Yuce dinimiz İslam faizi, butun ceşitleriyle kesin olarak yasaklamıştır. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.v.) faiz alana da verene de lanet etmiştir.Ayeti kerimede buyuruluyor:

"Faiz yiyenler (kıyÂmet gunu mezarlarından) ancak şeytan carpmış kimselerin kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların, "esasen alışveriş de faiz gibidir" demeleri yuzundendir. Halbuki Allah, alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan boyle kim, Rabbinden kendisine gelen bir oğut uzerine faizciliğe son verirse, gecmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hukum de Allah'a kalmıştır. Kim de yeniden faize donerse işte onlar cehennemliktir, orada temelli kalacaklardır. Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir. Allah koyu nankor ve gunahkÂr olan hic kimseyi sevmez.

İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekÂtı verenler var ya, onların mukÂfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar uzuntu de cekmezler.

Ey iman edenler! Allah'tan korkun. Eğer gercekten inanıyorsanız, mevcut faiz alacaklarınızın peşini bırakın, vazgecin." (Bakara sûresi (2), 275-278)

FAİZ, TOPLUMDAKİ EMEK-SERMAYE İLİŞKİLERİNİ ALTUST EDERYuce dinimiz, "karşılıklı fayda temin etmeye yonelik bir sozleşmede karşılıksız kalan herhangi bir fazlalık" demek olan faizi, butun ceşitleriyle kesin olarak yasaklamıştır. Faiz yiyen kişi, başkasının malını karşılıksız olarak yemiş olur. Bilinen bir gercektir ki para, bir değişim aracıdır. Onu alınıp satılan mal haline getiren ve hic bir risk almadan gelir elde etme vasıtası olarak benimseyen kişiler faizci, buna imkÂn veren butun muameleler de faiz muamelesidir. Durduğu yerde paraya para kazandırma birilerinin hoşuna gitse de toplumun aleyhine olan bu durum aslında iyi tahlil edildiği zaman uzun vÂdede toplumdaki emek-sermÂye ilişkilerini altust edeceği icin bizzat faizcilerin de aleyhinedir. Hatta bu yolla para kazananları zehirli gıdalarla beslenenlere benzetmek mumkundur. Zehir tesirini gosterdiği an, yapılacak hic bir şey kalmamış demektir.

Şu da bir gercektir ki, dinimiz sermaye birikimini, faizle değil, ortaklık usuluyle sağlamayı ongormektedir. Ortaklıkta sermaye faizsiz olacağı icin mÂliyet ve enflasyon gibi kapitalizmin urunu olan meseleler ortadan kalkacak, mulkiyete ortak olma tabana doğru yayılacak, ekonomik ve sosyal farklılaşmalar en duşuk seviyeye inecek, sermayeye, yatırıma ve tabiî ticÂrete asla kotu gozle bakılmayacaktır.

FAİZ, İYİLİK VE YARDIMLAŞMAYI OLDURURFaizcilik, para sahiplerinin tahakkumunu artırır ve toplumun duzen, hurriyet ve geleceğine mudÂhale etmelerine yol acar. İş ve yatırım yaparak değil, faizle gelir temin eden bir rantiye sınıfının oluşmasına zemin hazırlar. İnsanları calışıp kazanmak ve uretim ile meşgul olmaktan uzak tutar. Bu da insanların birbirine iyilik etme duygularını sondurur. "Karz-ı hasen" yoluyla iyilik ve yardımlaşmayı ortadan kaldırır. Cıkar hırsını aşırı derecede kamcılar, hırslar keskinleştikce kalbler katılaşır, toplumda yardımlaşma ve dayanışma yerine somurme ve catışma başlar.

Faiz yiyenlerin şeytan carpmış gibi mezarlarından kalkacaklarının belirtilmesi, faiz yemenin ne kadar fen olduğunu anlatmaktadır. Faizcilik yaparak fakir kimseleri somurenler, şeytanlaşmış insanlardır. Butun guzel insanî duygular faizcilerin icinden silinir ve bunlar şeytan gibi sadece maddeye tapan, maddî menfeat peşinde koşan ve şeytanlıklarını tatmine calışan acımasız yaratıklar halini alırlar. Zaman zaman iclerinde doğacak her hayırlı istek, onları şeytan carpmışcasına sarsar ve bu tur arzuları bir şekilde kendi iclerinde boğmaya calışırlar. Aslında bu faizci rantiye sınıfı gunluk hayatlarında da carpılmış gibidirler. Tenbellik icinde yatar, rahat ve hızlı bir şekilde uyanamaz, hemen kalkamaz, coğu kere yataklarında şeytan carpmış gibi saatlerce gerneşir, ağzını yuzunu buruşturur, sonra da sendeleye sendeleye kalkarlar. Butun hayatları faiz duşuncesi ve dedikoduları ile gecer, duştukleri zaman da bellerini kolay kolay doğrultamazlar.

