
Kim neyi cok zikrederse, onunla unsiyeti artar ve zikir ede ede zikrettiği bir gun karşısına cıkıverir. İşte O ’nu dost bilmeyen, dost tanımayan asl O ’nu tanıyamaz. Muhabbet, mÂrifetin semeresidir.Merhum Mûs Topbaş rahmetullÂhi aleyh bir sohbetlerinde şoyle anlatmışlardı:
Allah TeÂl dostluğunun butun makamların ustunde bir makam olduğuna dair Huccetu ’l-İslÂm el-GazzÂlî kuddise sirruh buyurur ki:
“Bir lezzet vardır ki Cennetin lezzeti onun yanında hic kalır. Onu anlamak icin şu misallere dikkat et, uzerinde duşun!”
ALLAH ’I BİLENLER İnsanın ceşitli devrelerinde, eşyadan lezzet alması birbirine musÂvî (denk) değildir. Cocuğun butun lezzeti yemektedir. Bundan başka bir şey bilmez. Yedi yaşına gelince yediklerini birbirinden ayırmaya, secmeye başlar. Şundan değil de oburunden biraz daha fazla lezzet alır. Guzel giyinmenin lezzetini, on yaşından sonra anlamaya başlar. Biraz daha buyuyup yuksek bir makama ve mansıba erdi mi, dunya lezzetleri son bulur. Fakat bunların hicbirinin bÂtınını (gonlunu) tatmin etmediğini, gozu varsa gorur. Cunku bunların hepsi, CenÂb-ı Hakk ’ı bilmenin yanında hictir.
Âriflerin sozlerin kulak ver ve dikkat et, hÂllerini anlamaya calış. MÂrifet ve Hak dostluğunun her şeyden kıymetli olduğunu anlarsın.
MÂrifet-i Hakk ’ın gizli olmasının sebebi şudur: Bir şeyi bilmek ya tehlikelidir veya zordur. Bunun iki sebebi vardır. Bir şey ortulu olur, aydınlık olmaz. İkincisi son derece aydınlık olur. Fakat gozde onu gorecek tÂkÂt olmaz. Mesel yarasalar gunduz gormezler, gece gorurler. Bu, eşyanın gece gorunmesinden değildir. Yarasanın ışığa tahammul edemeyecek derecede zayıf gozlu olduğundandır. İşte CenÂb-ı Hakk ’ın mÂrifeti de son derece acık ve aydınlıktır. “ez-ZÂhir”, O ’dur. Gonuller, O ’nu bulmaya tahammul edemezler. İşte akıl ve hayale gelmeyen ne kadar mahluk varsa, hepsi de O ’nun kudret ve celÂliyle perdelenmiştir. O, her an zÂhirdir. Fakat kulda O ’nu kendi imkÂnları ile muşÃ‚hede imkÂnı yoktur. (…) HulÂs nûr, nuruyla gizlenmiştir.
MAKAMLAR USTUNDE MAKAM Bir başka husus da şudur: Cocuklukta bu dunya rastgele seyredilir. Eşyanın her biri ayrı bir yer tutar. Cocuğun, eşyanın şehÂdetlerini işitecek aklı olmadığı icin bir şey yok sanır. Her kimin gozu zayıf değilse, gorduğu her şeyin AllÂh ’ın sanatının eseri olduğunu gorur.
Allah dostluğu, butun bu makamların ustunde bir makamdır. Kulun kemÂlÂtının en son derecesi, Hak dostluğunun gonlunde gÂlip olması ve dostundan başka her şeyden alÂkasını kesmesidir.
Eğer bir kimse bunun ne demek olduğunu merak ederse, Allah ’tan başka her şeyden gonlunu temizlesin! Dunya dostluğunu, gonlunden cıkarsın. Allah dostluğuna mÂni olan her şeyi terk edip, O ’nun mÂrifetini şevkle istesin! AllÂh ’ın dostlarıyla beraber olsun. MÂrifet tohumları, vucut toprağında hazır beklemektedir. Bunların filizlenmesi icin zikre ve fikre devam etmek lÂzımdır.
Kim neyi cok zikrederse, onunla unsiyeti artar ve zikir ede ede zikrettiği bir gun karşısına cıkıverir. İşte O ’nu dost bilmeyen, dost tanımayan asl O ’nu tanıyamaz. Muhabbet, mÂrifetin semeresidir.
Allah TeÂl ’nın muhabbeti olmadan Âhiret saadetine erişebileceğini soyleyen, cÂhilce bir lÂf etmiş olur. Âhiret, CemÂl-i Hazret-i İlÂhî Âlemidir ki, butun guzellikler orada zÂhir olur. Mes ’ud ve bahtiyar odur ki kendini o Âleme gore hazırlar. CenÂb-ı Hak, bizi de o mes ’ud ve bahtiyar kulları arasına dÂhil eylesin. Âmin.
Kaynak: ZÂhide Topcu, Şebnem Dergisi, Sayı: 167
İslam ve İhsan