
Kalbin en onemli ozelliklerinden birisi, hic şuphesiz onun ic ve dış Âmiller sebebiyle surekli bir değişim ve donuşum icinde bulunmasıdır. Bu anlamda kalplerimizin kaymaması ve sebat etmesi icin 8 esas...Yûnus Emre ’nin ifadesiyle:
Hak bir gonul virdi bana, h dimedin hayrÂn olur
Bir dem gelur şÃ‚dî1 olur, bir dem gelur giryÂn2 olur
Bir dem sanasın kış gibi, şol zemherî olmuş gibi
Bir dem beşÃ‚retten toğar, hoş bÂğıla bustÂn olur
…
Bir dem gelir Îs gibi olmuşleri diri kılar
Bir dem girer kibr evine Fir ’avn ile HÂmÂn olur
Bir dem doner CebrÂil ’e rahmet sacar her mahfile
Bir dem gelir gumrÂh3 olur Miskin Yunus hayrÂn olur
İnsan ve cin şeytanlarının vesveseleri,
Terbiye ve tezkiye gormemiş ham nefsin (oz benliğin) kotuluk fısıltıları,
Yaşanılan sosyal cevrenin tesirleri,
Meleğin ilhÂmı ve
Butun bunların ustunde Yuce Rabbimizin nice nice tasarrufları ile Âdeta calkalanıp duran kalbin, hakta sebat etmesini gercekleştirmek, ancak Allah ’ın lutuf ve ihsanıyla mumkun olabilecektir. Bu uğurda kula duşen vazife, Hakk ’ın rahmet ve hidÂyetini cekecek vesilelere sımsıkı sarılmaktır. Diğer bir ifadeyle kavlî ve fiilî dua ve niyaza yonelmektir. Biz bu yazıda kalbin hak uzere sebatı icin Kur ’an ve sunnetin bize gosterdiği vesileler uzerinde duracağız.
KALBİN SEBAT ETMESİ İCİN 8 ESAS
Esasen kalbin sebatına yonelik ilÂhî ihsanları sınırlandırmak mumkun değildir. Cunku Allah ’ın her bir kuluna tecellisi farklıdır. Biz burada her bir kula ozgu hususî ihsanlardan bahsedecek değiliz. Bu hÂl, Allah ile kulu arasındadır. Biz daha cok yine Rabbimizin ve Habibinin beyanlarından yola cıkarak kalplerin sebatıyla ilgili bir takım genel esas ve prensiplere dikkat cekeceğiz.
1- Kalp dağınıklığının, kişiyi istikrarsız bir yaşantıya sevk edeceği acıktır. Bu itibarla huzurlu bir hayat icin mutmain bir gonul gerekmektedir. Bu ise her şeyden once sıhhatli bir inanca sahip olmakla mumkundur. BinÂenaleyh Allah TeÂl ’nın kalplerin sebatına yonelik en buyuk lutuflarından birisi, gonderdiği elciler ve Âyetler sayesinde sıhhatli bir inanc ve amel sistemini insanlara beyan etmesidir.
Kalbin hak uzere sebatının temelini “guven duygusu” oluşturur. Kalp, taşıdığı inanc ve fikirler bakımından sağlam bir durumda ise korkudan ve sapma tehlikesinden buyuk oranda emin bir konumda demektir. Fakat boyle değil de kalbe, vehim, zan, şuphe, nifÂk ve vesvese gibi tutarsız duşunceler hÂkim ise bu kalp, korku ve endişeden hicbir zaman kurtulamayacak ve surekli değişikliklere maruz kalacaktır. BinÂenaleyh yegÂne gercek olan Allah ’a ve O ’ndan gelen hakikatlere karşı kapalı olan bir gonulde sebattan bahsetmek mumkun değildir4. Soz konusu hakikatleri kabul edenleri Kur ’an ’ın “mu ’min” diye isimlendirmesi de dikkat cekicidir. Zira bu isim, Arapca ’da emniyet ve guven anlamına gelen emn kelimesinden turemiştir5. Nitekim “Allah TeÂlÂ, muminleri hem dunya hayatında hem de ahirette sağlam sozle sebatkÂr kılar”6 Âyeti, muminlerin hak sozlerle sebatkÂr kılındıklarını ifade etmektedir. Bu itibarla Allah katından gonderildiğinde şuphe bulunmayan ve gonullerin kaymasını onleyecek bircok hakikatleri ihtiv eden ilÂhî mesajlar (Kur ’Ân-ı Kerim), kalplerin sebatı icin kullara gonderilmiş onemli bir lutuftur, habl-i metin (sapasağlam bir ip)dir.