ALIŞVERİŞ HELAL, FAİZ HARAMDIRÂyet-i kerîme, onların bu carpılmış hallerinin sebebini, "esasen alışveriş de faiz gibidir" diye, meşru ve makul bir kazanc yolu olan ticÂreti, kendi carpık ve haksız kazanc yollarına, faize benzetmeleri, boyle ters bir kıyasla yaptıklarını savunmaya kalkmaları olarak gostermektedir. Dikkat edilirse faizciler, "faiz de alışveriş gibidir" demiyorlar, "alışveriş de faiz gibidir" diyorlar. Yani iktisÂdî hayatın asıl yolunun faiz olduğu, ya da "faizsiz bir ekonominin duşunulemeyeceği" varsayımını one suruyorlar. Onların bu mantıkları bile, şeytan carpmış bir kafa ve gonul yapısına sahip olduklarını gostermektedir. Halbuki "Allah alışverişi helÂl, faizi haram kılmıştır." HelÂl ile haramı ters yuz edip haramı asıl, helÂli ona benzer gostermek ne buyuk bir carpıklıktır. Ekonomik duzenleri bu carpık anlayışa dayanan toplumların istikrarsızlığı herhalde cok tabiî bir neticedir.

Faiz aslında faizcilerin sandığı gibi malı da arttırmaz. Goruntuye aldanmamak gerekir. "Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir." Faiz, mal uretecek hayatları Âdeta bir kurt gibi yer bitirir, sonucta sermayelerin de batmasına sebep olur. Sadakalar ise, ecir, hayat ve bereket kaynağı olur. O halde "İman edip iyi işler, salih ameller yapanlar ve ozellikle namazlarını doğru durust kılıp zekÂtlarını veren kimselerin her zaman Rabbleri katında ecirleri vardır. Bunlara gelecek bir korku olmadığı gibi herhangi bir kayıptan dolayı mahzun da olacak değillerdir." Muslumanlara Allah'tan korkmak ve onun azÂbından korunmak yaraşır. Bunun tabiî neticesi de, henuz alınmamış faiz varsa, ondan vazgecmek, onu terketmektir. Âyet–i kerîme, boyle bir davranışı, gercek mu'min olmanın gostergesi saymaktadır. İmanda olgunluk, onun gereğinin yerine getirilmesini gerektirir.

FAİZCİLİK YAPANLAR İLAHİ SAVAŞTADIRNevevî'nin buraya almadığı Âyette ise, "eğer boyle yapmazsanız" yani Allah'tan korkmaz, faizin haram olduğuna inanmaz veya inanır da terketmezseniz, "O zaman Allah ve Resûlu tarafından size savaş acılmış olduğunu biliniz. Eğer tovbe ederseniz, sermÂyeleriniz sizindir" buyurulmaktadır. Şurası da bir gercektir ki Kur'an dilinde 'Allah ve Resûlu'nun harbi' ifadesi, bazan gercekten savaş anlamında, bazan da gunahın buyukluğunu ve zararını anlatmak maksadıyla uyarı yerinde mecaz olarak kullanılır. Burada bu iki yorumla ilgili goruşler ileri surulmuştur. Anlaşılan odur ki, faizcilik yapanlar, maddî veya mÂnevi anlamda ilÂhî savaştan yakalarını kurtaramayacaklardır.

Bu Âyetlerden once, "Ey iman edenler! Kat kat katlanmış olarak faiz yemeyin" [Âl-i İmrÂn sûresi (3), 130] Âyeti nÂzil olmuş bulunması ve bu Âyetlerin de hicretin sekizinci yılında gercekleştirilen Mekke fethi sıralarında inmiş olması, faizin ortadan kaldırılması icin tedricî bir usûlun ve toplumda belli bir gelişmişliğin sağlanmış olmasının gerektiğini gostermektedir. Bu durum, mukemmel bir toplum duzeni ortaya koyamayan milletlerden faizciliğin kalkmayacağı anlamına gelir. Hangi toplumda da faizsiz yaşanamayacağı kanısı yayılmaya ve faizi meşrû gostermek icin careler aranmaya başlanırsa, orada cozulme, cokuntu ve CÂhiliye devrine donuş başgostermiş demektir.

Unutulmamalıdır ki, Allah katında alışveriş, "alışveriş" olduğu icin helÂl; faiz de "faiz" olduğu icin haramdır. İcine faiz karıştırılarak yapılmış alışverişler de fÂsittir. Zira "haram ile helÂl karışınca haram one gecer."

