Ramazan ayı tum Alemi İslam icin cok kıymetli bir aydır. Bu ayda yapılacak her ibadet ve her dua misli ile karşılık bulur. Bu sebeple Ramazan ayında yapılacak her ibadet cok kıymetlidir. İşte bu ayda kacırılmaması gereken buyuk fırsat...AbdulkÂdir GeylÂnî Hazretleri buyurur:
“Ey gÂfil, uyan! Sana gelen bu ayda uyan ve ibret al! Uyuklamandan ve gaflet hÂlinden kurtul da karşına cıkan buyuk nîmete bir bak! Hic olmazsa, Ramazan ayının kalan kısmını tevbe ile, Allah TeÂl ’ya donuşle tamamla. Bu ayda, istiğfar ve tÂat hazırlığı yap. Ola ki bu sayede, rahmet ve şefkate erersin.” RamazÂn-ı Şerîf; ibadetlerin, hayır-hasenÂtın kat kat fazlasıyla mukÂfatlandırıldığı, feyz ve bereketlerle dolu mustesn bir mÂnevî kazanc mevsimidir.
Bilhassa icinde barındırdığı Kadir gecesi, Kur ’Ânî ifÂdesiyle; “خَيْرٌ مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ : bin aydan hayırlı” (el-Kadr, 3) kılınmıştır. Bu evvel CenÂb-ı Hakk ’ın lûtuf ve kereminin azametine bir delildir. Zira herkes kendi tÂkat, vus ’at ve imkÂnına gore ikram ve ihsanda bulunabilir. Bir gecenin ihyÂsına, bin ayın ecrini lûtfedebilmek ise, ancak kudreti nihÂyetsiz ve hazineleri sonsuz olan Allah TeÂl ’nın şÃ‚n-ı ulûhiyyetine mahsus bir comertlik ve merhamettir.
UMMETİ MUHAMMEDE EN BUYUK HEDİYE “RAMAZAN AYI” İkinci olarak da CenÂb-ı Hakk ’ın Habîbi ’ne ve O ’nun vesîlesiyle de ummet-i Muhammed ’e duyduğu muhabbet ve merhametin buyukluğune bir işarettir. Zira diğer peygamberlere ve onların ummetlerine boyle bir gecenin lûtfedilmiş olduğuna dÂir, herhangi bir haberle karşılaşmıyoruz.
Dolayısıyla hem RamazÂn-ı Şerîf, hem de Kadir gecesi, mÂnevî fırsatlarından asl mahrum kalınmaması gereken, mustesn vakitlerdir.
AbdulkÂdir GeylÂnî Hazretleri ’nin buyurduğu uzere, sÂlih zÂtlardan biri, bu mubarek ayın kıymetini şu teşbihle îzah etmiştir:
“Sene bir ağactır. Receb ayı bu ağacın yapraklanma gunleridir. Şaban ayı meyvelenme gunleridir. Ramazan ayı ise meyvelerinin toplandığı gunlerdir.”
Demek ki boyle bir hasat mevsiminde gaflet uykusuna dalan kimse, mahsulunu vaktinde toplamayı ihmÂl edip de dalında curuten bir ciftci gibi, ağır bir ziyÂna dûcÂr olur.
Dolayısıyla CenÂb-ı Hakk ’ın rahmet, mağfiret ve nihÂyetsiz lûtuflarına erişme mevsimi olan bu mubÂrek gunleri, uyanık bir gonulle idrÂk ve ihy etmeliyiz. Onun bir Ânını bile ziyan etmekten titizlikle sakınmalıyız. Onu hÂlisÂne ibadet, hizmet ve fedakÂrlıklarla Âdeta bir mÂnevî seferberlik zamanı olarak telÂkkî etmeliyiz.
EN GUZEL MİSAFİR Anadolu ’da “Tanrı misafiri” diye bir tÂbir vardır. Gelen misafir, gonul hoşluğuyla ve guzelce karşılanır, “onu bize Allah gonderdi” denir, ona cokca ikram edilir, hurmet gosterilir. Hatt evin en guzel koşesi “misafir odası” olarak tahsis edilir. Butun bu hassÂsiyetler, CenÂb-ı Hakk ’ın rızÂsına nÂil olmak icindir. Zira gonderileni hoşnut etmek, gondereni hoşnut etmek mevkiindedir.
CenÂb-ı Hakk ’ın zamana aksetmiş bir lûtfu olan RamazÂn-ı Şerîf de bizim icin -mecÂzen- bir “Tanrı misafiri” mevkiindedir. AllÂh ’ın senede bir ay gonul hÂnelerimize gonderdiği bu mubÂrek misafiri; orucla, terÂvihle, sahurla, iftarla, fitrelerle, infaklarla, din kardeşliğini yaşamakla, zarÂfetle, incelikle, sabırla, nefsi dizginlemekle, Kur ’Ân-ı Kerîm ile unsiyetimizi artırmakla guzelce ağırlayalım. Bizi RamazÂn-ı Şerîf ile muşerref kılan Rabbimiz ’e şukurler edelim. Onu guzelce ihy ederek bu şukrumuzu fiilen de ispat edelim.
RamazÂn-ı Şerîf ’in son gunlerinde ise gozyaşları icinde;
“Ey kalplerimizin yıkandığı mubÂrek ay! Yine gel ve bizi ihy et!..” diyerek, onu hasret dolu elvedÂlarla ve bizden rÂzı olmuş bir hÂlde uğurlayalım. Boylece bu takv mektebinden sonra; rahmet, mağfiret ve Cehennem ’den kurtuluş şehÂdetnÂmesi olan hakîkî bayrama erebilmeye gayret edelim.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 388
İslam ve İhsan
RAMAZAN ORUCUNU TUTANLARA MUJDE!