kulluğun farkında olmaktır. Kul, bu noktaya ulaşınca ihlÂsa erer ki, az bir amel bile ona kÂfîdir. Bu gercek bir şiirde şoyle ifÂde edilmiştir:
…
Oldunsa vÂkıf aczine, edn amel bir dağ olur.
Curuklerin hep sağ olur, zehrin kamû bal yağ olur.
Dağlar yemişli bağ olur, cumle cihÂn bostan sana. 1
“Âcizliğini, gucsuzluğunu anladınsa, kıymetsiz bir amelin bile dağ gibi olur. Curuk, hatÂlı işlerin duzelir, acı hÂllerin tatlılaşır. Corak dağlar meyveli bağ, butun dunya sana bahce olur.”
RABBİMİZDEN YARDIM TALEBİ
Hizmete giren kimse, bu acziyet ve hiclik şuuru icinde surekli tazarrû ve niyaz hÂlinde, Rabbinden yardım taleb etmelidir. Âyet-i kerîmede şoyle buyurulur:
“Ey îmÂn edenler! Sabır ve namazla AllÂh ’tan yardım isteyin!..” (elBakara, 153)
Mumin, bu ilÂhî tavsiyeye riÂyetle, hizmetlerinde muvaffak kılması icin ozellikle teheccud vaktinde, şÃ‚yet mumkun olmazsa daha sonraki bir vakitte iki rekat hÂcet namazı kılıp AllÂh ’tan yardım istemelidir. Hizmette bulunan kimse, hizmetteki aksaklıklardan dolayı başkalarını suclamamalı, ayıp ve kusuru oncelikle kendinde aramalıdır. MusÂmahayı gayriye, muÂhezeyi (sorgulamayı) nefsine yoneltebilmelidir. Cunku hizmet edenin ic dunyası -tıpkı fizikteki birleşik kaplar misÂli- hizmet edilene akseder. Hizmet edilenlerde gorulen bir yanlışlık, aslında hizmet edenden akseden bir zaaftır. İmÂm-ı RabbÂnî Hazretleri, irşad vazifesi verdiği talebelerinden birinin mektubuna yazdığı cevapta şu ibretli nasihatlerde bulunur:
“...İrşad ettiğin talebelerden şikayetci olduğunu ve onlara kırıldığını yazıyorsun. Oysa senin onlardan değil, onlara karşı kendi tutum ve tavırlarından kırılman ve şikÂyetci olman gerekir. Zîr onlara oyle davranıyorsun ki, sonunda bu rahatsızlıkların doğması kacınılmaz oluyor. Oysa bir ustÂdın, talebelerine karşı guzel davranış sergilemesi oğutlenmiştir. Sadece hikÂye ve kıssa anlatmak sûretiyle onlarla ahbaplık yapması ve aralarına karışması iyi karşılanmamıştır... (YÂni sozden ziyÂde davranış guzelliği ile numûne olabilmek muhimdir.)” (MektubÂt, 209. Mektup)
1-) M. Es ’ad Erbilî ’nin NiyÂzî Baba ’nın gazeline yaptığı tahmisten alınmıştır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Vakıf İnfak Hizmet, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan