
Kur ’Ân-ı Kerim ’in her Âyeti, bir ışık, bir nûr, bir hidÂyet kaynağıdır. Ancak bazı Âyetler ve bazı sûreler vardır ki, onların ayrı bir guzelliği, ustunluğu ve fazileti vardır. Fatiha ve YÂsin Sûreleri, Ayetu ’l-Kursî, ÂmenerrÂsûlu gibi. Bu yazımızda gonullere umit ve ferahlık serpen bazı Âyetlerden soz edeceğiz.Kur ’Ân ’ın tercumanı diye şohret bulan ve Hz. Peygamber ’den sonra Kur ’Ân ’ı en guzel anlayanlardan biri olarak bilinen Abdullah ibni AbbÂs ’tır. Daha ziyade İbn AbbÂs diye anılır. İbn AbbÂs (r.a), Nis Sûresi ’nde bulunan 8 Âyetin bu ummet icin uzerine guneşin doğduğu ve battığı her şeyden daha hayırlı olduğunu soyler.1 Sırasıyla bu Âyetler şunlardır:
UMMETE HAYIRLI OLAN 8 AYET
“Allah size (bilmediklerinizi) acıklamak ve sizi, sizden onceki (iyi) lerin yollarına iletmek ve sizin gunahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hakkıyla bilicidir, yegÂne hikmet sahibidir.”2 “Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister; şehvetlerine uyanlar (kotu arzularının esiri olanlar) ise, busbutun yoldan cıkmanızı isterler.”3 “Allah sizden (yukunuzu) hafifletmek ister; cunku insan zayıf yaratılmıştır.”4 “Eğer yasaklandığınız buyuk gunahlardan kacınırsanız, sizin kucuk gunahlarınızı orteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.”5 “Şuphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kotuluk ise, onun cezasını adaletle verir). İyilik olursa onu katlar (kat kat artırır), kendi nezdinden de buyuk mukafat verir.”6 “Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (gunahları) dilediği kimse icin bağışlar. Allah ’a ortak koşan kimse buyuk bir gunah (ile) iftira etmiş olur.”7 “Kim bir kotuluk yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah tarafından bağışlanmayı isterse , Allah ’ı cok yarlığayıcı ve esirgeyici bulacaktır.”8 “Eğer siz iman eder ve şukrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şukre karşılık veren ve her şeyi bilendir.”9
Allah TeÂlÂ, helal ve haramı, bilmediğimiz nice hikmetli işleri, ustun ve faydalı olan amelleri bizlere acıklamıştır. Ayrıca bizden onceki ummetlerden istikamet uzere olanların yollarını bize gostermiş ve bu konuda bizleri aydınlatmıştır. Gunahlarımızı bağışlamak icin de tevbe kapısını bize acmış, kotuluklerden uzaklaştıracak ilkeleri gostererek bizi irşat etmiştir.10
ALLAH'IN TAYİN ETTİĞİ TEK DOĞRU YOL
Kıldığımız namazların her rekatında Allah TeÂl ’ya “Bize doğru yolu goster”11 diye dua ederiz. Bu yol, peygamberlerin, sıddîklerin, şehitlerin ve salihlerin yoludur. Bu yol ebediyete uzanır. Bu yolun arkadaşları, hidÂyet onculeridir.12 Bu yol, Allah TeÂl ’nın insanlar icin tayin ettiği tek doğru yoldur. Bunun dışındaki yolların hepsi batıldır, insanlığı sefalete ve cehenneme goturur.13
Allah TeÂlÂ, tevbe etmemizi, hatalarımızı ve gunahlarımızı itiraf ederek kendisine yonelmemizi istiyor. Boyle bir yonelişi de kabul buyuracağını vaat ediyor. Tevbe edenleri de sevdiğini ifade ediyor (Bakara, 2/222). Fakat, gunahkarlar ve nefsÂnî arzularına uyanlar, bu onemli kulluk ve teslimiyet yolunda mu ’minleri saptırmak istemektedirler. Mu ’minler, kendilerini haktan uzaklaştırmak isteyenlere karşı tevbe silahı ile mucadele etmeleri onemli bir kulluk gorevidir. Allah TeÂlÂ, mu ’minlerin bir kotuluk ve haksızlık yaptıklarında hemen tevbe edip Allah ’tan bağışlanma istediklerini bildirir. Ayrıca mu ’minlerin gunahlarda ısrarcı olmadıklarını acıklar (Âl-i İmrÂn, 3/135). Allah TeÂl ’nın tevbe kapısını acık tutması, inananlar icin buyuk bir lutuftur.
