
Rabt-ı kalp, gonlun ilÂhî tevfik ve rabbÂnî destek bağı ile bağlanması demektir. Bu sÂyede kalp rabbinin zikrine bağlanır. O ’nun hoşnud olduğu şeyleri zevkle yapar hÂle gelir. Kalp zikre bağlanınca itminana erer ve “El kÂrda gonul Yar ’da” hukmunun mÂnÂsı tecelli eder. Bu yuzden elin ne ile uğraştığından cok gonlun ne ile meşgul olduğu onemlidir. Cunku “dervişin zikri ne ise fikri de odur.
İnsan aklı ve zekÂsıyla duşunen, kalbi ve gonluyle seven ve duygulanan, organlarıyla işleyip ureten; sonucta kazanan ya da kaybeden bir varlık. İnsan hayatının temel oğesi kalb ve gonuldur. İnsan onunla sever onunla tanır ve onunla insanca yaşar. Aslolan organların, aklın ve gonlun aynı noktaya vurmasıdır. Akıl irÂde merkezi olduğu halde; kalp ve gonulde irÂde yoktur. Bu yuzden gonle hÂkim olmak zordur. Kalbi bir noktaya teksif etmek ve orada sÂbit tutabilmek oncelikle iyi bir gonul eğitimine bağlıdır. Cunku insanların organlarıyla işledikleri ameller, elleriyle kazandıkları sevap ve gunahlar kalbi doğrudan ilgilendirmektedir. Nitekim Kur ’an ’da: “Hayır hayır, bilakis onların işlemekte oldukları kotulukler kalplerini kirletmiştir.” el-Mutaffifin, 83/14 buyurulur.
Âyette gecen “reyn” kelimesi bir şeyin pas tutup her tarafını kaplaması demektir. Bu mÂnÂya gore kalpler, gunahlara kazandıkları alışkanlık ve bağışıklık sÂyesinde pas tutmuş aynalar gibi korlenmiş, kararmış ve artık duymaz, hissetmez ve gostermez olmuştur. Nitekim şu hadis-i şerif bu olayı izÂh etmektedir: “Kul bir gunah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Eğer kul tevbe edip bu gunahtan vazgecerse kalbi yine parlar. Ancak doner tekrar gunah işlerse o lekeler artar, nihÂyet kalbi ele gecirir ve boylece kalp kararıp katılaşır.” Tirmizi, Tefsir sûre, 4-6; İbn MÂce, Zuhd, 29; İbn Hanbel III, 495)
Kalpteki imÂn ile, organların amelleri arasında bir ilgi vardır, îman, itÂatla artar, gunah ve isyanla eksilir. Gunahların imanı zaafa uğratması, selim bir kalbin mÂnevî duygu ile hissedebileceği bir husustur. Zir iman kalpte bir nûrdur; kotuluk ve gunahlar sÂyesinde eksilir ya da artar. Nitekim Allah TeÂl munÂfıkları kendi kazancları sebebiyle altust ettiğini ifÂde buyurmaktadır. bk. en-NisÂ, 4/88
KALBİ ALTUST EDEN ŞEYLER
Kalbi altust eden şeylerin başında insanın ahdine bağlı kalmaması; andını unutması gelmektedir. Cunku ahdine bağlı kalan, andını goren ve bu konuda irÂde ortaya koyan insan, kalbini sağlamca bağlayan, “rabt-ı kalb” eden insandır. Nitekim Kur ’an ’da Allah TeÂl hazretleri ahidlerini bozan İsrÂiloğullarının şu cezÂlarla tecziye edildiğini haber vermektedir.
Kalplerinin kararıp katılaşması,LÂnete uğramaları,Soz ve kelimelerin yerini değiştirerek yaptıkları tahrifat,Oğrendikleri ilmi unutmaları,Genel mÂnÂda bir hÂinlik. bk. el-MÂide, 5/13
Bugun Muslumanlar olarak bizim temel problemimiz andımızı unutmak ve ahdimizi yerine getirememektir. Bunun sonucu Âyette gectiği gibi kalpler kararıp katılaşmakta, Âlimlerimiz ahkÂmı carpıtarak yorumlamakta; sekuler hayata cıkış yolları bulmaya calışmakta; oğrenilen gercek hak bilgisi unutulup lÂnetlilerin yoluna meşrûiyyet kazandırılmak istenmektedir.Nasıl ateşli hastalıklar insanı guc ve takattan duşururse ahdinden uzaklaşmış, andını unutmuş insanların duştukleri gunah cukuru da kalplerdeki imÂnı zaafa uğratmaktadır. Duşurulmeyen yuksek ateş ve tansiyon nasıl insanı adım adım olume yaklaştırıyorsa, ciddiye alınmayan gunahlar da kufre doğru oyle yaklaştırır. İnsanın once tepkilerini yok eder, ardından alışkanlık kazandırır. NihÂyet insan gunahlardan zevk alır hÂke gelince de imÂn tehlikeye girer.
