
Dînî hayÂtın alabildiğine zayıfladığı ve dînî olculere gore insanların bir hayli kusurlu bulundukları zamanlarda muhÂtaba, mutasavvıfÂne bir diğergÂmlık, merhamet ve musÂmaha ile muÂmele etmek gerekir. Zira bu davranış; gunah, fitne ve isyÂnın her yonden kuşattığı bu gibi kimselerin duzelip kurtulma ihtimÂlini artıracak en bereketli bir tavırdır.CenÂb-ı Hak buyuruyor: "(Rasûlum!) İyilikle kotuluk bir olmaz. Sen (kotuluğu) en guzel bir şekilde (iyilik yapmak suretiyle) onle! O zaman seninle arasında duşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur." (Fussilet, 34)
Rasûlullah (sav) buyurdular: "Size iyilik yapanlara karşı iyilik yapmak, fenÂlık yapanlara da fenÂlık yapmak meziyet değildir. Asıl meziyet, size zulmedenlere, fenÂlık yapanlara karşı fenÂlık etmeyip iyilik yapabilmektir." (CÂmi-i Tirmizî, KitÂbu'l-birr ve's-sıla sf. 323)
MUSLUMAN, KURTULUŞA VESİLE OLMALI
Hata ve kusurları affedebilmenin de otesinde, kotuluğe dahî iyilikle muÂmele edebilmek ve hatt kotuluğunu gorduğu birinin ıslah ve hidÂyeti icin du edebilmek olgun bir muslumanın fÂrik bir vasfı olmalıdır. Bu vasfa, Hazret-i Peygamber -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-'in TÂif'te kendisini taşlayanlara beddu etmeyip hidayetleri icin du etmesi kÂfî bir misÂldir. Yine O'nun, getirdiği dînin izzetini korumak icin Mekke'de insanların kahrolup gazab-ı ilÂhî ile helÂk olmalarını değil her birinin hidÂyet dairesi icine girmelerini istemesi şeklindeki uslûbu, nice azgınların kurtuluşuna vesile olmuştur.
KALBİ ENGİNLİĞE İHTİYACIMIZ VAR
Zira iyilik yapılan kimse duşmansa, dost olur; ortadaysa, yaklaşır; yakındaysa muhabbeti ziyadeleşir. Bugun, batıda materyalizmin acımasız sultasına kapılarak buyuk bir mÂneviyÂt buhranına suruklenmiş olan insanların rûhî bir rahatlama icin daha ziyÂde mistik telÂkkîlere rağbet etmekte olmalarının hikmeti budur. Batı Âlemine karşı İslÂm'ı telkîn husûsundaki faÂliyetlerde tasavvufî uslûbun kullanılması da bu yonden daha muvaffakıyet vericidir.
Bugun Batı'da hidÂyete eren seckin zumrenin coğu, rûhundaki boşluğu tatmin icin Hazret-i MevlÂn ve İbn-i Arabî gibi buyuk mutasavvıfların eserlerine murÂcaat etmektedirler. Yine Batı Âleminde revacta olan İslÂmî eserlerin başında da tasavvufî eserler gelmektedir. Bu sebeple gunumuzde:
"Gel! Gel! Ne olursan ol, yine gel! KÂfir, mecûsî vey putperest olsan da, gel! Bizim dergÂhımız (olan İslÂm) umidsizlik dergÂhı değildir. Yuz kerre tevbeni bozsan, yine de gel!" diyen MevlÂnÂ'nın butun insanlık Âlemini kuşatan kalbî enginliğine şiddetle ihtiyac vardır.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Şubat-2001
İslam ve İhsan