
Muslumanlar tarih başlangıcı olarak Hicret ’i kullanırlar. Turkiye Cumhuriyeti devleti Hristiyanlara ait bulunan bu tarih başlangıcını resmen benimsediği icin bu yılbaşı, aynı zamanda “Turkiye ’nin resmî yılbaşı”dır, millî ve dinî yılbaşı değildir.Resmî yılbaşı her geldiğinde gecesinin kutlanmasının veya o geceye mahsus faaliyet ve eğlencelerden bir kısmına katılmanın İslÂm ’daki yeri (hukmu) tartışılır. Din hizmetlileri ve dindar Muslumanlar “bu geceye mahsus bir faaliyete katılmanın cÂiz olmadığını” soyler, Muslumanların boyle bir yılbaşı gecesi yokmuş gibi davranmalarını, normal hayatlarına devam etmelerini ister, bunu tavsiye ederler. Bir kısım modernist İslÂm yorumcuları ile amelsiz veya İslÂm ’ın gerektirdiği hayat konusunda duyarsız Muslumanlar ise “dunyanın kutladığı ve eğlendiği bu geceye katılmakta ve eğlenmekte bir sakınca bulunmadığını” soylerler.
YILBAŞININ İSLAM'DAKİ YERİ
Son zamanlarda moda oldu, bir konunun İslÂm ’daki yeri sorulurken, araştırılırken mutlaka bir Âyet veya hadîs de aranıyor. Boyle bir yaklaşımın bilgi eksikliğinden kaynaklandığı kesindir. Cunku İslÂmî hukum ve değerlendirmenin kaynağı vahiy (Âyet ve hadîsler) olmakla beraber, bunların sınırlı olduğu, bir mesele hakkında Âyet ve hadîs yok ise (doğrudan, adını ve niteliklerini belirterek meseleyi hukme bağlayan bir nas yoksa) ictihada gidilir. Bu konuda uzman (Âlim) olanların bildiği usûle uygun olarak yapılan ictihad ile ulaşılan sonuc, hukum ve değerlendirme de dîne dÂhildir, İslÂmîdir, ictihad eden Âlimi ve bilgileri yetersiz olduğu icin Âlimden sorma durumunda olan diğer Muslumanları bağlar.
Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında yılbaşı kutlamaları bulunmadığı icin, doğrudan bu konuyu hukme bağlayan bir Âyetin veya hadîsin bulunmaması tabiidir. Ama bizim dunyamızda onumuze cıkan bu konunun, ceşitli ictihad yontemleriyle İslÂm ’daki yerini belirleyebilmek, hukmunu; yani haram, mekruh, mubah olup olmadığını ortaya koyabilmek icin yararlanabileceğimiz bircok Âyet, hadîs, kural ve ilke vardır.
YILBAŞI MUSLUMANLARA AİT DEĞİLDİR
Meselemizin hukmunu araştırmadan once ne olduğunu acıklamak gerekir. Yılbaşı, tarih başlangıcı olarak Muslumanlara ait değildir, Hristiyanlara aittir. Aslında kış gun donumunu kutlama Âdeti ceşitli Asya ve Avrupa putperest (pagan) topluluklarında vardı. Tarihî kayıtlara uygun olmadığı halde Hz. İsa ’nın doğduğu gun kilise tarafından 25 Aralık ’a cekildi, eskiden beri yapılmakta olan kutlamaların Hristiyanlığa dÂhil edilmesi hedeflendi. Ancak zaman icinde bu kutlamaya katılan diğer kiliseler aynı tarihte birleşmedi, farklı tarihleri benimsediler. Yılbaşında yapılan Noel Yortusu ’na (Hristiyanlığa mahsusu bir Âyine) adı karıştırılan Noel Baba (Aziz Nichola, Santa Claus) aslında; yani tarihî bir şahıs olarak bir Hristiyan azizidir (ermişi, velîsi). Zaman icinde bu azizin tarihi kimliği değiştirilmiş, kendisiyle ilgili bircok efsÂne uydurulmuş ve ilk defa 17. asırda Almanya ’da Noel Yortusu ’na karıştırılmış, daha sonra bu uygulama Hristiyan dunyasına yayılmıştır.
