
Buyuk insanların dilinden ve kaleminden yeni ve sıcak cumleler, mÂnÂsı yuksek sozler, ufuk acıcı olculer, keşifler gelip duracaktır. Bu da hayÂtı yukseltip yuceltecektir. Bu nedenle dunya tefekkurunu edebiyatını izlemek diye bir vazifemiz vardır. Bu takip bizi dunyanın en buyuk kafaları, en geniş, en sıcak yurekleriyle irtibatlandıracaktır. Anlayışımız ve dunyamız guzelleşecektir."Bir zamanlar cinlerden bir gurubu Kur ’Ân dinlesinler diye sana yonlendirmiştik. NihÂyet o vahye kavuşur kavuşmaz ‘sukûnetle dinleyin ’ demişler, okuma biter bitmez de kendi toplumlarının yanına uyarıcılar olarak donmuşlerdi.
Onlar ‘Ey Kavmimiz! ’ dediler, ‘Biz Mus ’dan sonra indirilen ve kendisinden onceki vahyi tasdik eden bir ilÂhî mesaj dinledik: O vahiy (kendisine uyanı) hÂkîkate ve dosdoğru bir yola yoneltiyor. Ey kavmimiz! Allah ’ın davetine icÂbet edin ve ona îmÂn edin (ki), gunahlarınızın uzerini cizip sizi bağışlasın ve sizi elim bir azaptan korusun! Ama kim Allah ’ın davetine icabet etmezse asla O ’nu yeryuzunde aciz bırakamaz, ve ona (Allah ’tan) başka hicbir dostun yararı dokunmaz: boyleleri apacık bir sapıklığın gobeğine duşerler.” (AhkÂf Sûresi, 29-32)
HAYRETTİN KARAMAN'IN UC TAVSİYESİ
Hayrettin Karaman Hocamızın şoyle bir tavsiyesi vardır:
“Beni dinleyenlere, bir murşidin bir muridine tavsiyesi gibi uc tavsiyem vardır. Bu tavsiyelerim şunladır:
1- Kur ’Ân-ı Kerim ’i meÂliyle beraber okumayı surdurunuz. Kur ’Ân, gunluk hayatınıza girsin.
2- Hz. Peygamber ’in (sav) hayÂtını, sozlerini ve şemÂilini değişik kaynaklardan veya aynı kaynaktan her sene bir kere okuyunuz.
3- Edebiyat ve sanatla ilgileniniz.
Hayrettin Hoca gibi omrunu Ummet-i Muhammed ’in selÂmetine adamış bir “zÂt-ı muhterem” elbette onmine inandığı şeyler soyleyecektir. Bu sebeple, bu uc madde uzerinde birazcık duşunelim istedim.
Kur ’Ân-ı Kerim ’i mealiyle beraber her munasip zamanda okumak elbette bir muslumanın gunluk hayatını bereketlendirecektir, guzelleştirecektir:
Bir kere KelÂmullah ’la ilgilenmenin Yuce Allah ’ın rızÂsını celbedeceği umulur. Bu, insana mÂnevi bir haz verecektir. Kişi, “vaktimi değerlendiriyorum” diyerek vicdanen rahatlayacaktır.
Hayatta uyacağı kurallar zihninde hep canlı bulunacak, unuttuklarını hatırlayacaktır.
Yeni yeni bilgi ve duygular edinecektir.
Kendini Kur ’an ’la test ederek artı ve eksilerini gorecektir. Bu, ruhen yucelip yukselmeyi getirecektir.
Mesajının ciddiye alınması nedeniyle Cenab-ı Hakk ’ın daha nice ikramları olacaktır. Cunku mesajı onemsemek gondereni ciddiye almaktır.
KUR'AN'I ANLAMAK, YAŞAMAK, YAŞATMAK
Aynı konuyu rahmetli Bekir Topaloğlu hocamız da şoyle dile getirir:
“Kur ’Ân-ı Kerime karşı yuz vazifemiz var” kabul edilirse bunun yuzde beşi yanlışsız, tecvid kurallarına uygun, gerekirse makamlı okumaktır. Yuzde altmışı, okuduğumuz Kur ’Ân-ı anlama gayretidir. Geriye kalan yuzde otuzbeş de yaşama ve yaşatma cabamızdır.
Anlamaya bu kadar buyuk pay ayrılması, anlamadan yaşamanın mumkun olmamasındandır diye duşunuyorum. Yoksa, Kur ’Ân okumayı alışkanlık hÂline getirmişti. Ayda bir hatim yapıyordu. Her hatimde insanlığın meselelerine bir cozum bulma arayışındaydı. Boylece bir taraftan ilÂhî rahmetlerle ruhen, kalben yıkanıyor, bir taraftan da ilÂhî bilgileri, cozumleri keşfetmeye calışıyordu.
Rahmetli Hoca ’mız daha 1970 ’li yılların başında “Kur ’Ân cemaatleri” diye bir risale yazmış, bu risalede uc-beş kişilik gurupların muştereken Kur ’Ân ’ı anlama gayretlerinin onemine vurgu yapmıştı. Boyle durumlarda birimizin aklına gelmeyen diğerinin aklına gelir, dersimiz bereketlenir meÂlinde ifadeler kullanmıştı.
Rahmetli Musa Topbaş Hoca ’mızda (nurlarda yatsınlar) gunde on sayfa Kur ’Ân okumayı alışkanlık hÂline getirmişti.