KALBİ DİRİ TUTMANIN YOLU
Kalbi diri tutmanın yolu onu kendi amelleriyle meşgul etmektir. Kalp amellerinin başında Allah ’ı sevmek, O ’na tevekkul, O ’na yonelmek, O ’ndan korkmak ve umidvÂr olmak, kulluğu sadece O ’na hÂs kılmak, Allah ’ın dostlarını dost bilmek, O ’na donmeyi istemek gibi şeyler vardır. Kur ’an ’da kalbin de işlediklerinden sorumlu olacağı haber verilmektedir: “Kulak, goz ve kalp bunların hepsi ardınca gittikleri şeylerden sorumludur.” el-İsrÂ, 17/36
Boyle bir sorumluluk sozkonusu olduğunda kalbin amellerinin organların amellerinden daha kuvvetli bir farz olduğu ortaya cıkmaktadır.
Kalbi ya da Turkce ifÂdesiyle “gonlu” sorumluluk cizgisinde sÂbit-kadem eyleyebilmenin en sağlam yolu ilÂhi bir teyid ve destekle “rabt-ı kalbe” sÂhip olabilmektir. Nitekim Kur ’an ’da “ashÂb-ı kehf” olarak anlatılan yedi-sekiz gencten oluşan, inancsız bir kavme ve zÂlim devlet başkanına karşı iman mucÂdelesi veren genclerin durumunu anlatan Âyette bu duruma işÃ‚ret buyurulmaktadır: “Onların kalplerini rabt ettik; gonullerine sağlam bir metÂnet verdik. O gencler, o yerin zÂlim hukumdarına kıyÂm ederek dediler ki: “Bizim Rabbımız, goklerin ve yerin rabbidir. Biz O ’ndan başkasına tanrı diye kulluk ve du etmeyiz. Yoksa sacma sapan konuşmuş oluruz.” el-Kehf, 18/14 Demek ki kÂfir bir kavmin icinde zÂlim idÂrecilere karşı dikilip mucÂdele verebilmenin yolu kalbi sağlamca hak ve hakikate bağlamaktan gecyor. Âyette gecen “rabt-ı kalp” kalbi sÂbit kadem eylemek, sağlam yurekli olmak, gonlun iman nûru ile aydınlanıp sabırla desteklenmesi demektir. Bu sÂyede kalb ruhlar Âleminden uzak kalmaya, rÂhatlıktan ayrılmaya, din uğrunda mucÂdele etmeye dayanabilir. Değilse kolayca etkilenip pes edebilir.
Rabt-ı kalp, gonlun ilÂhî tevfik ve rabbÂnî destek bağı ile bağlanması demektir. Bu sÂyede kalp rabbinin zikrine bağlanır. O ’nun hoşnud olduğu şeyleri zevkle yapar hÂle gelir. Kalp zikre bağlanınca itminana erer ve “El kÂrda gonul Yar ’da” hukmunun mÂnÂsı tecelli eder. Bu yuzden elin ne ile uğraştığından cok gonlun ne ile meşgul olduğu onemlidir. Cunku “dervişin zikri ne ise fikri de odur.”
Kalbin en guclu eylemi sevgidir. Bu yuzden Allah Rasûlu imanın lezzet ve halÂvetini sevgi şartına bağlayarak buyurmuştur ki:
İMANIN TADINI ALANLARIN UC HASLETİ
“Kendisinde şu uc haslet bulunan imanın tadını tadar:
Allah ve Rasûlu ’nu her şeyden cok sevmek,İnsanları yalnız Allah icin sevmek,Musluman olduktan sonra kufre duşmekten cehenneme atılmaktan korkar gibi korkmak.” BuhÂrî, İmÂn, 8; Muslim, İman, 15
Rabt-ı kalbin; yÂni gonle sÂhip olmanın zıddı hızlandır. Hızlan desteksiz kalmak; kalbin tevfik bağının cozulmesi, Rabbin zikrinden gÂfil olması, hevÂsına uyması ve durumunu zÂyi etmesidir. İnsan gonlu boyle bir teyidden mahrûmiyete dûcÂr olunca iş zorlaşır. El ne ile meşgul olursa olsun, gonlu bir turlu “YÂr” ile buluşturmak mumkun olmaz.