ALLAH'A GUVEN DUYMANIN ZARURETİ
Kur ’an ’ın ortaya koyduğu Allah inancı bir gonulde yer ederse, o gonul istikrar adına en sağlam temele dayanmış demektir. Zira Kur ’an ’a gore varlık Âleminde yegÂne otorite Allah ’tır. O ’nun ortağı ve benzeri yoktur. Her şeyin hazinesi O ’nun katındadır. O ’nun izni olmadan hic kimse, bir başkasına fayda sağlayamayacağı gibi zarar da veremez. Allah ’ın yardımına mazhar olan artık mağlup olmaz. O ’nun yardımından mahrum kalan kimse ise hicbir zaman başarıya ulaşamaz. Nimet de musibet de O ’nun katındandır. Dua edene icÂbet eder. Muminlerin yÂr ve yardımcısıdır. BinÂenaleyh boyle bir Allah ’a inanan ve yalnız O ’na tevekkul eden bir kalpte, luzumsuz korkulara, vehimlere ve şuphelere yer yoktur. Artık boyle bir kalbin hakta sebat edeceği acıktır. İşte bu inancın bulunduğu kalp, “mutmain kalp” demektir. “Kalpler ancak Allah ’ı hatırlamakla itmi ’nÂn (istikrar) bulur”7 ayetinin bu gerceği vurguladığı da soylenebilir. Nitekim Hz. Peygamber de dunyevî alakalara takılıp kalan bir kalbin, eninde sonunda kayabileceğine dikkat cekerek, kalbin sebatı icin, Allah ’a gercek anlamda guven duymanın (tevekkul) zarûretine işaret etmiştir8.
Denilebilir ki kalplerin kaymasının en onemli sebebi bÂtıl inanışlardır. Bu bakımdan itikadı tashih etmek (sıhhatli bir inanc sistemine sahip olmak) gunumuz itibariyle de en onemli vazifedir. Nice nice fert ve toplulukların istikametten cıkmasının temelinde sapkın inanışlar ve anlayışlar neticesinde kalplerinin kayması gerceği vardır.
ŞEYTANIN KALPLERİ KAYDIRAN VESVESELERİ
2- İnsan ve cin şeytanlarının vesveseler yolu ile kalpleri kaydırmalarına karşı yapılması gereken hemen Allah ’a sığınmaktır. Kur ’Ân-ı Kerim ’de şoyle buyrulur:
“Eğer şeytandan gelen kotu bir duşunce seni durtecek olursa, hemen Allah ’a sığın. Cunku O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Fussilet Sûresi, 36)
“Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin şerrinden, insanların Rabbine, insanların Melikine, insanların İlÂhına sığınırım, diye dua et!.” (NÂs Sûresi, 1-6)
İCİMİZDEKİ DUŞMANLA MUCADELE
3- Gonlun kaymasına sebep olan guclu Âmillerden bir diğeri de insanın kendi oz nefsidir. İnsanın hakikati diyebileceğimiz bu yonu, ilÂhî esaslar cercevesinde terbiye ve tezkiye gormemiş ise sahibini gunahlara, masiyete ve suflî arzulara doğru sevkedecek ve kalbi kaydıracaktır. Bu ic duşmanla mucadele son derece zorlu bir mucadeledir. Bu duşmana karşı da cok yonlu bir mucÂhedeye soyunmak gerekmektedir. Medeniyetimizin terbiye ocakları olan tasavvufî eğitim işte bu ihtiyactan doğmuştur.
Bu terbiyede oncelikle nefsin meşru olmayan arzularına karşı dur diyebilecek bir iradeyi kuşanmak gerekmektedir. HelÂl sınırları icerisinde kalmasını sağlama adına aşırı ihtiraslarını sınırlandırmak ilk adımdır. Bu sınırlar helÂl sınırlarıdır. Bu sınırın aşılması haramlara duşmektir. Helal mi haram mı olduğuna dair şupheli alanlarda ise ihtiyatlı hareket edip onlara yaklaşmamak tavsiye edilmiştir.
