
Muhammed İkbal, seherlerde gecirdiği o lÂhutî saatlere pek cok kıymet verirdi. Ona gore seherlerde kalbe doğan feyiz ve ilham, her ilim, fikir ve sanat adamının kalbi, ruhu ve hayatı demektir. Muhammed İkbal şoyle anlatıyor:
“MÂrifette Feriduddin Attar gibi, hikmette MevlÂn gibi, ilim ve zekÂda GazzÂlî gibi olmaya calış! HulÂsa kim olursan ol da, tek seherlerdeki feyiz ve ilham saatlerinden gÂfil ve mahrum olma!
İngiltere ’nin kışı pek şiddetli idi. Soğuk, insana sanki kılıc gibi tesir ediyordu. Her taraf, her şey, sanki yekpÂre buz kesiliyordu. Lakin butun bunlara rağmen, cok şukur, Rabbim beni, Londra ’da bir gun bile o seherlerdeki Âhu eninimden, niyaz ve munÂcÂtımdan mahrum etmedi…
Yuce Rabbim! Eğer benden dunya nimetlerini almak murad ediyorsan, hepsini al. Fakat kurban olayım, beni seherlerdeki inleyişimden ve bunun mÂnevî lezzetinden mahrum etme!”[1]
[1] Hayreddin Karaman, İslÂmî Hareket Onculeri, s. 137.
Kaynak: Adem Ergul, 365 Lider Davranış, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan