Sohbetler ne kadar ibÂdet vecdiyle îf edilirse o kadar mÂnevî tecellî husûle gelir. Zira sohbetler, bir bakıma muhÂtaba recete yazmaktır. Kitaplar, numarasız gozluk gibidir. Kimlerin eline gececeği bilinmeden mechûle yazılan mektuplar mesÂbesindedir. Sohbetler ise numaralı gozluk gibidir. Zira sohbette sozler ve kalpler, muhÂtaplara gore ayarlanır.Sohbet edenin kalbi, muhÂtaplarının kalbine, ihtiyacına, durumuna ve seviyesine adapte olur ki, işte gercek sohbet de budur. Yani hakîkî sohbet, gizli bir keşif hÂlidir. Sohbetin karakteri, muhÂtapların durumuna gore şekillenir. MuhÂtapların kalbî durumuna gore zuhûrat vÂrid olur. Yani makbul bir sohbetten, herkes kendi kusur veya noksanını anlayıp telÂfî ve tedÂvi recetesi alır. Boylece Hakk ’a yakınlık yolundaki şevk ve gayretini artırır.

Ote yandan insanın hÂl ve davranışlarını, tefekkurden cok tahassus, yani gonul Âlemindeki hisleri belirler. Sohbette de tahassus, tefekkure gÂliptir. Kitap okumada ise tefekkur, tahassuse gÂliptir. Bundan dolayı sohbeti sadece bir kitap okuma faÂliyeti gibi gormemek lÂzımdır.

SOHBET MECLİSLERİNİN BEREKETİ

Sohbet meclisinin en bereketli neticesi, orada bulunanların musbet hissiyÂtının birbirine sirÂyet etmesidir. SahÂbe-i kirÂm da Rasûl-i Ekrem r Efendimiz ’den boyle bir hÂl transferi nîmetine mazhar oldukları icin fazîlet numûnesi bir nesil hÂline gelmişlerdir.

Sohbetin bu kıymetli husûsiyeti sebebiyledir ki, sahÂbîden sonra gelen hicbir sÂlih zÂt -onlardan daha fazla ibÂdet etse bile- sahÂbî derecesine yukselemez. O fizikî beraberlikte, yani kalbin muhÂtabın kalbine adapte olması durumunda -fizikteki birleşik kaplar kÂnunu[1] misÂli- kalpler birbirinden istifÂde eder. HÂl transferi ve tesir alışverişi gercekleşir. Zamanla kalbî keyfiyetler de birbirine benzemeye başlar. Zevkler, nefretler, duyuşlar ve goruşler aynı hÂle gelir.

Bu sebeple Rasûlullah Efendimiz, ashÂbını eğitirken sohbet metodunu kullandı. Yani sahÂbî sadırdan sadıra vÂkî olan sohbetle yetişti, sırf satırlardan okunan yazılarla değil...

MANEVİ TERAKKİ İCİN EN GUZEL FIRSAT

Sohbetler; iştiyaklı gonullerde, incelik, zarÂfet ve hassÂsiyet meydana getirir. Bu sebeple mÂnevî terakkî icin sohbet, en guzel fırsattır.

KÂmil mÂnÂda îf edilen sohbetler, bir mumla diğer mumların yakılması gibidir. Zira gonullerin gıdÂsı olan sohbetler, insanları birbirlerine yaklaştırarak ulvî bir muhabbet hÂlesi vucûda getirir. Boylece oraya gelen herkes, birbirinden mÂnen istifÂde eder. Dolayısıyla hakkın, hayrın, fazîletin, Allah yolunda sabır ve sebÂtın tavsiye edildiği sohbet anları, insanlığın icinde bulunduğu umûmî husran hÂlinden kurtulup ebedî kazanca gecilen mustesn demlerdendir. CenÂb-ı Hak şoyle buyurur:

“Asr ’a yemin olsun ki insan mutlak bir husrandadır. Bundan ancak îmÂn edip sÂlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler mustesnÂdır.” (el-Asr, 1-3)

CenÂb-ı Hak mu ’minleri kardeş kılmış ve Âdeta onları birbirlerine zimmetlemiştir. Bu sebeple onları birbirlerinin mÂneviyÂtından da mes ’ûl kılmıştır. Âyet-i kerîmelerde şoyle buyrulur:

“Mu ’min erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velîleridir. İyiliği emreder, kotulukten men ederler…” (et-Tevbe, 71)

“Siz, insanlığın (iyiliği) icin cıkarılmış en hayırlı bir ummetsiniz; iyiliği emreder, kotulukten sakındırırsınız…” (Âl-i İmrÂn, 110)

[1] Birleşik kaplar kÂnunu: Farklı iki veya daha cok kabın, tabanlarının birleştirilmesi ile elde edilen kaplara, birleşik kaplar denir. Birleşik kaplardan herhangi birine konan sıvının, diğer kaplara akışı, diğer kaplardaki sıvı yukseklikleri eşit oluncaya kadar surer. Yani aynı tabanda oldukları icin, bir kaptaki sıvının ozelliği, diğer kaplardaki sıvıların ozellikleriyle aynı hÂle gelir.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Sohbet ve Adabı, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan