
Gecmeyen mutsuzluk, gunumuzun en populer psikolojik sorunu olarak başı cekiyor. Hem gundelik hayatta insanlardan duyduklarımız hem kendi hissiyatlarımız hem de araştırma verileri kronik mutsuzluk sorununun yaygınlığını ortaya koyuyor. Peki gecmeyen mutluluk nedir? Nasıl bir hastalık?
Gecmeyen mutsuzluk, gunumuzun en populer psikolojik sorunu olarak başı cekiyor. Hem gundelik hayatta insanlardan duyduklarımız hem kendi hissiyatlarımız hem de araştırma verileri kronik mutsuzluk sorununun yaygınlığını ortaya koyuyor. "Ne yaparsam yapayım mutlu olamıyorum.", "Yaptığım hicbir şeyden zevk alamıyorum.", "Kendimi surekli mutsuz ettiğimi hissediyorum.", "Her şeyi kafama takıyorum." gibi nice şikÂyet cumlesi eminim hepinize tanıdık gelmiştir.
DEPRESYON BELİRTİSİ
Psikiyatri dunyası bu duygusal cokkunluk durumunu "depresyonun bir belirtisi" olarak tanımlıyor. Yapılan araştırmalara bakacak olursak yoğun mutsuzluk ve zevk kaybı iceren depresyon hastalığının sadece ulkemizde değil tum dunyada arttığını gorebiliriz. Dunya Sağlık Orgutu ’nun raporuna gore 2015 yılında dunya capında depresyon vakalarının sayısı 322 milyona yukseldi. Rapordaki verilere gore, Turkiye ’de depresyon şikÂyeti olanların sayısı 3 milyon 260 bine ulaştı.
Gunden gune teşhis oranı artan bu hastalığın en onemli yapı taşı olan mutsuzluk sorununa care olabilmesi adına ulkemizde pek cok yayına rastlayabilirsiniz. Mutsuzluktan kurtulmanın "kısa" ve "kestirme" yollarını aktaran pek cok kişisel gelişim kitabı raflarda boy gosteriyor ve hızla tukeniyor. Her gun mutsuzluk sorununu aşmaya dair onlarca seminer ve eğitim duzenleniyor, TV ’lerde ve radyolarda bunun yolları anlatılıyor. Ruh sağlığı profesyonellerinden yardım almak gecmişe nazaran artık cok daha kolay fakat tum bunlara rağmen gelin gorun ki mutsuzluk sorunu da aynı hızla yayılıyor. Ozetle, tabloda bir terslik var.
HAYATIN ANLAMI NEDİR?
Her şeyden once şu mutluluk merakını bir sorgulamakta fayda var. Zira herkesin diline pelesenk olmuş bir merak bu. Yaşamının asıl amacını mutluluk duygusunun iplerine bağlamış insanlar icin bu duygunun değeri oldukca yuksektir. Ama bir dakika sonrası bile belirsiz olan yaşamda bir duyguyu yegÂne amac edinmek esasen gercekcilikten cok uzak. Duyguları hayatın amacı olarak temel almak, insanı duygularının esiri hÂline getirir. Oysa duygular cok hızlı değişebilir ve sureğenliği yoktur. Hayatın anlamını boylesine kaygan bir zemine oturtmak takdir edersiniz ki bizi tatminsiz kılacaktır. Bu noktada hayata yuklediğimiz anlamı ve amacı revize etmemiz gerekiyor. "Hayatın anlamı nedir?" gibi derinliği kocaman bir soruya cevap vermek ilk adım olmalı. Ardından "Bugune kadar bu anlam dairesinde mi yaşadım?" ve "Bu anlam dairesinde mutlu hissedip hissetmemek ne kadar onem arz ediyor?" soruları sıraya gecmeli.
İşte bu sorulara cevap verdiğinizde başka bir pencere daha acılacak, sizin potansiyelinize ve icinde bulunmayı tercih ettiğiniz anlam dairesine en uygun amacı belirlemeniz gerekecek. İşte bu amacı gelip gecici duygularımız değil, yaşamımızın verimliliği yonlendirmeli. Yani, bu amacı oluştururken asıl derdimiz olumlu duygular yaşamaktan ote yaşamımızı verimli ve işlevsel kılmak olmalı. Soz gelimi, tum gununu ihtiyac sahiplerine yardımcı olmakla geciren biri pek tabii cok mutlu hissedemez. Zira zor durumda ve ızdırap icinde olan insanları gormek kimseye zevk vermez. Fakat o gunu verimli yaşamış olmak kişinin yaşamını anlamlı kılacak ve o; ertesi gun aynı işe, başkalarının acısıyla acı cekmek pahasına, koşarak gidecektir. Bu orneği diğer pek cok meslek ve uğraş icin dile getirebiliriz. Uzun lafın kısası; ne hissettiğimiz değil ne yaptığımız ve yaptığımız şeyin bizim icin ne anlam ifade ettiği, aynı zamanda ortaya koyduğumuz eylemlerle toplumsal faydayı ne kadar gozettiğimiz onemli olmalı.
MUTLU OLSAM HAYATIMDA NE DEĞİŞİRDİ?
Mutluluk kelimesinin pek coklarımız icin gormek istemediğimiz boşlukların maskesi hÂline gelmesi bir başka sorunlu nokta. “Mutlu olsam hayatımda ne değişirdi?”, “Neyi daha iyi yapardım?”, “Neyi daha az yapar ve nelerden uzaklaşırdım?”, “Mutluluk duygusu somut şekilde hayatıma ne katardı?”, “Kurtulmak istediğim bu mutsuzluk benden gitse, hangi eylemleri hayata gecirirdim?” İşte bunun gibi daha nice eylem odaklı soruyu kendimize sormalıyız. Aslında anlamsız ve ici boşaltılmış yaşamımızı gormek yerine bir duyguyu hissedememeyi esas sorunmuş gibi tanımlamak, hayatımızın sorumluluğundan kacmamız anlamına da geliyor.
Oysa sorumluluk almalı ve yaşamımızı değerli kılacak işlerin peşinde olmalıyız. Okumalı, oğrenmeli, oğretmeli ve uretmeliyiz. Mutluluk zaten bunları yaparsak tıpış tıpış peşimizden gelecektir, gelmese de onemli olmayacaktır; zira tum bunları yapmanın getirdiği olgunluk bize kÂfi gelecektir. Muhtemelen duygularımızı takip edecek vaktimiz de olmayacaktır.
Ozetleyecek olursak, mutluluğu hayatımızın ideal amacı olmaktan cıkarıp yaşamımızı sorumluluklarımızla anlamlı kılmalıyız. Bu sorumluluklar esnasında huzur, mutluluk, sevinc gibi olumlu duygulara ek olarak yaşayacağımız olumsuz duygulara da acık olmalı ve bu duyguların tekÂmul surecimizin olmazsa olmazı olduğunu kabullenmeliyiz.
Kaynak: Esra ORAS | Uzman Psikolog - diyanetdergi.com
BENZER HABERLER BAŞ EDİLEMEYEN STRESE DİKKAT! STRES OBEZİTEYE YOL ACIYOR STRES COCUKLARIN BEYNİNİ NASIL ETKİLİYOR? STRES VE YORGUNLUK CAYI STRES DERİYİ HASTA EDİYOR STRESİ NASIL YONETİRİZ? İslam ve İhsan
DEPRESYONUN BELİRTİLERİ NELERDİR?