İnsan zayıf yaratılmıştır. Maddi ve manevî acıdan dayanıksızdır. İnsanı fizyolojik ve ruhî yonden en iyi tanıyan hic şuphesiz Allah ’tır. Bu yuzden Allah, onun neye gucunun yetip yetmeyeceğini en iyi bilendir. Allah kulları icin hep kolaylığı murat etmiş ve zorluğu istememiştir (Bakara, 2/85). Din konusunda Allah TeÂlÂ, kullarına hicbir zorluk yuklememiştir. Hz. Peygamberimiz de bu konuda “Ben kolaylık ve musamaha uzere olan hanif dini ile gonderildim”14 buyurmaktadır.
ALLAH'IN RIZASI İCİN YAPILAN AMELLER
Mu ’min Allah ve Rasûlunun yasakladığı buyuk gunahlardan kacınması halinde kucuk gunahlarının affedileceği, şerefli, guzel bir yere yani, cennete girdirileceği Allah tarafından bildirilmiştir.15 Bu ilahî beyan, mumin icin bir mujdedir. Başta gunahların en buyuğu sayılan Allah TeÂl ’ya ortak koşmak olmak uzere, ceşitli Âyet ve hadislerde acıkca ifade edilen haksız yere bir cana kıymak, ana-babaya karşı gelmek, yalan konuşmak, yalan şahitliği yapmak, hırsızlık yapmak, yetim malı yemek, namuslu kadınlara iftira atmak, zina etmek, savaş meydanından kacmak, sihir yapmak, gıybet etmek, Allah ’ın rahmetinden umit kesmek, faiz yemek gibi gunahlardan sakınanların, kucuk gunahlarının affedileceğinin bildirilmesi, inanan insanlar icin bir guvence ve teminattır. Zaten mu ’min, buyuk gunahlarla barışıklık ve tanışıklık icinde olmaz. Elinde olmayarak kucuk gunah işlerse hemen tevbesini yapar ve gunahlardan arınmanın yolunu arar.
Allah TeÂlÂ, kendi rızası icin yapılan hicbir ameli zerre kadar bile olsa, boşa cıkarmayacağını beyan buyurmuştur. İbn AbbÂs Hazretleri, yukarıda anlamını sunduğumuz Nis Sûresi, 41. Âyette gecen “zerre” kelimesinin miktarını “kırmızı karıncanın başı” şeklinde tefsir etmiştir. Guneş ışığı kucuk bir delikten vurunca havada ucuşarak gorulen toz parcacıklarına da “zerre” denilir ki, bunun bir tartısı ve olcusu yoktur.16
Allah, hicbir kimseye zerre kadar haksızlık etmez. O, adildir, O, cok merhamet sahibidir. “Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kotuluk yaparsa o da sadece kotuluğun misliyle cezalandırılır ve onlara zulmedilmez”17 gibi Âyetler, mu ’minin, umit kaynağıdır. İyiliklerde yarışmanın temel dayanağıdır.
Kıyamet gununde kulun ameli tartılır. Ameli tartılırken terazinin başında hazır bulunması istenir. İcinde Kelime-i ŞehÂdetin bulunduğu bir kağıt cıkarılır. Kişinin butun sicilleri (amel defterinde yazılı bulunan fiilleri) terazinin bir gozune, diğer gozune de Kelime-i ŞehÂdet konur. Kelime-i ŞehÂdetin yazılı bulunduğu terazinin gozu ağır gelir. Amellerinin konulduğu diğer goz ise hafif kalır.18 İmanın ustunluğu ve değeri boylelikle ortaya cıkar. Dunyada iken yakînen soylenilen Kelime-i ŞehÂdet, kulun kurtuluşuna sebep olur. Bu acıdan iman, kulluk hayatının en başta gelen ilkesidir. O olmadan, diğer amellerin hicbir değeri yoktur.