Gonlun goze, kulağa ve diğer organlara etkisini, onu kurtarmadan kurtuluşun gercekleşmeyeceğini Gonuller SultÂnı MevlÂn ’dan dinleyelim. Diyor ki Hz. MevlÂnÂ:
"Gozlerimiz, bakışlarımız gonule uymuştur. Gonul isterse goz zehire bakar, yılana bakar; gonul isterse goz ibret alacağı, ders alacağı şeye bakar.
Gonul isterse, goz gorulecek şeylere, dunyaya, dunya nimetlerine bakar, gonul dilerse goz mÂnÂya, ortulu şeylere, ilÂhi şeylere bakar.
Gonul isterse, gozleri kulliyÂt tarafına surer goturur. Gonul isterse onları cuz ’iyyat ’ta hapseder, bırakır.
Beş duyumuzun her biri, aynı su deposuna bağlı musluklar gibi, gonle bağlıdır. Gonlun dileği ile, emri ile iş gorurler.
Dikkat ediniz, butun bu işleri yapan hunerli el, aslında icte bulunan gizli bir elin emrindedir. O gizli el bedenimizin şu gorunen elini maşa gibi kullanarak bu işleri yaptırmaktadır.
Eğer gizli el isterse, şu gorunen el, duşmana karşı yılan gibi oldurucu olur. Yine gonul isterse, o el bir dosta karşı yardımda bulunur.
Acaba gonul bizde bulunan bu beş duyguya neler soyluyor, onlarla aralarında ne de gizli, akıl almaz bir anlaşma , ne şaşılacak bir buluşma var?
Gonul, Suleyman ’ın muhrunu elde etmiş, beden diyarında rûhÂnî ve nefsÂnî kuvvetlerin pÂdişahı olmuş da bilinen gorunen beş duyguyu emri altına almış, icte bulunan, gorunmez beş bÂtınî duygu da zaten onun emrinde.
On duygu, yedi uzuv, daha sayılamayacak , soylenemeyecek ne kadar cok şeylerin hepsi gonlun emrinde.
Bu padişÃ‚hlıkta, bu beden diyarında hileye sapmazsan, şu uc azılı şeytan; hırs, şehvet ve ofke şeytanları senin insanlık ve aşk yuzuğunu calamaz.
Ondan sonra da adın sanın dunyayı tutar, bedenin gibi iki dunyaya hÂkim olursun.
Eğer şeytan elinden aşk yuzuğunu, insanlık yuzuğunu alır giderse, pÂdişahlığın yok olur; bahtın, mutluluğun olur.
Gonul beden mulkunun hukumdarı olunca organlar onun hizmetkÂrı olur. Ama beden ve organlar gonle hukmetmeye kalkarsa…işte zor olan odur."
GONLU ETKİLEYEN BEŞ ŞEY
Tasavvuf ricÂline gore kalbi ifsÂd eden; gonlu etkileyen şeyler beştir:
İnsanlarla luzumsuz ve fazla ihtilat,Gelecek kaygısı ya da tûl-i emel,Allah ’dan başkasına bağlanmak, Cok yemek,Cok uyumak.
Bunların tedÂvisi de MevlÂn ’ya gore aşk ve sevgidir.
Dipnotlar: 1) el-Mutaffifin, 83/14. 2) Tirmizi, Tefsir sure, 4-6; İbn Mace, Zuhd, 29; İbn Hanbel III, 495. 3) bk. en-Nisa, 4-88. 4) bk. el-Maide, 5/13. 5) el-İsra, 17/36. 6) (el-Kehf, 18/14). 7) Buhari, İman, 8; Muslim, İman, 15. 8) Mesnevi, 1.cilt, 3563 / 3581 arasındaki beyitler.
Prof. Dr. Hasan KÂmil Yılmaz, Altınoluk Dergisi, Sayı: 221
İslam ve İhsan