Muslumanın duğunu nasıl olmalı? Musluman evlilik ve duğun yaparken nelere dikkat etmeli?Dunyevî menfaat duşunceleriyle verilen tÂvizler, îmÂnı zaafa uğratır. Gunumuzde, din ve dunya işlerini Kur ’Ân ve Sunnet ile mîzÂn etmeden, îmÂnı tehlikeye sokan nice tÂvizler verilmektedir. Fakat daha da kotusu şu ki; bu karmaşa icinde nice insan, selde suruklenen kutukler misÂli bir şuursuzlukla, sefÂletini saÂdet zannetmektedir. Devrilen devrildiğinin, eğrilen eğrildiğinin farkında olmadığı icin de, duzelip doğrulma yolunda bir gayret gostermeye luzum duymamaktadır.
Toplumumuzda global kultur istîlÂsı sebebiyle yaşanan yozlaşmalar, maalesef İslÂm ’ın rûhuna zıt bÂzı uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Oyle ki, hayÂtın en muhim safhalarına gayr-i İslÂmî mÂhiyetler karıştırılarak Âdeta şeytan da onlara ortak edilmektedir. HÂlbuki Allah TeÂl ’nın, huzûrundan kovduğu şeytana soylediği şu gazap ifÂdeleri, insan icin ne muhim bir îkazdır:
“Onlardan gucunun yettiği kimseleri dÂvetinle şaşırt; suvÂrilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlÂtlarına ortak ol!..” (el-İsrÂ, 64)
Hakîkaten nice musluman; duğun, sunnet ve cenaze merÂsimleri gibi, hayÂtın en muhim safhalarında dîni unutabiliyor. HÂlbuki bunlar, dînin asıl hatırlanması ve İslÂm kimliğine gore yaşanması gereken muhim anlardır. Zira dîn; belli zamanlara has bir merÂsim değil, omrun her Ânını tanzîm eden bir hayat tarzıdır. Dolayısıyla kimi zaman yaşanıp kimi zaman rafa kaldırılamaz.
HayÂtın her Ânını son derece nezih bir İslÂmî tavırla yaşamak gerekirken, aksine onun en muhim safhalarını Allah TeÂl ’yı gazaplandıracak bir muhtevÂya burundurmek, tıpkı bir bardak menb suyuna bir miktar necÂset damlatarak onun tumunu icilmez hÂle getirmek gibi cirkin bir iştir.
ESKİ DUĞUNLER - YENİ DUĞUNLER Eskiden duğunler ve sunnetler cÂmi ve bahcelerde yapılır, mevlidler, Kur ’Ân-ı Kerîm ’ler okunurdu. Zengin-fakir ayırt edilmeden davet edilir, ikramların ardından duÂlar edilirdi. “Âmîn, Âmîn!” nidÂları, ruhların huzur kaynağı olurdu. Yoksullar ve garipler bilhassa cağrılır, dunya ve Âhiret saÂdeti icin onların duÂlarından istifÂde edilirdi.
Zira; “Zenginlerin dÂvet edilip fakirlerin cağırılmadığı duğun yemeği ne fen bir yemektir.” (BuhÂrî, NikÂh, 72) nebevî îkÂzına ciddiyetle riÂyet edilirdi. Boylece feyiz ve rûhÂniyet dolu, huzur bahşeden meclisler olurdu.
GUNUMUZDE İSRAFA DAYALI, GAYR-İ İSLAMİ DAVRANIŞLARLA DOLU DUĞUN MERASİMLERİ Gunumuzde ise biraz imkÂnı olanların coğu, isrÂfa dayalı bir guc gosterisi icinde, duğun veya sunnet merÂsimlerini cok yıldızlı oteller veya luks restoranlar gibi, Âdeta fukarÂya yasak olan yerlerde icr eder oldular. Bu duğunlere de muayyen ve elit bir grup davet edilerek oburluğu teşvik eden acık bufe usûlu yemekler ikram edilmekte, mÂlÂyani mevzulardan sohbet edilmektedir.
Hatt kimi duğunlerde ve sunnetlerde, kat ’î bir haram olan icki, sanki o zamana has bir serbestlik varmış gibi derin bir gafletle tuketilmektedir. Nice dindar bilinen, namaz kılan, hacca giden ana-babalar, evlÂtlarının ickili, rakkÂseli ve gayr-i İslÂmî davranışlarla dolu merÂsimlerine goz yumarak inanclarıyla tezÂda duşmektedirler.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Ornek Ahlakından 1, Erkam Yayınları
İSLAMİ DUĞUN NASIL OLMALIDIR? İSLAMİ DUĞUN NASIL OLUR? İSLÂMİ SUNNET VE DUĞUN NASIL OLMALI? İslam ve İhsan