Konuşurken nelere dikkat etmeliyiz? Muslumanın konuşma adÂbı nasıl olmalı?Peygamber Efendimiz (s.a.v) sahabiye karşı nasıl konuşurdu?PÂdişÃ‚hın biri, ruyasında, dişlerinin onden arkaya doğru dokulduğunu, yemek yiyemez hÂle geldiğini gorur. Canı sıkılan pÂdişah, gorduğu ruyanın yorumunu yaptırmak uzere derhal saray tÂbircilerini huzûruna cağırtır.

PADİŞAH'IN RUYASI

RuyÂsını anlattıktan sonra tÂbircibaşına:

“‒Hele bir soyle, bu ruy hayır mıdır, şer midir? Neye işarettir?” diye sorar. TÂbircibaşı hic duşunmeden:

“‒Maalesef şerdir pÂdişÃ‚hım!” der ve sozlerine şoyle devam eder:

“–Uzun yaşayacaksınız; ama ne yazık ki gozlerinizin onunde butun yakınlarınızın birer birer olup sizi yapayalnız bıraktıklarını goreceksiniz.”

TÂbircibaşının bu yorumu, pÂdişÃ‚hın gonlunde Âdeta soğuk ruzgÂrlar estirir. Bir anlık sessizliğin ardından pÂdişah hiddetle kukrer:

“‒Tez atın şunu zindana, felÂket tellÂlı olmak neymiş oğrensin!”

MuhÂfızlar, tÂbircibaşıyı yaka-paca goturup zindana atarlar.

PÂdişah, bu kez huzûrundaki diğer bir tÂbirciye donerek:

“‒Sen soyle bakalım, ruyÂmın tÂbiri nedir, hayır mıdır, şer midir?” der.

TÂbirci sukûnet icinde bir muddet duşunur, sonra birden yuzu aydınlanır ve tane tane konuşmaya başlar:

“‒Hayırdır pÂdişÃ‚hım, hayırdır!” der. “Bu ruyÂ, butun yakınlarınızdan uzun yaşayacağınızı ve daha nice seneler ulkenizi huzur ve saÂdetle idÂre edeceğinizi gosterir.”

Bu habere cok sevinen PÂdişah, tabirciye iki kese altın ihsÂn eder.

Olup biteni başından beri izleyenler ise, şaşkınlıkla tÂbirciye şu suÂli sorarlar:

“‒Aslında sen de tÂbircibaşı da aynı şeyi soylediniz. PÂdişah neden onu cezÂlandırdı da seni mukÂfatlandırdı?”

TÂbirci tebessum eder ve şoyle der:

“‒Elbette aynı şeyi soyledik; fakat oyle zaman olur ki, ne soylediğinden ziyÂde nasıl soylediğin ve kime soylediğin daha muhimdir.

GUZEL SOZ SOYLEMENİN HİKMETİ

İşte, ifÂdedeki uslûp farkı dolayısıyla aynı mÂnÂyı ifÂde eden sozlerin, muhÂtapta meydana getireceği musbet ve menfî neticeleri gosteren, ibretlik bir kıssa. Bu kıssadan alınması gereken hisse ise; hakkı soylerken, sozu, muhÂtabın hissiyÂtını dikkate alarak, ince duşunuş, firÂset, nezÂket ve zarÂfetle soylemenin ne derece ehemmiyetli olduğudur.

Zira Rabbimiz, kullarının bu hususta hassÂsiyet sahibi olarak tatlı, gonul alıcı ve yumuşak soz soylemelerini emir buyurmaktadır. Bu hakîkat Âyet-i kerîmede şoyle bildirilmektedir:

“Kullarıma soyle, sozun en guzelini soylesinler...” (el-İsrÂ, 53)
Gonuller Sultanı Peygamber Efendimiz (s.a.v) de bu hususta şoyle buyurmuştur:

“Allah TeÂlÂ, bana farzların ikÂmesini emrettiği gibi, insanlara lûtuf ve merhametle muÂmele edip yumuşak soz soylememi (boylece onların kalpleri arasında muhabbet filizleri yeşertmemi) de emretti.” (Suyûtî, el-CÂmiu ’s-Sağîr, I, 59/1695)

Nitekim hic kimse sert sozlerden ve kabalıktan hoşlanmaz. Zira kaba soz, alev alev yanan bir ateş gibidir ki, neticede sahibini de yakar. Bu sebeple Hazret-i MevlÂn ’nın buyurduğu şu hakîkate dikkat etmek lÂzımdır:

“Allah ’ın (cc) Âyet-i kerîmedeki; «Ey MûsÂ! Firavun ’a karşı yumuşak soz soyle, ona yumuşaklık goster!» sozunu iyi anla! Zira kaynayan yağa soğuk su dokersen, ocağı da harap edersin, tencereyi de...”

Yine Hazret-i MevlÂnÂ, bir sozun, soyleyenin kullandığı uslûba gore muhÂtabında cok farklı tesirler meydana getirdiği hususunu, bir teşbihle şoyle anlatmaktadır:

“Soz vardır, keskin kılıc gibidir; dostluğu keser, oldurur. Kalpte tedavisi imkÂnsız yaralar acar. Gonul bahcesindeki yeşillikleri, sevgi ciceklerini hazan mevsimi gibi kurutup oldurur.

Bir soz de vardır ki, ilkbahar mevsimi gibidir. Her tarafı susler, guzelleştirir, huzur ve saÂdete vesîle olur.”
Bundan dolayı bir mu ’min, konuşma uslûbunu guzel ayarlamalı, ilÂhî hakîkatlerin bediî ve rûhÂnî guzelliklerini sergileyen bir hikmet pınarı olmalı ve dÂim ruhlara nufûz edecek tatlı bir lisÂn kullanmalıdır. Zira Âyet-i kerimede buyrulduğu uzere, gonullere girebilmenin en kestirme yolu yumuşak ve guzel bir uslûp kullanmaktır:

“AllÂh ’ın rahmeti sayesinde Sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yurekli olsaydın, onlar Sen ’in etrafından dağılıp giderlerdi…” (Âl-i İmrÂn, 159)

EN GUZEL İNSAN PEYGAMBER EFENDİMİZ (S.A.V)

PEYGAMBERİMİZİN GUZEL AHLÂKI

Peygamber Efendimiz ’in bu guzel ahlÂkını Ebû KursÂfe (ra) şoyle anlatmaktadır:

Ben, annem ve teyzem Rasûlullah r ’in yanına gittik. Kendisine bey ’at edip yanından ayrıldığımızda, annem ve teyzem bana şoyle soylediler:

“–Yavrucuğum, bu zÂt gibisini hic gormedik! Yuzu ondan daha guzel, elbiseleri daha temiz ve sozu daha yumuşak başka birini bilmiyoruz. Sanki mubÂrek ağzından nûr sacılıyordu.” (Heysemî, VIII, 279-280)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Gonul Yolculuğu, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan