HatÂ, isyÂn ve gunahlara batmış bir insanı, tenkit etmeden, ayıplamadan ve dînî emirleri yerine getirmesini istemeden evvel, onun kalbini kazanmaya oncelik verilmelidir. Bunun icin, şahsî yakınlık ve telkînin tesir zemînini oluşturacak muhabbetli bir alÂka tesisine calışılmalıdır.
MuhÂtabın kalbi boylece hazır bir hÂle getirildikten sonra, hatÂlar yavaş yavaş duzeltilebilir. Ayrıca, maddî ve mÂnevî ikrÂm ve iltifatların, muhÂtapta uyandıracağı rûhî alÂkanın bereketli semeresini goz onunde bulundurmak gerekir.

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN ŞEFAATİ KİMLER İCİN

Bu hususta Hazret-i Peygamber -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ’in, gunah dumanlarıyla boğulmuş gonullere semÂvî bir pencere acıp da, taze nefesler sunan:

“Şefaatim ummetimden buyuk gunah işlemiş olanlar icindir.” (Ebû DÂvud, Sunnet, 20) beyÂnındaki inceliği kavramak lÂzımdır.

AllÂh Rasûlu -sallallÂhu aleyhi ve sellem- ’in gunahkÂrlara karşı bu tavır ve ifÂdesini, Hazret-i MevlÂn ne guzel îzÂh eder:

“İlac, iyileştirmek icin, hasta ve yaralı kimseler arar. Nerede bir dert varsa, dev oraya gider. Nerede alcak ve cukur yer varsa, su oraya akar.”

“Sana merhamet suyu gerekliyse, sen de boyle yap!”

Ancak, ilÂc ve merhemin tesiri icin, oncelikle yaranın mikroplardan arındırılması îcab eder. Bu da, hasta gonullerin gunah mikrobundan temizlenmesi, yÂni tevbe suyuyla yıkanması demektir. İlac, yÂni şefaat, bundan sonra gercekleşir.

GUNAHLARINA TEVBE EDEN GUNAH İŞLEMEMİŞ GİBİDİR

Nitekim diğer bir hadîs-i şerîfteki:

“Gunahlarına (nedÂmetle) tevbe eden, hic gunah işlememiş gibi olur!” (İbn-i MÂce, Zuhd, 30) beyÂnı, bir taraftan mujde, diğer taraftan da bu mujdenin şartını ifÂde edici mÂhiyette bir merhamet tezÂhurudur.

KULLUĞUN OLCUSU

Bu olcu cercevesinde hidÂyet ve rahmet uslûbundaki ulvî inceliğe butun peygamberler riÂyet ettiği gibi, onların izinden giden evliyÂullÂh da hassÂsiyetle riÂyet etmiştir. Buna binÂen îmÂnın ilk meyvesi merhamet olarak telakkî edilmiş ve kulluk, kısaca şu iki olcu cercevesinde tÂrif edilmiştir:
1- “Ta ’zîm li-emrillÂh”, yÂni AllÂh ’ın emirlerini ihtiram ile yerine getirmek.

2- “Şefkat li-halkillÂh”, yÂni Yaratan ’dan oturu yaratılanlara şefkat ve merhamet gostermek.

AllÂh dostlarından Fudayl bin IyÂz ’ın hÂli, bu olculerle yaşayan mumin gonlune ne guzel bir misÂldir:

Kendisini ağlarken gorduler:

“–Nicin ağlıyorsun?” dediler.

O da:

“–Bana zulmeden bir zavallı muslumana uzulduğumden ağlıyorum! Butun kederim, onun kıyamette rezil olacağından dolayıdır...” buyurdu.

Bu kÂmil insanları, boylesi bir merhamete sevkeden husûsu Hazret-i MevlÂn şoyle îzÂh eder:

“Rahmet denizleri coşunca, taşlar bile Âb-ı hayat icer. Yuz yıllık olu mezarından cıkar, şeytan ruhlu kara sîmÂlar, hûrilerin bile kıskanacakları guzel bir melek olur.”

SARHOŞUN AĞZINI YIKAYAN ALLAH DOSTU

Nakledildiğine gore İbrahim bin Edhem Hazretleri, bir sarhoşun pis kokulu ve bulaşık ağzını yıkamış, bunu nicin yaptığını soranlara da:

“–Eğer yuce AllÂh ’ın adını zikretmek icin yaratılan dil ve ağzı bulaşık olarak bıraksaydım, hurmetsizlik olurdu...” demişti.

Adam ayıldığında ona:

“–Horasan zÂhidi İbrahim bin Edhem ağzını yıkadı...” dediler.

Bu durumdan mahcub olan sarhoşun gonlu de uyandı ve:

“−Oyleyse ben de tevbe ettim...” dedi.

Boyle bir hÂle vesîle olan İbrahim bin Edhem Hazretleri ’ne ru ’yÂsında Hak katından şoyle buyuruldu:

“–Sen bizim icin onun ağzını yıkadın! Biz de senin icin onun kalbini yıkadık!..”

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altın Silsile, Erkam Yayınları



Şefaat Nedir? Kimler Şefaat Edecek? Kimlere Şefaat Edilmeyecek?



Şefaat Ne Demektir, Nasıl Olacağını Acıklar mısınız?



Şefaat Nasıl Olacaktır Şefaati Nasıl Anlamalıyız?



Şefaatle kendini kurtarmak mumkun mu?

İslam ve İhsan