Mu ’min; zÂhirî haramlardan ne kadar kacınsa, zÂhirî farzları ne kadar ed etse de, bÂtınî bir haram olan hasetten kurtulmadıkca, diğer biriktirdiğini zannettiği amellerini de kaybetmektedir.Haset; ilÂhî taksim neticesinde, başkalarına lutfedilen nimetlere kalben itiraz etmektir. Yani bir mÂnÂda CenÂb-ı Hakk ’ın taksimine rÂzı olmamaktır.
UMMETLERİN HASTALIĞI Hadîs-i şeriflerde buyurulur:
“Haset etmekten sakının. Zira ateşin odunu (veya otları) yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri yer bitirir.” (Ebû DÂvûd, Edeb, 44/4903)
“Size eski ummetlerin hastalığı sirÂyet etti:
Bu, haset ve buğzdur. Bu, kazıyıcıdır (yok edicidir). Bilesiniz; kazıyıcı (yok edici) derken sacı kazır demiyorum. O dîni kazıyıcıdır (yok eder)…” (Tirmizî, Sıfatu ’l-KıyÂme, 57)
Mu ’min; zÂhirî haramlardan ne kadar kacınsa, zÂhirî farzları ne kadar ed etse de, bÂtınî bir haram olan hasetten kurtulmadıkca, diğer biriktirdiğini zannettiği amellerini de kaybetmektedir. Bu cok ağır bir husrandır! CenÂb-ı Hakk ’a karşı kalbî itiraz, insanın îmÂnını da altust eder.
ZAHİRİ HARAMLARIN TEMELİ Nitekim Kārun; kendisine mÂnevî ilimler verilmesine rağmen, Hazret-i Harun ’u kıskanıp haset etmesi sebebiyle helÂke dûcÂr olmuştur. İcindeki haset, Hazret-i Musa ’ya iftira tuzağı kurmak gibi fecî haramlara onu sevk etmiştir. Demek ki, zÂhirî haramların da temelindeki sÂik, yine bÂtınî haramlardır.
Kişide, haset illetinin mevcudiyetini gosteren ilk alÂmet; haset ettiği kimsedeki nimetin zevÂlini arzu etmek ve nimetin ortadan kalktığını gorduğunde nefsen rahatlayıp sevinc duymaktır. Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bu cirkin kalp hastalığı hakkında mu ’minleri şoyle îkaz buyurmuşlardır:
“Birbirinize kin tutmayınız,
Haset etmeyiniz,
Sırt donmeyiniz ve
AlÂkanızı kesmeyiniz.
Ey AllÂh ’ın kulları, kardeş olunuz.” (BuhÂrî, Edeb, 57)
KIYAMETTE HUSRAN SEBEBİ Hasetci; haset ettiği kimseye karşı, kin, hÂinlik, intikam, hile, ayıplama ve kotuleme gibi aşağılık hisler icinde cırpınır durur. FÂnî omrunu hulyalar ve kuruntular icinde ziyan eder. Etrafına zehir sacar. Haset ettiği kişinin dedikodu ve gıybetini yapar, onu aşağılamaya calışır. Bu ise, KıyÂmette husran sebebidir. Hazret-i MevlÂnÂ, îkāz eder:
“Hak yolunda yururken; haset gelir catar da gırtlağına yapışırsa, bil ki, bu hasette şeytanın azgınlığı var. Nitekim şeytan; Hazret-i Âdem ’e haset ettiği icin, ona secde etmekten yuz cevirdi. Hasetten oturu, kendini saÂdetten mahrum kıldı. Hak yolunda hasetten daha zor, daha tehlikeli bir gecit yoktur. Gonlune hasedi sokmayan kişi ne mutlu kişidir.”
İLK CİNAYETİN SEBEBİ Hasedin sebep olduğu cinayetler tarihi, insanlık tarihi kadar eskidir. Hazret-i Âdem ’in evlÂtlarından Kābil, HÂbil ’e haset etti. İlÂhî takdire rız gostermedi. Bu haset onu, HÂbil ’i katlederek yeryuzunde ilk cinayeti işlemeye sevk etti. Boylece ebedî kahr-ı ilÂhîye uğradı.
CenÂb-ı Hak; Hazret-i İbrahim ve Hazret-i İsmail ’e, KÂbe ’yi kastederek;
“Evimi temizleyin!” (el-Bakara, 122) buyurmuştur. Hak dostları, hadîs-i şeriflerde CenÂb-ı Hakk ’ın nazar ettiği buyurulan kalbi, KÂbe ’ye benzetmişlerdir. Yûnus Emre Hazretleri ’nin dediği gibi:
Gonul Calab ’ın tahtı,
Calab gonule baktı.
Bu sebeple Hazret-i MevlÂnÂ, işÃ‚rî olarak bu Âyeti;
“Nazar kıldığım yer olan kalplerinizi, haset ve benzeri kirlerden temizleyin!” şeklinde tefsir eder. Şoyle der:
“Şunu iyi bil ki; bu beden, haset evidir. Ev halkını oluşturan bu bedene ait butun duygular; idrak, işitme, gorme, takdir etme hissiyatı vesÂire, hep haset yuzunden kirlenirler ve necaset hÂline gelirler. Bu sebeple;
«Evimi temizleyin!» Âyet-i kerîmesi, vucut ve ruh temizliğini emreder.” Hazret-i MevlÂnÂ, haset gibi gunahların bÂtınî oluşunu şu temsil ile anlatır:
“Nefs, cakmak taşı ile demire benzer. Put (gibi zÂhirî kotulukler, yani gorunen haramlar) ise, cakmak taşından sıcrayan kıvılcımdır. O kıvılcım, su ile soner. Kıvılcım soner ama cakmak taşı ile demir su ile sondurulebilir mi? Hayır! Cakmak taşı ile demirin ateşi, kendi iclerinde gizlenmiştir. Onların iclerine su girmez ki ateşi sondursun. Su, ancak dışarıda bulunan (zÂhir&#238 ateşi sondurur. O taşın ve demirin icine nasıl girer? (Giremez ve bÂtınî ateşi sonduremez!)”
Mesel bir insan, haset duygusu kabarmadığı esnada kendisini cok masum ve temiz zannedebilir. Fakat kalpte, Âdet cakmak taşının kıvılcım meydana getirme husûsiyeti gibi, haset hastalığı meknûz (gizli) ve potansiyel (bilkuvve) olarak durmaktadır. Hasedini ortaya cıkaracak bir hÂdise meydana geldiğinde; mesel haset ettiği bir şahsı, haset edeceği bir nimet icinde gorduğunde, bu mekanizma harekete gecmekte ve o temiz ve masum sandığı hÂlinin yerini vahşî bir canavarın yırtıcı duyguları almaktadır.
HASEDE KARŞI OKUNACAK DUA Nitekim Âyet-i kerîmede, bizlere;
“Haset ettiği zaman, hasetcinin şerrinden AllÂh ’a sığınırım.” (el-FelÂk, 5) duÂsı tavsiye edilmiştir.
Not: Yazının tamamı icin TIKLAYINIZ!
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yuzakı Dergisi, Sayı: 151



İslam ve İhsan