
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Benim sunnetimden yuz ceviren kimse benden değildir." buyuruyor. Allah ’a yakın olmak isteyenler, orta yolu tutmalı, olculu olmalı ve Hz. Peygamber ’i kendilerine ornek almalıdırlar. Peygamber ’in sunnetinden yuz cevirenler ise bid ’ata ve sapıklığa duşerler.Enes ibni MÂlik radıyallahu anh şoyle dedi:
Peygamber Efendimizin nÂfile ibadetlerini oğrenmek uzere, sahÂbeden uc kişilik bir grup, Peygamber hanımlarının evlerine geldiler. Kendilerine Efendimiz ’in ibadetleri bildirilince, onlar bunu azımsadılar ve
- Allah ’ın Resûlu nerede biz neredeyiz? Onun gecmişteki ve gelecekteki gunahları bağışlanmıştır, dediler. İclerinden biri:
- Ben omrumun sonuna kadar, butun gece uyumaksızın namaz kılacağım, dedi. Bir diğeri:
- Ben de hayatım boyunca gunduzleri oruc tutacağım ve orucsuz gun gecirmeyeceğim, dedi. Ucuncu sahÂbî de:
- Ben de sağ olduğum surece kadınlardan uzak kalacak, asla evlenmeyeceğim, diye soz verdi. Bir muddet sonra Peygamberimiz onların yanına geldi ve kendilerine şunları soyledi:
- “Şoyle şoyle diyen sizler misiniz? Sizi uyarıyorum! Allah ’a yemin ederim ki, ben sizin Allah ’tan en cok korkanınız ve O ’na en saygılı olanınızım. Fakat ben bazan oruc tutuyor, bazan tutmuyorum. Gece hem namaz kılıyor, hem de uyuyorum. Kadınlarla da evleniyorum. Benim sunnetimden yuz ceviren kimse benden değildir.” [1]
PEYGAMBERİMİZİ EN İYİ ANLAYANLAR SahÂbe, Hz. Peygamber ’in her turlu halini, yaşayışını ve davranışını oğrenmek, bilmek istiyordu. Cunku onu kendilerine yegÂne onder ve ornek kabul ediyorlardı. Allah TeÂlÂ, dunya ve Âhirette mutlu olmak isteyen mu ’minlerin, Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ’i ornek edinmelerini emir ve tavsiye etmişti. Bunu en iyi anlayan ve ilk olarak uygulayan “ornek nesil” sahÂbe toplumu oldu.
Bilindiği gibi Enes ibni MÂlik, Peygamber Efendimiz ’in Medine ’ye hicretinden vefat ettiği zamana kadar ona hizmet etmiş bir sahÂbîdir. Enes, Resûlullah ’ın evi ve aile cevresinde cereyan eden olayları en iyi bilen sahÂbîlerden biriydi. Nitekim, bu konularla ilgili pek cok rivayetleri bulunmaktadır. Bu hadiste adları zikredilmeyen uc kişi, Ali İbni Ebû TÂlib, Abdullah İbn Amr ve Osman İbni Maz ’ûn ’dur. Bu sahÂbîler, Peygamberimiz ’in farz ibadetler dışında evinde yaptığı nÂfile ibadetleri oğrenmek uzere gelmişlerdi. Onların gayesi, Resûl-i Ekrem ’in nÂfile ibadetlerinin mikdarını oğrenip aynını yapmak, boylece onun fiilî sunnetine uymaktı. Cunku farz ibadetler, hem butun ashÂb tarafından bilini-yor, hem de Peygamberimiz farz namazları mescidde kılıyordu.
Hz. Peygamber ’in nÂfile ibadetlerini oğrenen sahÂbîler, bunları kendileri acısından az buldular. Bunun sebebini de, onun gecmiş ve gelecek gunahlarının Allah tarafından affedilmiş olmasına bağladılar. Hz. Peygamber ile kendileri arasında cok fark olduğunu, onun mÂsum ve gunahsız, kendilerinin ise gunahkÂr olduğunu duşunduler. SahÂbîlerin boyle duşunmesi, mukemmel bir edep orneğidir. Cunku onlar, Peygamber ’in nÂfile ibadetlerinin beklediklerinden daha az olmasını onun kemÂline, gunahsızlığına bağlamışlar, onda noksanlık arama gibi bir duşunceyi akıllarından gecirmemişlerdir.