Nefsin arzularının hangi alanlarda taşkınlık yaşayabileceğine de Âyet-i kerimede şoyle işÃ‚ret edilmiştir:
“Kadınlar, oğullar, yuk yuk altın ve gumuş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana suslu gosterildi. Bunlar dunya hayatının gecimliğidir. Oysa asıl varılacak guzel yer ancak Allah ’ın katındadır.” (Âl-i İmrÂn Sûresi, 14)AYAĞIMIZI KAYDIRAN DUNYEVİ NİMET VE MENFAATLER
4- İnsanın gozunu, gonlunu ve ayağını kaydıran en buyuk tuzaklardan birisi hic şuphesiz dunyevî nimet ve menfaatlerdir. Âlim olsun, Ârif olsun hic kimse bu tuzaklar karşısında tam bir emniyet icinde değildir. Bu itibarla dunya ve nimetlerine gonlu kaptırmamak anlamında zuhd hayatı teşvik edilmiştir. Derin bir Âlim ve hatta keramet sahibi bir Ârif olduğuna dair hakkında rivÂyetler bulunan Bel ’am bin Baûra ’nın durumu bu konuda ibretlik bir misal olarak Kur ’an ’da şoyle anlatılır:
“Kendisine Âyetlerimizi verdiğimiz hÂlde, onlardan sıyrılıp da şeytanın kendisini peşine taktığı, bu yuzden de azgınlardan olan kimsenin haberini onlara anlat. Dileseydik o Âyetlerle onu elbette yuceltirdik. Fakat o, dunyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu kopeğin durumu gibidir: Uzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hÂline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, Âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki duşunsunler.” (Araf Sûresi, 175-176)
KALPLERİN HAK UZERE SEBATI İCİN
5- Kalplerin hak uzere sebatı icin en onemli vesilelerden birisi, Peygamberler başta olmak uzere sırat-ı mustakim onculeri olan RabbÂnî Âlim, Ârif ve onculerin hayatlarını daima goz onunde bulundurmak ve hatırlamaktır. Şu Âyet-i kerime gonlun sebatında bu hususun da onemine dikkat ceker:
“Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbine sukûn ve sebat vereceğimiz her şeyi sana kıssa olarak anlatıyoruz.” (Hûd Sûresi, 120)
İNSAN YALNIZKEN DAHA ZAYIFTIR
6- Kalplerin sebatına yonelik ilÂhî lutuflardan bir diğeri de Allah ’ın kişiye hakkı ve sabrı tavsiye eden mumin kardeşler ihsÂn etmesidir. Zira insan yalnızken daha zayıftır. Nefis ve şeytan yalnız kalan kimseyi daha cabuk etkiler.
Bu sebeple Kur ’an, muminlerden, sÂdıklarla beraber olmalarını, iyilik ve takvÂda karşılıklı yardımlaşmalarını ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye etmelerini istemiştir. Hz. Peygamber de cemaatten ayrılmanın tehlikelerine işaret ederek, inananların bir binanın tuğlaları gibi kenetlenmeleri gerektiğini ifade etmiştir.
ALLAH'I HATIRLA VE ONA SIĞIN
7- “İnsan, nisyÂn (unutkanlık) ile ma‘luldur” sozu meşhurdur. Bu sebeple zaman zaman Allah ’ı ve O ’ndan gelen gercekleri unutur. Bu durumda kalpte, insan, şeytan, nefis ve cevreden kaynaklanan vesveseler, endişeler, korkular ve umitsizlikler oluşur. Bunlar ise kalbe ızdırap veren ve onun sebatını olumsuz yonde etkileyen hususlardır.
Kur ’an ’a gore bu halden kurtulmanın yegÂne caresi Allah ’ı hatırlamak (zikrullah) ve O ’na sığınmaktır. İşte Yuce Allah, kullarına olan merhameti sebebiyle, bazen emir ve yasaklarının gereğini yapmalarını istemek suretiyle, bazen de nimet ya da musibetler gondererek onlardan kendisini hatırlamalarını istemiştir9.
Zaman zaman da maddî ve manevî lutuflarla gonullerini ferahlatıp huzur ve itmi ’nÂna eriştirmiştir. Zikirle kalbin itmi ’nÂnı arasında sıkı bir irtibat vardır. Hatta denilebilir ki zikirsiz itmi ’nÂn imkÂnsızdır. Zira Âyet-i kerime bu hakikate acıkca işaret eder:
“Dikkat edin kalpler ancak Allah ’ı hatırlamakla itmi ’nÂn (istikrar) bulur” (Ra‘d Sûresi 28).
YALNIZ ALLAH'A GUVEN
8- Kalplerin sebatı adına butun vesilelere sarılmakla birlikte vesilelere değil Allah ’a guvenip dayanmalı ve yalnız O ’ndan yardım talep edilmelidir. Bu itibarla bu alanda en yuksek vesile, dua ve niyazlarla Hakk ’a yonelmektir. İlimde derinleşmiş gercek Âlimlerin bu yolu izledikleri bize Kur ’an ’da anlatılmış ve onların dualarına şoylece işaret edilmiştir:
“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Şuphesiz sen, lutfu bol olansın.”10
Dipnotlar: 1) Sevincli. 2) Ağlayan. 3) GunahkÂr. 4) bk. el-Haşr 59/14. 5) bk. RÂğıb, MufredÂt, s. 25; İbn Manzûr, LisÂn, XIII, 21. 6) İbrÂhim 14/27. RÂğıb el-İsfehÂnî, Âyette gecen “el-kavlu ’s- sÂbit” terkibini, “guclu deliller” diye acıklar (MufredÂt, s. 78). 7) er-Ra‘d 13/28. 8) bk. İbn MÂce, Zuhd, 14. 9) el-Bakara 2/152, 154-155; TÂh 20/14. 10) Âl-i İmrÂn 3/8.
Kaynak: Adem Ergul, Altınoluk Dergisi, Eylul 2016, 367. Sayı
İslam ve İhsan