İslÂm ’ı doğru anlayıp hayatın her safhasına intikal ettirebilmek icin, evvel bu dînin “muÂmelÂt”ına dÂir kÂidelerini oğrenmek, fevkalÂde onem arz etmektedir.MuÂmelÂt, İslÂm ’ın en muhim esaslarından biridir. Fakat ne yazık ki, coktan beri butun İslÂm Âleminde materyalist ve rasyonalist telÂkkîlerin esiri olan insanların menfî telkinleri neticesinde, yuce İslÂm dîninin muÂmelÂt yonu, ekseriyetle ihmÂl edilmiştir. Bu sebeple, İslÂm ’ı doğru anlayıp hayatın her safhasına intikal ettirebilmek icin, evvel bu dînin “muÂmelÂt”ına dÂir kÂidelerini oğrenmek, fevkalÂde onem arz etmektedir.
Zira İslÂm, muharref Hristiyanlıktaki gibi sadece kulun kalbi ile Allah arasına hapsedilmiş, hayatın diğer sahaları uzerinde tatbikÂtı olmayan bir sistem değildir. O, hayatın butununu kuşatan bir dunya goruşu ve davranış kÂideleri manzûmesi tebliğ etmiştir. Toplumları oluşturan fertlerin şahsî ve gundelik hayatından Âile hayatına, akrabÂlık ve komşuluk munÂsebetlerinden ticÂrî ve iktisÂdî faÂliyetlerine, tÂlim, terbiye ve irşÃ‚d hizmetlerinden ictimÂî huzur ve ÂsÂyişi temin eden muÂşeret kÂidelerine kadar her sahada, insanların vazîfe, mes ’ûliyet ve haklarını, bunların ihlÂli durumunda tatbik edilmesi gereken cezÂî mueyyideleri tanzim etmiştir. Hayatın hicbir sahasını boş bırakmadan insanlar arası munÂsebetleri, birtakım temel kÂideler ışığında butun teferruÂtıyla duzenlemiştir.
KOTU MUÂMELE SAHİBİ OLAN KİMSE, CENNETE GİREMEZ Bir Musluman, ferdî hayatını İslÂm cizgisinde yaşamak mecbûriyetinde olduğu gibi, ictimÂî hayatını, yani diğer insanlarla muÂmelelerini de AllÂh ’ın emirlerine uygun tarzda duzenlemek zorundadır. Yani İslÂm ’ı hayatının her safhasına hÂkim kılmalıdır. Buna muvaffak olamayan bir kimse, sÂlih bir mu ’min kıvÂmına ulaşamaz.
Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v) şoyle buyurmuşlardır:
“Kotu muÂmele sahibi olan kimse, Cennete giremez.” (Tirmizî, Birr, 29/1946)
Hazret-i Omer (r.a) da şoyle der:
“Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız;
–Konuştuğunda doğru soyluyor mu,
–Kendisine bir şey emÂnet edildiği zaman emÂnete riÂyet ediyor mu,
–Dunya ile meşgul olurken helÂl-haram gozetiyor mu, ona bakınız.” (Beyhakî, es-Sunenu ’l-KubrÂ, VI, 288; Şuab, IV, 230, 326)
Yani mu ’minin mÂnevî seviyesi, ferdî hayatı ile birlikte ictimÂî muÂmelelerinin de duzgun olmasıyla kemÂle ermektedir.
MuÂmelÂt denildiğinde, Âile-akrab ve komşulukta, ictimÂî ve iktisÂdî sahada, velhÂsıl hayatın her safhasındaki beşerî munÂsebetlerde adÂlet, kul hakkına riÂyet, affedicilik, yardımlaşmak, kısacası mukemmel bir sûrette edepli olmak gibi esaslar akla gelir.
Kaynak: Dr. Murat Kaya, Ebedi Yol Haritası İslam, Erkam Yayınları


İslam ve İhsan