Kim tok gozlu olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtac olmaktan kurtarır. Kim de sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir.Ebû Saîd Sa ’d İbni MÂlik İbni SinÂn el-Hudrî ’den -radıyallahu anh- nakledildiğine gore, Medineli Muslumanlardan bir kısmı Resûlullah ’tan -sallallahu aleyhi ve sellem- bir şeyler istediler. O da verdi. Sonra yine istediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- elindekiler bitinceye kadar verdi. Verebileceği şeyler tukenince onlara şoyle hitab etti:
“Yanımda bir şeyler olsaydı, onları sizden esirgemez, verirdim. Kim dilenmekten cekinir, iffetli davranırsa, Allah onun iffetini arttırır. Kim tok gozlu olmak isterse, Allah onu başkalarına muhtac olmaktan kurtarır. Kim de sabretmeye gayret ederse, Allah ona sabır verir. Hicbir kimseye, sabırdan daha hayırlı ve buyuk bir lutufta bulunulmamıştır.” (BuhÂrî, ZekÂt 50, Rikak 20; Muslim, ZekÂt 124. Ayrıca bk. Ebû DÂvûd, ZekÂt 28; Tirmizî, Birr 77; NesÂî, ZekÂt 85)
Hadisin Acıklaması Onceki hadiste sabrın bir “ziy” olduğuna dikkat cekilmişti. Burada ise, maddî ihtiyaclar karşısında sabretmenin, sabredilmesi gereken konuların başında geldiği anlatılmaktadır.
Tarihen sabit bir gercektir ki, Hz. Peygamber, Muslumanların yegÂne sığınağı idi. Başı sıkışan, bunalan, ac kalan, herhangi bir meselesi olan hep ona koşar, ondan medet umardı. Efendimiz de Muslumanların meselelerini cozmekten asla kacınmaz, maddi mÂnevî cÂreler bulurdu. Hadiste gorulduğu gibi onun, elinde avucunda bulunan her şeyi verdiği zamanlar da olurdu. Ancak Muslumanların ihtiyacları buyuktu. Onlar yine istemeye devam edince de “Elimde verecek bir şey olsa, onu sizden asla esirgemezdim” diye durumu acıklardı. Sonra da Muslumanları bilgilendirmek ve eğitmek maksadıyla, dilenerek, isteyerek ihtiyac gidermenin bir yol olsa bile, asıl tavrın, kimseye ihtiyac arzetmemek, yuz suyu dokmemek olduğunu, boyle davrananları Allah ’ın başkalarına muhtac etmeyeceğini hatırlatırdı. Herkesin, ihtiyÂcını kendi icinde firenlemesi gerektiğini anlatırdı. Sabretmenin, yokluğa, sıkıntıya goğus germenin insanı, daha guclu kılacağını acıklardı. Sabrın, Âdet kendi kendini yenileyen bir ozellik olduğunu oğretirdi. “Kim sabretmek icin gayret sarfederse, Allah ona sabır verir” beyanı, sabrı temin eden gucun yine bizzat sabır olduğunu anlatmaktadır.
Unutulmamalıdır ki, istemekle de giderilemeyecek ihtiyaclar olabilir. Goz ve gonul tokluğu, başkalarının yardımıyla bir şeylere kavuşmaktan cok daha sağlıklı ve şerefli bir yoldur. Mu ’mine de bu yakışır. Bu sebeple olacaktır ki, Hz. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- hadisin son kısmında kesin bir gerceğe dikkat cekmiştir: “Hic kimseye sabırdan daha hayırlı ve engin bir lutufta bulunulmamıştır.”
En Hayırlı Ve Hayatı Kucaklayan Bir Nimet Her ikrÂmın bir sonu, bir sınırı vardır. Ancak sabır oyle bir nimet ve ikrÂmdır ki, hayatın her safhasını kucaklar ve her turlu şartta sahibinin izzet ve şerefini korumasını sağlar. Bir onceki hadiste “ziy” olarak tanımlanan sabır, bu hadiste “en hayırlı ve hayatı kucaklayan bir nimet” olarak tanıtılmakta, onun ziyÂsının insan hayatını nasıl etkilediği ortaya konulmuş olmaktadır. Hakikaten de insanı merde, nÂmerde el-avuc acmaktan mustağni kılan sabır, en buyuk ve en etkin bir nimet ve ilÂhî bir lutuftur.
Sabretmesini bilmeyen kişi varlıklı da olsa, yoksul da olsa, daima rahatsızdır, doyumsuz ve tatminsizdir. Her zaman actır. Ancak sabır sayesinde insan, kendi kendisini frenlemeyi başarabilir. Hem yokluğun hem varlığın, hem acının hem neş ’enin, hem belÂnın hem nimetin tehlikesine karşı mu ’minin en guvenli kalkanı sabırdır. Hadisimiz bize işte bunu telkin etmektedir.
Hadisten Oğrendiklerimiz 1. Nebi -sallallahu aleyhi ve sellem- buyuk kerem sahibiydi.
2. Sabır, hayatın tumunu kapsayan hayırlı bir nimet ve en guzel vasıftır.
3. Sabretmek icin gayret edeni Allah muvaffak kılar.
4. Maddi ihtiyaclar karşısında sabır insana şerefli bir hayat yaşama imkÂnı verir.
5. Asıl zenginlik gonul tokluğudur.
Kaynak: RiyÂzu ’s-sÂlihîn, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan