Ruyaların uc farklı ceşidi vardır. Bunları şoyle acıklayabiliriz: Kimi ilahi, kimi şeytani, kimi de karışık olarak gorulebilir.
CenÂb-ı Hak buyuruyor: "Andolsun ki Allah, elcisinin ruyasını doğru cıkardı..." (Fetih, 27)

Rasûlullah -sallÂllahu aleyhi ve sellem-buyurdular:

“Ruya uc kısımdır: Birincisi sÂlih ruya olup Allah ’tan bir mujdedir; ikincisi şeytanın verdiği korku, (vesvese) ve huzundur; ucuncusu de kişinin kendi kendine konuştuğu şeylerdir. Kim ruyasında hoşlanmadığı bir şey gorurse, onu başkalarına anlatmasın; hemen kalkıp namaz kılsın…” (BuhÂrî, Ta ’bîr, 26; Muslim, RuyÂ, 6)

SÂLİH VE SÂDIK RUYALAR

İlÂhîmevhibelerden biri olan sÂdık ruyalar, gaybî hakikatlere vÂkıf olmanın yollarından biri olarak kabul edilmektedir. Zira uyku sırasında maddî Âlemle irtibÂtı asgarîye inen insanda, rûha Âit hisler guclenir. Ulvî manzaraları perdeleyen nefsÂniyet bulutları dağılarak goruş berraklaşır. Bu sûretle ruyalarında gayb Âlemini seyretmek, bazı sÂlih kullara nasîb olur. Bu keşiflerin doğruluğu ise, uyanıkken muşÃ‚hede edilir.

Bir hadîs-i şerîflerinde Peygamber Efendimiz (sav):

“Nubuvvetten geriye sadece mubeşşirÂt kalmıştır.” buyurunca ashÂb-ı kirÂm merakla:

“–MubeşşirÂt nedir, y RasûlÂllah?” diye sordular. Efendimiz onların bu suÂline:

“–SÂdık ruyadır.” diyerek cevap verdiler. (BuhÂrî, TÂbir, 5; Muslim, SalÂt, 207-208)

MubeşşirÂt, ihlÂslı mu ’minlerin gonullerinin ruya esnÂsında ilÂhî mujdelere, ilhamlara ve telkinlere acık hÂle gelmesidir. Boyle ruyalar net olarak hatırlanırlar. Bunlar, CenÂb-ı Hak tarafından ya mujde ya da îkaz mÂhiyetindedir. Bunları vazifeli bir kısım melekler ummu ’l-kitÂb (levh-i mahfuz) ’dan telÂkkî ederek, CenÂb-ı Hakk ’ın emir ve musÂadesi ile, uyuyan insanın rûhuna seyrettirirler. Bu sebeple denilebilir ki sÂdık ruyalar, Levh-i Mahfuz ’dan istikbÂle akseden pırıltılardır.

ŞEYTANÎ RUYALAR

Şeytanın, insanı korkutmak, rûhu sıkıntıya duşurmek veya mahzun etmek maksadıyla mudÂhil olduğu ruyalardır. Yuksek bir yerden duşmek veya insanı tesir altında bırakan kargaşa ve felÂket sahneleri gormek gibi. Boyle ruyaların bir esası yoktur.

KARIŞIK, BULANIK YARI VE HATIRLANAN RUYALAR

Ebû Saîd el-Hudrî (ra) ’tan rivÂyet edildiğine gore Nebî (sav) şoyle buyurmuştur:

“Sizden biriniz hoşuna giden bir ruya gorunce, (bilsin ki) o, Allah TeÂl ’dandır. Bu sebeple AllÂh ’a hamdetsin ve o ruyasını anlatsın.”

Coğunlukla bulanık, yarı hatırlanan, karışık bir ruya goren, gorduğunu kimseye anlatmamalı ve şeytanın îğvÂsından AllÂh ’a sığınmalıdır.

HÂRİCÎ BİR TESİRLE GORULEN RUYALAR

Kişinin hÂl ve hayÂline bağlı olarak ruyasına akseden manzaralardır. Mesel cok tuzlu yemiş olan bir kimsenin ruyada bolca su icmesi veyahut da zihnini fazlaca meşgûl eden bir meselenin ruyasına girmesi gibi. Bunların da tÂbiri yoktur. Esassızdırlar.

RUYANIN MÂHİYETİ

Ruyanın mÂhiyeti hakkında ise şunları soylemek mumkundur:

Ruyada gorulen varlıkların her biri, lugattaki bir kelime gibidir. Yani ruya, Âdeta ayrı bir lisandır. Bu lisanda gorulen varlığa atfedilen mÂnÂ, uzak bir alÂkaya dayanır. Yani busbutun mesnedsiz ve sebepsiz değildir. Mesel yılan, duşmandır. Bu mÂnÂ, Âdem (as) ’ın kıssasına dayanır. Onda gorulen her hÂl ve hareket, duşmana Âit bir tavır olarak îzah edilir. Fakat bir yılan dumduz veya olu gibi hareketsiz gorulurse, yol ile tÂbir edilir.

Diğer taraftan, ruya tÂbirinde pek cok muessir rol oynar. Gunler, mevsimler, ruyanın gorulduğu gece vakti vs. Mesel kışın gorulen ruya gec tahakkuk ederken, sabaha karşı gorulen ruya cabuk cıkar. Ancak bu tÂbirler her ruya sÂhibinin tabiatı farklı olduğundan coğu kez noksandır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Genc Dergisi, Temmuz-2011
İslam ve İhsan