Ozetle yorumlamaya calıştığımız butun bu Âyetler, faiz yasağının gercekten son derece şiddetli bir yasak olduğunu acıkca ortaya koymaktadır. Konu ile ilgili hadislere gelince, hakikaten meşhur ve sayısal olarak cok hadis bulunmaktadır.

PEYGAMBERİMİZ FAİZ ALANA DA VERENE DE LANET ETTİ
İbni Mes'ûd radıyallahu anh şoyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem faiz alana da verene de lÂnet etti. [1]

Tirmizî ve diğer muhaddisler, "şÃ‚hitlerine ve kÂtibine de" kelimelerini ilave ettiler.

FAİZ "YEDİ HELAK EDİCİ"DEN BİRİDİR
Onceki konuda "yedi helÂk edici"den biri olduğunu gorduğumuz faiz ve yukarıdaki Âyetlerden "Allah ve Resûlunun harb ilan ettiği bir gunah" olduğunu oğrendiğimiz faizcilik, Resûl-i Ekrem Efendimiz'in lÂnet ettiği hususlar arasında yer almaktadır. Bu uc tesbit, herşeyden once konuya ait yasağın son derece şiddetli olduğunu gostermektedir.

Peygamber Efendimiz, toplumun inanc, iktisad ve ahlÂk duzenini altust eden, kişi ve toplumları anarşi ve felÂkete surukleyen faizi yiyen ve yedirenlerin, Allah'ın rahmetinden uzak kalmalarını dilemek yani onlara lÂnet etmek suretiyle işin ne kadar ciddî olduğunu gozlerimiz onune sermektedir. Bilinen bir gercektir ki faiz, vahye dayalı butun dinlerde haramdır. Butun şeriatlar onu ortaklaşa yasaklamıştır.

Ote yandan Allah TeÂl faizciden başka hic bir Âsi ve gunahkÂra kitabında harb ilan etmemiştir. Yine Peygamber Efendimiz, "Omrun Sonuna Doğru İyiliği Artırmak" konusundaki bir başka hadisinde, "Her kul olduğu hal uzere diriltilir" buyurduğuna, yukarıdaki Âyette de faiz yiyenlerin şeytan carpmış gibi mezarlarından kalkacakları bildirildiğine gore faizcilik insanın kotu bir şekilde olmesine (sû–i hÂtime) sebep olmaktadır. Faiz yemek, faizcilik yapmak demektir. Faiz anlaşma ve akitlerden doğduğuna gore, bunun iki tarafı olduğu gibi şahitleri ve yerine gore kÂtibi, yazıcısı veya noteri de bulunacaktır. Hatta banka, mafya, tefeciler v.s. gibi yasal veya yasal olmayan kurumları da olacaktır.

İSLAM TOPLUMUNDA FAİZCİLİĞE YER YOKTirmizî ve diğer hadiscilerin rivÂyetlerinde yer alan "şÃ‚hitlerine ve kÂtibine de" ilavesine gore, hem şahıs olarak tefeciler hem de bu işe aracılık yapan kurum ve kuruluşlar ile oralarda faiz işlemlerini yonlendiren, kaydeden, şÃ‚hitlik eden herkes Peygamber Efendimiz'in lÂnetinden paylarını almışlardır. Efendimizin lÂnetinin kapsamını bu olcude geniş tutması, İslÂm toplumunda faizciliğe yer olmadığını, kimsenin ona ne alan-veren olarak ne de şahit ve katip olarak bulaşmaması gerektiğini en yuksek perdeden anlatmak icin olsa gerektir. Cunku toplumun butun kesimlerine zararı muhakkak olan bir işlemin, hic bir şekilde yanında olmamak herkesin o topluma karşı gorevidir. Bunun bilincinde olmayanlar ya da bile bile bu zararın yaygınlaşmasına yardımcı olanlar ise, elbette lÂneti haketmişlerdir.

Hadisten Oğrendiklerimiz
Şiddetle yasaklanmış olan faizi almak da vermek de Peygamber Efendimiz tarafından lÂnetle karşılanmıştır.Faiz muamelesine şÃ‚hitlik ve kÂtiplik yapanlar da bu lÂnete muhataptırlar.Faizci kurum ve kuruluşlarda calışmamaya ozen gostermek gerekir.Faizden kurtulamamış bir ekonomi, şeytan carpmış bir ekonomidir. Sonu maddî mÂnevî tam bir felÂkettir.İslÂm, ticaret, yardımlaşma ve karz-ı hasen uzerine kurulu bir iktisÂdî duzeni ongorur.
[1] Muslim, MusÂkÂt 105-106; Tirmizî, Buyû ’ 2. Ayrıca bk. BuhÂrî, Buyû ’ 24, 25, 113; Ebû DÂvûd, Buyû ’ 4; İbni MÂce, TicÂrÂt 58

Kaynak: Riyazus Salihin, Hadis-i Şerif Tercumesi, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan