
Musluman nasıl sevmeli? Bir şeyi ya da insanı, Allah ’tan daha cok sevmenin hukmu nedir? Dinimize gore sevmenin olcusu ne olmalı?Sevgi ve nefret iki zıt kutuptur. Sevgi yapar, nefret yıkar. Sevgi ceker, nefret iter. Varlık sevgiyle kaimdir. Sıfatlarının coğu “sevgi” ifade eden yuce Mevl bu alemi sevgi ve rahmet uzerine bina etmiştir. Âlemin devamı da Onun sevgisi sayesindedir. “Eğer Allah insanları kazandıkları gunahlar yuzunden hemen yakalayıp cezalandıracak olsaydı yeryuzunde hicbir canlı bırakmazdı.” (FÂtır, 45)
FettÂh, ĞaffÂr, Halim, TevvÂb, Mucîb, Rahman, Rahim, Raûf, Rezzak, TevvÂb, Şekûr, Vehhab, Vedûd gibi sevgi ve rahmet sıfatlarının sahibi yuce Mevla mahlukatı, oncelikle de insanı bu sevgiden nasiplendirmiş, bu sayede hayatı yaşanmaya değer kılmış, sevgiyi hayatın mihveri, cazibe merkezi yapmıştır. Sevgi taşımayan yurek olu olduğu gibi esası sevgi olmayan toplum da oludur.
BİR ŞEYİ YA DA İNSANI, ALLAH ’TAN DAHA COK SEVMENİN HUKMU NEDİR? Sevgiye en ziyade lÂyık olan, icimize sevgi tohumunu eken yuce Mevladır. O sevdirmeseydi biz sevemezdik. Verdiği sevgiyi O ’ndan esirgemek insana yakışmaz. O ’nu sevmek, O ’nun icin sevmek imanın kemÂlindendir. Yunus ’un dediği gibi “Yaradılanı Yaradandan oturu sevmek” bizim şiarımızdır.
Sevgide oncelik Yaradan ’a aittir. Yaradılanı Yaradan ’dan daha cok sevmek şirktir. “İnsanlar arasında Allah ’tan gayrı tanrılar edinen ve onları Allah gibi sevenler vardır. Mu ’minlerin Allah sevgisi ise daha kuvvetlidir. (Bakara, 165)
Yaradılanlar arasında sevgiye en fazla layık olanlar ise, bize Yaradan ’ı tanıtan, onu sevmeyi oğreten peygamberler ve ozellikle de son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.) dir. Allah ve peygamber sevgisi hesÂbî değil hasbîdir. Şartlı sevgi ticari sevgidir. Eğerli, cunkulu sevgi değil, her şeye rağmen sevgi esastır. Eğer şoyle olursan, şoyle yaparsan severim. Severim cunku guzelsin, zenginsin sevgisi değil, her şeye rağmen severim sevgisi samimi sevgidir.
Her şeyde olcu ve denge asıl olduğu gibi sevgide de olculu olmak asıldır. Dengeli hayat ifrat ve tefritten uzak durmakla mumkundur. Her aşırılık aşırı bir sıkıntı doğurur. İşlerin en hayırlısı evsat (en dengeli) olanı, ummetin en hayırlısı ummeti vasat (dengeli ummet) dir.
İNSANIN İKİ ZAAFI Dengeli bir hayatı yaşayan ve oğreten Hz. Peygamber şoyle buyurdu: “Bir şeyi aşırı sevmen seni kor ve sağır yapar.” (Ebu Davud, Edeb, 126) Aşırı nefret de oyledir. İmam Gazali ’nin şu tespiti cok onemlidir: “İnsan oğlunun iki onemli zaafı vardır. Sevdiğinde kusur sevmediğinde meziyet gormez.”
DİNİMİZE GORE SEVMENİN OLCUSU NE OLMALI? Yaradılanlar arasında sevgiye en lÂyık olan Hz. Muhammed (s.a.v.) ’dir dedik. O ’na karşı olan sevginin de olcuyu aşmaması gerekir. Bir gun birisi Hz. Peygambere gelip: “Ey Muhammed! Ey Efendimiz, efendimizin oğlu, bizim en hayırlımız ve en hayırlımızın oğlu” şeklinde hitap etmişti. Bunun uzerine Allah Resûlu şoyle buyurmuştu: “Ey insanlar! Takva dışına cıkmayın. Sakın şeytan sizi aldatmasın. Ben Abdullah oğlu Muhammed ’im, Allah ’ın kulu ve Resuluyum. Vallahi ben, sizin beni yuce Allah ’ın bana verdiği makamın ustune cıkarmanızı istemem.” (Ahmed ibn Hanbel, 3/154). Kişileri Allah ’tan fazla sevmek putperestliğe goturur. Hz. Peygamber daima mutevazi bir kul olarak yaşamış, kendisinin putlaştırılmasına yol acacak davranış ve sozleri yasaklamıştır. Hz. Omer ’in naklettiğine gore efendimiz şoyle buyurmuştur. “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa ’yı ovmekte aşırı gittikleri gibi siz de beni ovmede aşırılık gostermeyin. Şuphesiz ki ben Allah ’ın kuluyum. Onun icin bana Allah ’ın kulu ve resulu deyin.” (Buhari, Enbiya 48)
Hz. Peygamber ’in bu husustaki titizliğini şu olayda acıkca gormekteyiz. Bir gun kelime-i şehadet getiren birisi “şehadet ederim ki Muhammed Allah ’ın Resulu ve kuludur” demiş. Efendimiz ise “Ben Resul olmadan once kul idim” buyurarak derhal mudahale etmiş ve “Allah ’ın kulu ve Resulu” şeklinde cumleyi duzeltmiştir. (Musannef 2/205). Efendimizin bu hassasiyeti; kendisinin putlaştırılmasına yol acacak soz ve davranışlara karşı ne kadar titiz davrandığını gostermektedir. Zira o put olmaya değil putları yok etmeye gelmişti.