Hastalanıp okuyamaz hÂle geldiğinde teyipten dinleyerek surdurdu alışkanlığını. “Babam gunde beş sayfa, meÂliyle beraber Kur ’an okumayı elli sene surdurdu” diyen musluman da hatırlıyorum.
Bu arada biz Yunus Emre ’nin “Kim ki Kur ’Ân bilmedi / sanki dunyaya gelmedi” sozunu de zikretmiş olalım.
Onemle belirtmemiz gerekir ki, cok iyi yetişmiş zihinler, engin gonuller Kur ’an uzerinde cok yoğun bir araştırma ve duşunme faaliyetini surdurmelidirler. Kur ’Ân son saÂte kadar insanlığın meselelerine yeni yeni cozumler sunacaksa bu araştırma ve tefekkure cok ihtiyacımız var demektir. Doğru sozu doğru soylemek diye bir meselemiz olduğu gibi doğru anlamak, doğru yorumlamak diye de bir meselemiz vardır. “Lafız, mÂnÂ, maksat” butunluğu icerisinde, diğer ilimlerden de faydalanarak nice guzel anlayış ve cozumlere ulaşılabilir. Aklımıza yeni bir mÂn gelirse, bunu yuce Allah ’ın lutfu bilmeliyiz.
“Peygamberimizin hayatını, soz­lerini ve şemailini her sene bir kere değişik kaynaklardan veya aynı kaynaktan okumaya” gelince; elbette bunun da pek cok faydası olacaktır. Peygamberimizin hayatı yaşanmış Kur ’Ân ’dır. Yani O ’nun hayatı Kur ’Ân ’ın pratiğidir. O, CenÂb-ı Hakk ’ın kontrolunde bir hayat yaşadığından, yanlışları Yuce Allah tarafından duzeltildiğinden numune-i imtisÂlimiz olmuştur. O ’nun gibi yaşama gayreti Allah ’ı sevdiğimizin isbÂtı olarak kabul edilmiş, gunahlarımızın bağışlanmasına vesile kılınmıştır. O ’nun hayatında bize elbette hayatımızın her alanına dair pek cok ilkeler bulacağız. O ’nu izleye izleye O ’nun gibi yuksek vasıflı bir mu ’min ve “rahmet insanı” olacağız demektir. (Elbette, karınca kararınca.)
Biz biliyoruz ki, Kur ’Ân ’dan oteye bir soz, Rasûlûllah ’ın hayatından oteye bir hayat yoktur.
SANAT VE EDEBİYATLA İLGİLENMEK
Gelelim sanat ve edebiyatla ilgilenmeye.
Yuce Allah bize vahiy gondererek lutufta bulunduğu gibi buyuk kafalar, engin gonuller, zor mutmain olan kabiliyetler aracılığıyla da lutufta bulunur.
Yuksek yaratılışlı insanları ale­l­de bir hayat mutmain kılmayacağından mecburen bir arayış halinde olacaklardır. Bu arayış omur boyu surecektir. Onlar hep bir hasretle yanıp tuteceklerdir. Unutulmamalıdır ki “hasretimiz duÂmızdır.” Du Allah ’la kul arasında bir diyalogdur. Allah kulunun isteğine ilgisiz kalmaz. Dolayısıyla samimî talepleri, surup giden gayretleri neticesiz bırakmayacaktır.
Şunu demek istiyorum:
Buyuk insanların dilinden ve kaleminden yeni ve sıcak cumleler, mÂnÂsı yuksek sozler, ufuk acıcı olculer, keşifler gelip duracaktır. Bu da hayÂtı yukseltip yuceltecektir. Bu nedenle dunya tefekkurunu edebiyatını izlemek diye bir vazifemiz vardır. Bu takip bizi dunyanın en buyuk kafaları, en geniş, en sıcak yurekleriyle irtibatlandıracaktır. Anlayışımız ve dunyamız guzelleşecektir.
Dunyanın belli başlı yazarlarını okumalı, isim yapmış universiteleri takip etmeliyiz. “Butun kitaplar bir tek kitabı daha iyi anlamak icin okunur” efendim.
Âgah olalım; en parlak, en sıcak, en işe yarayan cumleler zor mutmain olanların cumleleridir. Kolay ikn olanlar bilineni tekrarlayacak, patinaj yapıp duracaktır.
Sozun burasında Cemil Meric rahmetliden bir alıntı yapmalıyım:
“Bizim kulturel dunyamıza dunyanın her kulturel ortamından ruzgarlar gelmeli ama bizi savurup atmamalıdır.” Sağ elimizle Kur ’Ân ve Sunnet ’e tutunmalı, sol elimizle butun dunyada ne var ne yok araştırmalıyız. İlim-irfan dunyamız canlılığını ancak boyle surdurur.
Neylersin ki doğulu kafa hep bilinenin bilgisine talip, batılı kafaysa hep yeni şeylerin peşindedir.
Burada bir tespiti daha aktarmanın doğru olacağını duşunuyorum:
Sadece bilek gucunuzu kullanırsanız işci olursunuz. Bilek gucunuzle beyin gucunuzu muştereken kullanırsanız usta, bu iki guce yurek gucunu de eklerseniz sanatkÂr olursunuz.
Onemli şeyleri tekrar be tekrar gundeme sunmanın yolu sanattan gecer. HayÂtın ve dunyanın guzelleşmesi buna bağlıdır. Ducane Cundioğlu ’nun dediği gibi “ibadet ve muamelattan gaye ahlÂkı ve dunyayı guzelleştirmektir.”
Kaynak: İdris Arpat, Altınoluk Dergisi, 381. Sayı
İslam ve İhsan