SUNNETTEN YUZ CEVİRENLER PEYGAMBERİMİZİN İZİNDE DEĞİLDİR Gercekte Peygamberimiz ’in nÂfile ibadetlerinin azlığı da ummet icin bir rahmet vesilesidir. Bu yonde kendisini ornek alanlar, herhangi bir kayba ve zarara uğramadıkları gibi kimse tarafından da kınanmazlar. Daha once de ifade edildiği gibi, az da olsa surekli olan ibadetler makbuldur. Cunku herkesin her zaman cok ibadet etmeye gucu yetmez. Ayrıca, azlığın ve cokluğun bir olcusunu bulmak da mumkun değildir. Bu sebeple her fert, gucunun yettiği kadar nÂfile ibadet yapmakta serbest bırakılmıştır. Her konuda olduğu gibi ibadetlerde de haddi aşmak doğru gorulmemiştir. Cunku insan yalnız kendisinden ibaret değildir. Kendi nefsimizin olduğu kadar, eş ve cocuklarımızın, yakınlarımızın, komşularımızın ve butun insanların bizim uzerimizde hakları vardır. İnsan, guc ve kuvvetini devam ettirebilmek icin yiyip icmek, neslini devam ettirebilmek icin evlenip coğalmak zorundadır. Bu sebeple Peygamber Efendimiz, her uc sahÂbenin hadisimizde gecen davranışlarını uygun bulmamışlardır. Ayrıca bu şekildeki bir davranışın Allah ’a daha saygılı olma, O ’ndan daha cok korkma ve daha iyi dindarlık sayılmayacağını da ifade buyurmuştur. Kendisinin, insanların Allah ’tan en cok korkanı, takvÂda en ileri olanı ve Allah ’a karşı en saygılı davrananı olduğunu da sahÂbîlere acıkca soylemiştir. Hem gece ibadet ettiğini, hem uyuduğunu, bazı kere oruc tuttuğunu, coğu kez yiyip ictiğini, kadınlarla evlendiğini ve birlikte olduğunu onlara bildirmiştir. Bu şekilde davranmanın, kendisinin yolu, sunneti olduğunu anlatarak, sunnetinden yuz cevirenin Peygamber ’in izinde sayılmayacağını da onlara hatırlatarak, kendilerini uyarmıştır.
PEYGAMBERİMİZ DİNDE HADDİ AŞMAYI ENGELLİYOR Hz. Peygamber ’in engel olmak istediği şey, dinde haddi aşma ve İslÂm ’ın cÂiz gormediği bir nevi ruhbanlığa yonelmedir. Oysa Allah TeÂl “Ey iman edenler! Allah ’ın size helÂl kıldığı guzel ve temiz şeyleri kendinize haram etmeyin, sınırı aşmayın. Cunku Allah sınırı aşanları sevmez” [MÂide sûresi (5), 87] buyurur. Bu Âyetin iniş sebebini hatırlamamız bu konuyu daha iyi anlayıp kavramamıza yardımcı olacaktır. Peygamberimiz bir gun sahÂbeye kıyametten bahsetmişti. SahÂbe cok duygulanmış ve ağlamışlardı. Sonra aralarında on kişi Osman İbn Maz ’ûn ’un evinde toplandılar. Onların icinde Ebû Bekir ve Ali İbni Ebû TÂlib de vardı. Yaptıkları istişÃ‚re neticesinde, bundan boyle dunyadan el etek cekmeye, kendilerini hadım ettirmek suretiyle erkeklik duygularından kesilmeye, gunduzleri oruclu, geceleri de yatakta yatmaksızın uyanık ve ibadetle gecirmeye, et ve et urunleri yememeye, kadınlara yakın olmamaya, guzel koku surmemeye, yeryuzunde gezip dolaşmamaya karar verdiler. Bu haber Peygamber Efendimiz ’e ulaşınca, kalkıp Osman İbni Maz ’ûn ’un evine geldi, fakat kendisini evde bulamadı. Hanımına, Osman ve arkadaşlarının kendisine gelmeleri icin haber bıraktı. Sonra onlar da Peygamber Efendimiz ’in yanına geldiler. Efendimiz, karar aldıkları hususları kendilerine sayarak:
