Batıni ve zahiri gunahlar nelerdir? Allah'ın (c.c) emirleri ve gunahlara karşı Muslumanın tutumu nasıl olmalıdır? Dikkat etmemiz gereken batıni ve zahiri gunahlar...Rabbimiz; yuce kelÂmı Kur ’Ân-ı Kerim ve Rasûlu Fahr-i KÂinat -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz vasıtasıyla, bizlere tÂlimatlarda bulunmuştur.
Bizlerden; birtakım vazifeleri yerine getirmemizi istemiş, birtakım fiillerden de uzak durmamızı ferman buyurmuştur. Rabbimiz ’in emirlerine farz ve vÂcibler, yasaklarına da haram ve kerÂhetler diyoruz.
Bunların da bir kısmı zÂhirîdir, yani gozle gorulur, bÂriz hususlardır; bir kısmı ise bÂtınîdir, yani gizli kalabilen, kalbe ve niyetlere gore anlaşılan hususlardır. Namazın zÂhirini goruyoruz; fakat kılanın niyet ve huşûunu, ihlÂs ve samimiyetini biz idrÂk edemiyoruz. LÂkin onu Allah TeÂl cok iyi bilmektedir.
CÂhil ve gafil insan; gorunur olan farzları gercekleştirip, yine gorunur olan haramlardan kacınarak, vazifesini gercekleştirdiğini zanneder. Bu buyuk bir aldanıştır.
Ekseriyetle de insanlar bu gaflete duşmektedir.
MeselÂ;
Hınzır etinden, butun muslumanlar şiddetle nefret eder. Hınzır eti; muşahhas ve zÂhirî bir haramdır. Onu Rabbimiz haram kılmıştır.
Fakat bircok gafil musluman; yine Rabbimiz ’in tÂlimatlarıyla haram kıldığı gıybet (dedikodu), nemîme (lÂf goturup getirme) gibi gunahlardan, hınzır etinden kactığı gibi kacmamaktadır. HÂlbuki gıybet; icinde kul hakkı da bulunduğu icin; hınzır eti yemekten belki de daha beter bir gunahtır, Âyet-i kerîmenin tarifiyle mu ’min kardeşin olu etini yemektir.
Gıybet; kişinin kendisini ustun gorduğunun, ayıbını aradığı kardeşini ise hor ve hakir bulduğunun alÂmetidir. Yani kibrin ve kendini beğenmişliğin lisÂna yansımasıdır. CenÂb-ı Hak; başkalarını kaş-goz hareketleri ve cirkin sozlerle yuzune karşı veya gıyÂbında alaya alan ve cekiştiren kişileri, ağır bir şekilde îkaz buyurur:
“Arkadan cekiştirmeyi (yani gıybeti), yuze karşı eğlenmeyi Âdet edinen herkesin vay hÂline!” (el-Humeze, 1) Nefs, harama acılmış bir imtihan penceresidir. Nefsin mayasında haram temÂyulu bulunduğu icin, ona aldanan gafil insan haramın cÂzibesinden kendini kurtaramaz. İnsanın icinde haramlığa teşneliğin sebebi budur. İşte tezkiye-i nefs bunun icin elzemdir. Kurtuluş caresi, helÂllere ve sÂlih amellere rağbeti artırmaktır.
Gunahlarda, imtihan îcÂbı nefsÂnî bir cÂzibe olur. Kişi; bu nefsÂnî tada alışırsa, yaptığına turlu te ’viller uydurur. En ağır gunahlar bile kendisine tatlı bir mûsıkî gibi hoş gelir de bu bÂtınî haramları ciğnemeye devam eder. Fakat kendini kandırmış ve kalbini vîrÂneye dondurmuş olur. Bu şekilde, bÂtına dikkat etmeyen kişilerin, zÂhirî ibÂdetleri de zayıflar ve sonunda tukenir.
GUNAHIN ZÂHİRİNİ DE BÂTININI DA BIRAKIN! Bu sebeple, Rabbimiz îkaz buyurur:
“Gunahın zÂhirini de bÂtınını da bırakın! …” (el-En‘Âm, 120)
Âyet-i kerîmede bildirilen bu şuurla, zÂhir ve bÂtın haramlardan aynı nefretle ictinÂb edilmelidir.
MeselÂ;
İckiden, kumardan uzak durulduğu gibi; hasetten ve riyÂdan da uzak durulmalıdır. FÂizi, ruşveti hayatımıza sokmadığımız gibi; yalanı, cimriliği ve acımasızlığı da hayatımıza asla yaklaştırmamalıyız. ZinÂya yaklaşmadığımız gibi; goz, kulak ve sozu tehdit eden iffetsizliğin gizli ve acık her turlusune de hicbir kapı acmamalıdır. Cinayetten yani adam oldurmekten kacınıldığı gibi, kibirden ve gururdan da fersah fersah uzaklaşılmalıdır. Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Yıl: 2019 Ay: Mayıs, Sayı: 171
İslam ve İhsan