Muslumanlar tarih başlangıcı olarak Hicret ’i kullanırlar. Turkiye Cumhuriyeti devleti Hristiyanlara ait bulunan bu tarih başlangıcını resmen benimsediği icin bu yılbaşı, aynı zamanda “Turkiye ’nin resmî yılbaşı”dır, millî ve dinî yılbaşı değildir.
Bu kısa tarih bilgisinden cıkan sonuc şudur:
a) 1 Ocak 2019 yıl once Muslumanların veya Turklerin tarihinde, tarih başlangıcı olacak bir olay gecmemiştir.
b) Hz. Îsa ’nın doğum tarihine uygun olmamakla beraber onun doğumu bu tarihin başlangıcı olarak kabul edilmiş; bundan oncesi ve sonrası icin “Milattan (İsa ’nın doğumundan) once, sonra” denilmiştir.
c) Hz. İsa biz Muslumanlara gore aziz bir peygamberdir (aleyhisselÂm), ancak Hristiyanlar onu peygamberlikten cıkarmış, tanrılaştırmışlardır.
d) Noel Baba aslında bizce de saygıya değer bir mumindir (Hz. İsa ’nın tebliğ ettiği dîne inanmış ve o din icinde yetişmiş ve ermiştir), ancak dun Hristiyanların, bugun dinli-dinsiz Batı ’nın Noel Babası, nitelikleri bakımından bu aziz, bu velî, bu mumin değildir. Onun adının karıştırıldığı yortu da bir Hristiyan ibÂdetidir.
Boylece yukarıda ana hatlarıyla acıklanan yılbaşının, din olarak aslından saptırılmış Hristiyanlığa, kultur olarak da Hristiyan Batı ’ya dayandığı, onun bir parcası olduğu ortaya cıkmıştır.
Muslumanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan Âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur?
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî Âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibÂdeti yapan) Muslumanlar en azından haram (buyuk gunah) işlemiş olurlar. Katılma niyet ve durumlarına gore itikadları da tehlikeye girer. Bu hukmun akla ve vahye dayalı delillerini zikretmeye bile gerek yoktur.
Dinî Âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan Muslumanlar, bu eğlencelerde ayrıca hicbir haram işlemeseler dahi, kokeni dinî (İslÂm ’dan başka ve ona gore bugun mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faaliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara, dinle ilgili bir konuda benzer hale geldikleri icin gunah işlemiş olurlar. “Bir din ve kultur topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır” meÂlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili Âdetler bir milletin kulturudur. Kultur din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe burunmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mumkun değildir. Eğer birileri din ile kulturu birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa, zor olmakla beraber bunu yapabilirse kultur ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parca parca kaybeden din gider (milletin hayatından cıkar) onun yerine yeni kulturun dîni veya dinsizliği gelir. Kultur ile din arasında boyle bir bağ bulunduğuna gore; kulturun değişmesi dîni yakından ilgilendirir. İslÂm ’ın beş temel amacından biri dîni; yani Muslumanların hayatında İslÂm ’ı korumaktır. İslÂm ’ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kultur değişimi, bir kultur taklidi haramdır, bazen bununla da kalmaz dinden cıkma sonucunu doğurur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine ’ye gocunce, burada oteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını oğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından onemli kultur unsurları olduğu icin bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek cok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan Âdet ve uygulamaları Muslumanlara yasakladı.
(Bu yazıyı on yedi yıl once yazmıştım, yalnızca tarihini ve birkac cumleyi guncelleyerek bir daha okunmasını diledim.)
Kaynak: Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Yeni Şafak Gazetesi
İslam ve İhsan