İnsanlar guclu, başarılı ve onemli kişileri putlaştırma temayulu taşırlar. Abartmaya meyyaldirler. Ozellikle peygamberlerde “beşer ustu”luk “melek”lik vasıfları ararlar. Mekke muşriklerinin Hz. Peygambere karşı cıkmalarının bir sebebi de bu yanlış peygamber telakkilerdir. Şoyle soyluyorlardı: “Bu ne bicim peygamber! Yemek yiyor, carşılarda dolaşıyor.” (Furkan, 7)
Rasûlullah kendisinden; yerden su fışkırtmasını, goğe cıkmasını, kitap indirmesini isteyen, bağ-bahce sahibi olmasını, altından eve malik olmasını talep edenlere karşı: “Rabbimi tenzih ve tesbih ederim, ben sadece insan olarak gonderilmiş bir elciyim.” (İsra, 93) diyerek karşılık vermiş, beşer ustu bir guce sahip olmadığını ifade etmiştir. Şayet o, kulluk vasfını on plana cıkarmada bu şekilde hassas davranmasaydı kısa zamanda putlaştırılırdı. Tevhidi hakim kılmak icin gonderilmiş bir peygamberin putlaştırılması tevhid akidesini dinamitlemek anlamı taşır.
İnsanların yanlış peygamber algısı ve beklentisine dair şu misal oldukca ilginctir. Kunyesi Ebû Rimse olan sahabi Hz. Peygamberle ilk karşılaşmasını şoyle anlatıyor: “Babamla birlikte Resûlullah ’ın yanına gittik. Onu gorduğumde babam: ‘Bu kimdir biliyor musun? ’ dedi. ‘Hayır ’ dedim. ‘Bu Allah ’ın Resulu Muhammed ’dir ’ dedi. Babamın bu sozu uzerine şaşırdım kaldım. Cunku ben Allah elcisini insanlara benzemeyen farklı bir şey olarak hayal ederdim. Oysa onun sacları uzun ve kınalıydı, uzerinde de iki yeşil cubbe vardı.” (A. İbn Hanbel, 2/228)
Hz. Ayşe validemiz Efendimizi tanıtırken “O, herkes gibi bir insandı. Elbisesini temizler, koyununu sağar ve kendi ihtiyaclarını kendisi gorurdu. (A. İbn Hanbel, 6/256) Bir gun kendisiyle konuşmaya gelen bir zatın heyecandan titrediğini gorunce onu şoyle teskin etmişti: “Korkma! Ben bir kral değilim. Ben sadece guneşte kurutulmuş et yiyen bir Kureyşli kadının oğluyum.” (İbn Mace, Et ’ime, 30)
BİTMEYEN HASTALIK Putlaştırma tarih boyunca sure gelmiş beşeri bir hastalıktır. Şirk ehli tevhid ehlinden daima fazla olmuştur. “İnsanların coğu ancak Allah ’a ortak koşarak inanırlar.” (Yusuf, 106)
Hz. Peygamber, ummeti tarafından en cok sevilen kişidir. Ashab-ı kiram onun abdest suyunu uzerlerine surerler. O suyu yudumlarlar, saclarını, tırnaklarını muhafaza ederler, dokunduğu yerleri bereketli sayarlardı. Neden boyle yapıyorsunuz? dediğinde “Allah ve Resulunu seviyoruz” derlerdi. Bunun uzerine Rasûlullah şoyle buyurdu: Şayet Allah ve Resulunun de sizi sevmesini istiyorsanız size bir şey emanet edildiğinde ona riayet edin, konuştuğunuz zaman doğru soyleyin ve komşularınızla iyi gecinin.” (Taberani, Mu ’cemu ’l-evsat, 6/320)
Buradan da anlaşılıyor ki; kuru kuruya sevmek yeterli olmuyor. Sevmenin gereğini yerine getirmek gerekiyor. Kendisi icin ayağa kalkılmasını bile istemeyen bir peygamberin ummeti olarak bizler her hususta olduğu gibi sevmede de olculu olacağız. Hic kimseyi hÂşÃ‚ Allah mertebesine cıkarmayacağız. Peygamberleri, siyasi liderleri, tarikat şeyhlerini, mezhep imamlarını, kanaat onderlerini putlaştırmayacağız. Herkese lÂyık olduğu makul konumu icinde saygı ve sevgi gostereceğiz. Zira olcusuz sevginin, abartmanın nelere mÂl olduğunu, insanımızı nasıl korleştirdiğini ve koleleştirdiğini acık şekilde yaşadık.
Kaynak: Ali Rıza Temel, Altınoluk Dergisi, Sayı: 393
İslam ve İhsan