– “Bu konularda ittifak etmişsiniz oyle mi?” dedi. Onlar:
– Evet ya Resûlallah! Bizim bunlarda hayırdan başka bir gayemiz, arzu ve isteğimiz yoktur, dediler. Bunun uzerine Efendimiz:
– “Şuphesiz ki ben bunlarla emrolunmuş değilim. Elbette sizin uzerinizde nefislerinizin hakkı vardır. Bazan oruc tutun, bazan tutmayın. Gece hem ibadet edin hem uyuyun. Ben hem ibadet ederim hem de uyurum. Oruc tuttuğum gunler de olur, tutmadığım gunler de. Et ve et urunlerini yediğim gibi hanımlarımla da beraber olurum. Kim benim sunnetimden yuz cevirirse benden değildir.” Sonra sahÂbeyi toplayıp onlara bir konuşma yaptı ve şunları soyledi:
“Birtakım kimselere ne oluyor ki, hanımlarla evlenmeyi, yeme icmeyi, guzel koku surmeyi, uyumayı ve meşrû sayılan dunya zevklerini kendilerine haram kılıyorlar. Şuphesiz ki ben size keşiş ve ruhban olmanızı emretmiyorum. Benim dinimde et yemeyi terketmek, kadınlardan uzaklaşmak bulunmadığı gibi, dunyadan el etek cekip manastırlara sığınmak da yoktur. Ummetimin seyahatı oruc, ruhbanlıkları ise cihaddır. Allah ’a ibadet ediniz, O ’na hicbir şeyi ortak koşmayınız, hac ve umre yapınız, namazlarınızı kılınız, zekÂtınızı veriniz, ramazan orucunu tutunuz. Dosdoğru olunuz ki, başkaları da oyle olsun. Sizden onceki ummetler, aşırılıkları yuzunden helÂk oldular. Dini kendilerine zorlaştırdılar, Allah da onlara zorlaştırdı. Bugun kilise ve manastırlarda bulunanlar, onların artıklarıdır.” (Ali el-KÂrî, el-Mirkat, I, 182-183).
HADİSTEN OĞRENDİKLERİMİZ 1. Allah ’ın emirlerini yerine getirmek ve ibadetlerde olculu davranmak gerekir.
2. SahÂbe, daima faziletli ameller peşinde koşmuştur. Her musluman, haddi aşmaksızın, daha faziletli ameller peşinde koşup dinde kemÂl mertebesine ulaşmaya gayret etmelidir.
3. Dinimiz evlenmeyi teşvik eder.
4. Surekli oruclu olmayı, dinimiz doğru bulmamıştır. Aynı şekilde, ibadet maksadıyla butun geceyi uykusuz gecirmek de hoş karşılanmamıştır. Bu davranışlar, takvÂdan sayılmaz.
5. Allah ’a yakın olmak isteyenler, orta yolu tutmalı, olculu olmalı ve Hz. Peygamber ’i kendilerine ornek almalıdırlar.
6. TakvÂda Hz. Peygamberle yarışmak soz konusu olamaz.
7. Peygamber ’in sunnetinden yuz ceviren, bid ’ata ve sapıklığa duşer.
[1] BuhÂrî, NikÂh 1; Muslim, NikÂh 5. Ayrıca bk. NesÂî, NikÂh 4.
Kaynak: Prof. Dr. M. Yaşar Kandemir, Riyazus Salihin, Erkam Yayınları
İslam ve İhsan