İslÂm bir taraftan kardeşlerimize nÂzik ve guzel davranmayı diğer taraftan da şahsımıza karşı yapılan hat ve kusurları affetmemizi tavsiye ediyor.Kardeşliği muhafaza edebilmek icin dikkatli davranmak, kırıcı olmamak ve yanlış davranışlardan sakınmak îcÂb eder. CenÂb-ı Hak, din kardeşliğinin muhafazası icin şu tavsiyelerde bulunmaktadır:
“Ey iman edenler! Bir topluluk diğer bir toplulukla alay etmesin! Belki de onlar, kendilerinden daha hayırlıdır. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar! Belki onlar kendilerinden daha hayırlıdır. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kotu lakaplarla cağırmayın! İmandan sora fÂsıklık ne kotu bir isimdir! Kim de tevbe etmezse işte onlar zÂlimlerin t kendileridir.” (HucurÂt, 11)
“Ey iman edenler! Zannın coğundan kacının! Cunku zannın bir kısmı gunahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın! Biriniz, diğerinizi gıybet etmesin! İcinizde olmuş kardeşinin etini yemekten hoşlanan var mı?! Bundan tiksindiniz değil mi? O hÂlde Allah ’tan korkun. Şuphesiz Allah, tevbeleri cok kabul edendir, cok merhametlidir.” (HucurÂt, 12)
BUNLARDAN KACININ! Kardeşliği muhafaza icin luzumsuz tartışmalara girmemek gerekir. Resûlullah (s.a.v) şoyle buyurur:
“Sana gunah olarak tartışmaya devam etmen yeter.” (Tirmizî, Birr 58/1994)
Hazret-i Suleyman (a.s.) oğluna şoyle nasihat etmiştir:
“Cekişmeyi, tartışmayı bırak! Cunku onun faydası azdır. Ustelik o, kardeşler arasında duşmanlığı korukler.” (DÂrimî, Mukaddime, 29/309) Ebû Hanîfe Hazretleri, kendisi ara sıra usul ve akÂid hakkında munaka­şalar yapmakla beraber talebelerini ve yakınlarını bu tur tartışmalardan men ediyordu. Bir defasında oğlu HammÂd ’ı bir kelÂm mes ’elesinde munakaşa yaparken gordu ve onu bundan vaz gecirdi. Kendisine:
“–Sen zaman zaman munÂkaşa ediyorsun. Peki, bizi neden menediyorsun?” dediler. O buyuk İmÂm, HÂlık ’ın nazarıyla mahlûkÂta bakış tarzını gosteren şu muhteşem cevabı verdi:
“–Biz munÂzara yaparken arkadaşımız kayıp duşecek, yanı­lacak diye korkudan başımızda kuş varmış gibi dikkatli davranıyoruz. Siz ise munazara yaparken arkadaşınızın hata yapmasını istiyorsunuz. Arkadaşının ayağını kaydırmak isteyen kişi, onun gunaha ve dalÂlete duşmesini isti­yor, onu kufre itiyor demektir. Arkadaşını tekfir etmek isteyen ise, ondan on­ce kufre duşer.”[1]
Resûlullah (s.a.v), kardeşler arasında herhangi bir kırgınlık veya soğukluk olduğunda, bunu uc gunden fazla uzatmayı yasaklamış, bir an evvel barışmaya teşvik ederek once barışanın daha cok sevap kazanacağını haber vermiştir. (Muslim, Birr, 36; Ebû DÂvûd, Edeb 47/4910-4916)
KUSLERİ BARIŞTIRMAK İBADETTİR Birbirine kırılan kişiler, barışmakta zorlanabilirler. Dolayısıyla diğer Muslumanların onlara yardımcı ve aracı olması gerekir. Hatta insanların arasını bulmak icin hayra vesile olmak maksadıyla yalan soyleyen kişilerin, yalancı olmayacağı bildirilmiştir. (BuhÂrî, Sulh, 2)
Resûlullah (s.a.v), bir gun Ebû Eyyûb el-EnsÂrî Hazretleri ’ne hitÂben:
“–Ebû Eyyûb, Allah ve Resûl ’unun sevip rÂzı olduğu bir iyiliği (sadakayı) sana haber vereyim mi?” buyurmuştu. Ebû Eyyûb (r.a):
“–Evet, bildiriniz ya Resûlallah!” dedi. Efendimiz (s.a.v):
“–İnsanlar birbirine kırıldığında aralarını bulur; biri diğerinden uzaklaştığında ise onları birbirine yaklaştırırsın” buyurdu. (Beyhakî, Şuab, VII, 490; Heysemî, VIII, 80)
Sehl bin Sa‘d (r.a) der ki:
Kub ahÂlîsi arasında kavga cıkmış, hatta birbirlerini taşlamışlardı. Bu hÂdise Peygamber Efendimiz ’e haber verilince, Resûlullah (s.a.v) hemen:
“–Haydi, gidelim de aralarını bulup barıştıralım!” buyurdu. (BuhÂrî, Sulh, 3)
Yine Resûlullah (s.a.v), Amr bin Avf Oğulları arasında bir kavga cıktığını duymuştu. Aralarını bulmak icin bir grup ashÂbı ile birlikte oraya gitti. Onları barıştırmak icin bir muddet orada kaldı. (BuhÂrî, EzÂn, 48; Sulh, 1; Muslim, SalÂt, 102)
Bir defasında da, Sa‘d bin Muaz (r.a) ile Sa‘d bin UbÂde (r.a) arasında kırgınlık olmuştu. Allah Resûlu (s.a.v), aralarındaki kırgınlığı gidermek icin Sa‘d bin Muaz ’ın elini tutarak bazı Evslilerle birlikte Sa‘d bin UbÂde ’nin evine gitti. Orada goruşup konuştular. Ev sahibi yemek ikram etti, hep birlikte yiyip dağıldılar.
Aradan bir muddet gectikten sonra, Sa‘d bin UbÂde ’nin elini tutarak bazı Hazreclilerle birlikte Sa‘d bin Muaz ’ın evine gitti. Oturup konuştular. Bu ev sahibi de yemek ikram etti, hep birlikte yiyip dağıldılar. (VÂkıdî, II, 435)
İslÂm bir taraftan kardeşlerimize nÂzik ve guzel davranmayı diğer taraftan da şahsımıza karşı yapılan hat ve kusurları affetmemizi tavsiye ediyor. Ucuncu şahıslara da dargınları barıştırma vazifesi veriyor. Boylece İslÂm, insanları birbirine muhabbet ve merhametle yaklaşmaya alıştırıp, onları kardeş yapıyor. Hatta bu kardeşlik kan kardeşliğinin fersah fersah otesine geciyor.
[1] İbn-i BezzÂzî, MenÂkıb-ı İmam-ı A ’zam, I, 121; Muhammed Ebû ZehrÂ, İmÂm Ebû Hanîfe, trc. Osman Keskioğlu, Konya 1959, s. 29.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları



İslam ve İhsan