İMAN ETMENİN ONEMİ
Allah şirkten başka, dilediklerinin gunahını affedeceğini mujdelemiştir. Hz. Ali, yukarıda anlamını verdiğimiz Nis Sûresi 49. Âyet hakkında “Kur ’Ân ’da bu Âyetten daha sevimli bir Âyet benim icin yoktur” der.19 Bu yuzden dunya ve Âhiret saadetini isteyen mu ’min, şirk, şuphe ve tereddutten uzak yakınî bir imana sahip olmalıdır. Ahretteki kurtuluş ancak boyle bir imanla olacaktır.
Allah TeÂlÂ, kotuluk yapan ya da nefsine haksızlık eden kimsenin kendisinden bağışlanmayı istemesi durumunda, onu huzurundan boş cevirmeyeceğini vaat etmiştir. Boyle bir mukafat, ancak gunahlardan vazgecilerek nedamet duyulması ve Allah ’a tevbe edilmesi ile elde edilir.
Şukur, Allah ’a minnet duymaktır. Her şeyimizle O ’nun eseriyiz. Butun maddi ve manevi varlığımız O ’nundur. Bize hayat nimetini veren ve bizi insan olarak yaratan O ’dur. Bizi rızıklandıran, yediren, iciren ve doyuran O ’dur. Nankorluk, şukrun zıddıdır. İmanın zıddı olan kufur kelimesinin bir anlamı da nankorluktur. Mu ’min, nankor olmamalıdır. Allah nankorleri sevmez ve onları cezalandırır. Nitekim Kur ’Ân, nankorlukleri sebebiyle bir cok milletin helak edildiğini haber vermektedir. Allah, nimetlerin kadrini bilen şukur ehli bir topluluğu cezalandırmayacağını bildirmiş ve bu konuda bize teminat vermiştir. Nis Sûresi, 147. Âyette bu acıkca vurgulanmıştır.
Yazımızın başında anlamlarını verdiğimiz Âyetler hakkında kısaca acıklamalarda bulunduk. İbn AbbÂs (r.a) ’ın dediği gibi bu Âyetler, Ummet-i Muhammed ’e verilen lutuf ve ihsanlardır.
Dipnotlar: 1) BeydÂvî, EnvÂru ’t-Tenzîl, Beyrut, ts. II, 57; Nesefî, MedÂdriku ’t-Tenzîl, Beyrut, ts., II, 61 (Mecmûatu ’n-Mine ’t-TefÂsîr, icinde). 2) NisÂ, 4/26. 3) NisÂ, 4/27. 4) NisÂ, 4/28. 5) NisÂ, 4/31. 6) NisÂ, 4/40. 7) NisÂ, 4/49, ayrıca bkz. 116. Âyet. 8) NisÂ, 4/110. 9) NisÂ, 4/147. 10) Bkz. BeydÂvî, a.g.e., II, 56, Hazin, LubÂbu ’t-Tevîl, Beyrut, ts. II, 56 (Mecmûatu ’n-Mine ’t-TefÂsîr, icinde). 11) Fatiha, 1/6. 12) NisÂ, 4/69. 13) En ’am, 6/153. 14) Buharî, Îman, 29; Ahmed b. Hanbel, VI, 116. 15) BeydÂvî, a.g.e.; II, 61; HÂzin, a.g.e., II, 61. 16) HÂzin, a.g.e., II, 75. 17) En ’Âm, 6/160. 18) Bkz. Tirmizî, Îman, 17; İbn MÂce, Zuhd, 35. 19) Tirmizî, Sûre, 5, 3037 (Tefsîru NisÂ).
Kaynak: Doc. Dr. Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi, 370. Sayı
İslam ve İhsan