
CenÂb-ı Hak; yarattığı şeylerin fizikî, kimyevî, tıbbî vb. kaidelerini insana oğretti. Kul, bu kaideleri tahsil ederek hikmette derinleşecek, CenÂb-ı Hakk ’ın ilÂhî azamet ve kudret tecellîlerini tefekkur edecek; «Aman y Rabbî!..» diyecek. Gunumuzde maalesef bu ilimler; meslek edinmek, bir unvana sahip olmak ve para kazanmak icin tahsil edilmekte. Yani dunyevî fayda, uhrevî gayenin onune gecmekte. Boyle kimseler icin Âyet-i kerîmede şoyle buyuruluyor: “Calışmış, fakat boşuna yorulmuştur.” (el-ĞÂşiye, 3)CenÂb-ı Hak; yarattığı şeylerin fizikî, kimyevî, tıbbî vb. kaidelerini insana oğretti. Kul, bu kaideleri tahsil ederek hikmette derinleşecek, CenÂb-ı Hakk ’ın ilÂhî azamet ve kudret tecellîlerini tefekkur edecek; «Aman y Rabbî!..» diyecek.
İlim, AllÂh ’a yaklaşmaya vesile olacak.
İlim; kulun, dÂim Rabbini yÂd etmesine, hicbir zaman O ’nu unutmamasına vesile olacak.
İlim; CenÂb-ı Hakk ’ın sonsuz lutfunu ve sayısız nimetlerini hatırlatacak.
Boylece kul; hamd, şukur ve abd-i Âcizlik icerisinde yaşayacak, «mÂrifetullah»tan nasîb alacak.
Gunumuzde maalesef bu ilimler; meslek edinmek, bir unvana sahip olmak ve para kazanmak icin tahsil edilmekte. Yani dunyevî fayda, uhrevî gayenin onune gecmekte. Boyle kimseler icin Âyet-i kerîmede şoyle buyuruluyor:
عَامِلَةٌ نَاصِبَةٌ
“Calışmış, fakat boşuna yorulmuştur.” (el-ĞÂşiye, 3)
Cunku;
Muhabbetullah, mÂrifetullah, ihlÂs ve takv ile kalben seviye kat etmemiş ve Hakk ’ı bilmeyen nÂdan bir insan, -ne kadar bilgili olursa olsun- ham kalmaya mahkûmdur.
O, bu hamlığıyla ilim tahsil edip, mesel bir doktor olsa; insanlara şif tevzî edeceği yerde, menfaati icin organ kacakcılığı yapan bir insan kasabı oluverir.
Bir hukukcu olsa; adÂlet tevzî edeceği yerde, bir suc şebekesi lideri veya zalim bir cellÂt oluverir.
Yani ilim; onu kullananların kalbî durumuna gore faydalı veya zararlı olabilen, iki uclu bir bıcak gibidir. Hayra da kullanılabilir, şerre de Âlet edilebilir.
Gercek ilim ise, kişiyi menfaatlerin kolesi değil, Hakk ’a rÂm eden ilimdir.
Boylesi ilmin bir adı da:
FAYDALI İLİM
Faydasız ilimden Peygamberimiz -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-, AllÂh ’a sığınmıştır:
“YÂ Rabbî! Sen ’den ilm-i nÂfî (faydalı ilim) istiyorum! Faydasız ilimden Sana sığınırım!..” (Muslim, Zikir, 73)
Faydalı ilim hakkında ise, CenÂb-ı Hak buyurur:
“(Rasûlum) de ki:
«Rabbim, ilmimi artır!..»” (TÂhÂ, 114)
Demek ki faydasızından kacmak, faydalısını ise artırmak zarûrî…
İlmin faydası, takvÂya eriştiren tefekkurdur.
Haşyeti meydana getiren urperiştir.
Huşûu sağlayan mÂrifettir.
اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ ا۪يمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
“Mu ’minler ancak şu (vasıflara sahip) kimselerdir:
Allah zikredildiğinde kalpleri titrer, Kendilerine AllÂh ’ın Âyetleri okunduğunda (bu Âyetler, onların) îmanlarını artırır, Onlar yalnız Rablerine tevekkul ederler.” (el-EnfÂl, 2)
Faydalı ilmin neticesi;
Feyizdir, rûhÂniyettir, mÂneviyattır.
Gercek ilim bu…
CenÂb-ı Hak, Âyet-i kerîmede buyurur:
اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
“Kalpler ancak AllÂh ’ı anmakla huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28)
En ağır cileler peygamberlerin başından gectiği hÂlde, en huzurlu şahsiyetler onlardır. CenÂb-ı Hak ’la beraber olmanın huzuru; butun dunyevî meşakkatleri, cileleri ve zahmetleri dÂim rahmete donuşturmuştur. Rasûlullah Efendimiz; cile cemberinden en cok gecen bir peygamberdi, ancak insanlığın en huzurlu şahsiyeti de O idi. Cihana sonsuz bir saÂdet, sonsuz bir huzur ve sonsuz mujdeler tevzî ediyordu.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2018 Ay: Ocak Sayı: 155
İslam ve İhsan