
“İki Musluman birbirine kılıc cektiği zaman, olduren de, olen de cehennemdedir.” hadisi ne anlama geliyor?Ebû Bekre Nufey İbni HÂris es-Sekafî ’den -radıyallahu anh- rivayet edildiğine gore Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şoyle buyurdu:
“İki Musluman birbirine kılıc cektiği zaman, olduren de, olen de cehennemdedir.”
Bunun uzerine ben:
- YÂ Resûlallah! Oldurenin durumu belli, ama olen nicin cehennemdedir? diye sordum.
Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-:
- “Cunku o, arkadaşını oldurmek istiyordu” buyurdu. (BuhÂrî, ÎmÂn 22, DiyÂt 2, Fiten 10; Muslim, KasÂme 33, Fiten 14, 15. Ayrıca bk. Ebû DÂvûd, Fiten 5; NesÂî,Tahrîm 29, KasÂme 7; İbni MÂce, Fiten 11.)
HADİSİN ACIKLAMASI Muslumanların kardeş oldukları Allah TeÂl tarafından acıkca belirtilmiştir [HucurÂt sûresi (49), 10]. Kardeşlerin birbirine silah cekmesi olacak şey değildir. Onlar silahlarını din kardeşlerine değil, İslÂm duşmanlarına karşı cekmek zorundadır.
EBEDİYEN CEHENNEMDE KALACAK KİŞİLER Muslumanların birbirini oldurmeye kalkması şu Âyet-i kerîmeyle kesin bir şekilde yasaklanmıştır:
“Kim bir mu ’mini kasten oldururse, cezası, icinde ebediyyen kalacağı cehennemdir” [Nis sûresi (4), 92]. Yanlışlıkla oldurme durumunda ise, ebediyyen cehennemde kalmak soz konusu değildir. Fakat -yukarıdaki Âyetin bir oncesinde belirtildiği uzere- yanlışlıkla oldurmenin de değişik cezaları vardır.
Hadîs-i şerîfte kılıcın zikredilmesi, o devrin kavga ve savaş Âletlerinin başında kılıcın gelmesi sebebiyledir. Bugun kılıcın karşılığı tabanca ve benzeri oldurucu Âletlerdir.
Peygamber Efendimiz ’in, Musluman kardeşine silah cekip oldurenin ve bu esnada olenin cehennemlik olduğunu belirtmesi uzerine Ebû Bekre, oldurenin neden cehenneme gittiğini anladığını, ama oldurulenin nicin cehennemlik olduğunu anlamadığını soyledi. Bunun uzerine Efendimiz, o kimseyi cehennemlik yapan şeyin, kardeşini oldurmeye kalkması olduğunu belirtti.
Kendisine silah cekilen bir kimse, hasmını oldurmeyi duşunmeden, sadece nefsini mudÂfaa etmek icin silahını cekse ve onu oldurmek zorunda kalsa, katil sayılmaz. Cunku o nefsini mudÂfaa etmek zorunda kalmıştır. Nefsini mudÂfaa etmek ise, dinin emridir. Nitekim 1360 nolu hadiste goreceğimiz uzere sahÂbîlerden biri ile Peygamber Efendimiz arasında şoyle bir konuşma gecer:
- YÂ Resûlallah! Adamın biri gelip malımı elimden almaya kalksa, ne yapmalıyım?
- “Malını ona verme!”
- Ya adam benimle kavga etmeye kalkarsa?
- “Sen de onunla dovuş!”
- Ya beni oldururse?
- “Şehid olursun.”
- Ben onu oldurursem?
- “O cehennemlik olur” (Muslim, ÎmÂn 225).
Bir insanın Âhiret hayatını da mahvederek ebediyyen cehennemde kalmasına yol acan şey, bir muslumanı oldurmeye niyet etmesi ve bu konuda kararlı olmasıdır. Zira olenin de, oldurenin de hedefi, karşısındakinin hayatına son vermektir. Birinin otekinden farkı, daha atılgan davranıp muhÂtabını oldurmesidir.
Haksız yere birini olduren kimse yaptığına pişman olarak samimiyetle tovbe ettiği takdirde, Allah TeÂl dilerse onu affedebilir. Boyle birinin bağışlanmayacağını soyleyen Âlimler de vardır. Fakat şirk dışındaki butun gunahları Allah TeÂl ’nın bağışlayabileceği Âyet-i kerimeyle belirlendiğine gore [Nis (4), 48, 116] Allah TeÂl dilerse bunları da bağışlar veya cezalandırır.
Hadisimizin “Kim bir mu ’mini kasten oldururse, cezası, icinde ebediyyen kalacağı cehennemdir” Âyet-i kerîmesini acıkladığı soylenebilir. Dikkat edileceği uzere Peygamber Efendimiz hem olen hem de olduren hakkında “Musluman” kelimesini kullanmıştır. Demek oluyor ki, birbirini kasten oldurenler buyuk gunah işlemekle beraber Muslumanlıktan cıkmazlar. Allah ’a şirk koşmayan kimsenin ebediyyen cehennemde kalmayacağı, cezasını cektikten sonra cehennemden cıkacağı bilindiğine gore, birbirini olduren Muslumanların da ebediyyen cehennemde kalmayacağı anlaşılmaktadır. Demek oluyor ki, Âyet-i kerîme yapılan gunahın buyukluğunu belirtmekte, bu işe teşebbus edecek olanları ağır ceza ile tehdit etmektedir.
Bu hadîs-i şerîf munasebetiyle iki buyuk ashÂb kitlesinin birbiriyle yaptığı savaşlar hÂtıra gelmekte ve onların durumu merak edilmektedir. Bu konuda soylenecek en doğru ve kestirme cevap şudur:
Onlar ashÂb ve muctehid kimselerdi. “Mu ’minlerden iki grup birbiriyle carpışırlarsa, aralarını duzeltin” [HucurÂt sûresi (49), 9] Âyet-i kerîmesi gereğince zan ve kanaatlerine gore bir tarafı haklı buldular ve o tarafta yer aldılar. Maksatları birilerini oldurmek, karışıklık cıkarmak değil, Muslumanların arasını bulmaktı. Şuphesiz bu olayların cıkmasına sebep olanlardan biri haklıydı. Haklı olmayan tarafta yer alan sahÂbîlerin niyeti haksızı savunmak değildi. Onların duşuncesine gore de tuttukları taraf haklı idi. İctihÂdında haklı olanın iki sevap, yanılan Âlimin ise bir sevap kazandığı bilinen bir gercektir.
Bu olaylarda iki gruba ayrılan ashÂbın birbirine bakışını, Hz. Ali ’nin karşı grup hakkında soylediği şu soz ne guzel ifade etmektedir:
“Bunlar bize karşı haksızlık eden kardeşlerimizdir.” Her şeye rağmen onlar yine de birbirlerine kardeş gozuyle bakıyorlardı. Onların bu bakış acısına iltifat etmeyerek taraflardan birini itham etmeye kalkmak, aradan gecen bunca yuzyıldan sonra bizi doğruya goturmez.
Hicbir zaman unutulmamalıdır ki, Allah TeÂl onları: “Siz insanların arasına cıkarılmış en hayırlı ummetsiniz” [Âl-i İmrÂn (3), 110] diye methetmiştir. “En hayırlıları” eleştirme yetkisini kendisinde bulanların onlardan da hayırlı olması, değilse susması gerekir.
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ 1. Gunah işlemeye niyet edilerek kesin karar verilir, bu kararı kalb de onaylarsa, artık o gunah işlenmiş sayılır (12. hadiste bu konu ele alınacaktır).
2. Allah ’ın verdiği canı haksız yere alma yetkisi kimseye verilmemiştir. Bu sebeple birini oldurmeye kalkmak, Allah ’a ait yetkiye mudÂhale etmek olduğundan cezası cehennemdir.
3. İyiliklerde olduğu gibi kotuluklerde de niyete bakılır.
Kaynak: Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan